DİP Bildirisi: Öncelik kıdem tazminatı! Tüm güçler seferber edilmeli! İşçinin kıdemi genel grev sebebi!
Kiralık işçilik adıyla anılan esnek çalışma yasası bir gece sabaha karşı meclisten geçirildi. Başbakanın gideceği belli olmuş, ülke çalkalanıyor, ama patronların dilekleri emir sayılıyor! AKP iktidarı ülkenin onca büyük ve yakıcı sorunu varken yine önceliği patronların isteklerine verdi. İşçileri köle yerine koyan, sözüm ona yeni istihdam alanları açmak adına iş bulmak isteyen işsizleri ve gençleri köle pazarlarına mahkûm eden bir yasayı meclisten geçiriyor.. Bu yasa sadece işsizleri ilgilendirmiyor. Özel istihdam bürolarından ucuz işçi kiralamak isteyen şirketler maliyeti yüksek kadrolu işçilerini işten çıkartmaya başlayacaklar. Genel olarak işçilerin pazarlık gücü azalacak ve ücretler düşmeye başlayacak.
Ancak bu sınıf saldırısının tamamlanması ve patronların gerçekten tatmin edilmesi için mutlaka kıdem tazminatının da kaldırılması gerekiyor. Bunun için de Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’nun açıkladığı gibi çalışmalar hızlandırılmış durumda. Kıdem tazminatı işçi sınıfının elinde kalan son kaledir. Bu kale de düşerse patronlar maliyetsiz işten çıkarmanın, sınırsız sömürünün ve işçilerin alınterini gasp ederek elde ettikleri yüksek kârların keyiflerini sürekler. Krizlerde de, patronlar tazminat yüküne katlanmadan kitlesel işçi çıkartmalar yapmak suretiyle tüm yükü kolaylıkla işçi sınıfının sırtına yükleyebilecek duruma gelirler.
Patronlar ve partileri birleşiyor, işçi sınıfı da birleşmeli
Patronların kendi öncelikleri için nasıl birleşebildikleri, siyasi partileri de yanlarına alarak istediklerini nasıl hayata geçirebildikleri ortada. İşçi sınıfı da bunun karşısında aynı duyarlılıkla davranmalıdır. Öncelikli konularda ayrım noktalarını, tartışmaları, çelişkileri, kavgaları geri plana atıp güçlü bir savunma hattı için birleşmelidir. Kıdem tazminatı hakkı tüm sendikaların ve işçiden emekçiden yana siyasi yapıların ortak hareket edip güçlerini birleştirmesi gereken bir başlıktır. Bugün kıdem tazminatı hiç şüphesiz ki işçi sınıfının başlıca gündemidir, en öncelikli konusudur.
Kıdem tazminatının konusunda hem Türk-İş hem de DİSK konfederasyonları bu hakkın savunulmasını kırmızı çizgi olarak benimsemiştir. Her iki konfederasyon için de kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi en üst organ olan kongre kararlarıyla genel grev sebebi olarak kabul edilmiştir. Ancak önemli olan kıdem tazminatını korumak için sendikaların en üst düzeyde aldıkları bu kararların hayata geçirilmesidir. Kiralık işçiliğin yasalaşması süreci bu açıdan bakıldığında hiç de iyi bir sinyal değil.
Bugüne kadar DİSK yürüyüşler düzenledi. Türk-İş meydanlarda imza topladı. Ancak ortak çabalar DİSK’in tamamı ile Türk-İş içinde muhalif konumda bulunan sendikaların ya da şubelerin katılımıyla sınırlı kaldı. Bu çabalar da etkili olamadı. Kıdem tazminatının kiralık işçilik gibi sendikaların göstermelik eylemler yaparken AKP’nin gerçekleştireceği bir gece yarısı operasyonuyla gasp edilmesi akla bile getirilmemelidir. Sendikalar derhal bu tabloyu değiştirmek ve birliği sağlamak üzere harekete geçmelidir.
Türk-İş’i bağlayan kongre kararı: İşçinin kıdemi genel grev sebebi
Daha önemli, daha öncelikli hiçbir iş olamaz. Türk-İş için kıdem tazminatı muhalif sendikaların üzerine yıkılacak bir sorun değildir. Bunun vebali büyük olur. Türk-İş yöneticileri zaman içinde AKP iktidarı ile çok yakın ilişkiler içine girmiş olabilirler. Ancak bugün Türk-İş’teki her bir yöneticiyi bağlayan karar Türk-İş kongresinde alınmıştır. Kıdem tazminatı kırmızı çizgidir. Genel grev sebebidir. İşçiler kıdem tazminatı haklarına sahip çıkıyor. Sendikalarının da etkili eylemlerle bu hakkı korumasını istiyor. Türk-İş yöneticilerinin bu genel grev kararından yan çizmesi ya da genel grevi etkisiz ve sembolik şekilde örgütlemesi ise işçiler açısından konfederasyon ve sendika yöneticilerinin kırmızı çizgiyi geçmesi anlamına gelir. Türk-İş’te bu tür bir ihaneti aklının ucundan dahi geçiren varsa Tekel işçilerinin yöneticileri iki ay boyunca konfederasyon binasına sokmadığı günleri ve daha geçtiğimiz yıl metal işçilerinin verdiği dersi hatırlamalarını öneririz.
DİSK’e birliği sağlamakta büyük görev düşüyor
DİSK’e de büyük görev düşüyor. Kıdem tazminatı konusunda en çok ses çıkartan, en aktif tutum alan DİSK oldu. Ancak bu yetmez. Yetmeyecektir. DİSK’in KESK, TTB ve TMMOB ile oluşturduğu ittifak bu tür bir saldırıyı göğüslemeye yetmeyecektir. Kıdem tazminatını savunmak için geniş çaplı bir mücadele cephesinin oluşturulması sorumluluğu herkesten önce DİSK’in üzerinde olacaktır. DİSK’in gelinen aşamada biz eylemlerimizi yaptık ama Türk-İş pasif davrandı deme lüksü yoktur. Türk-İş’in elini taşın altına sokmadığı bir durumda kıdem tazminatını savunmanın çok zor olacağı açıktır. Bu yüzden DİSK tüm gücüyle Türk-İş’le ortak bir savunma cephesi kurmak için çağrılar ve görüşmeler yapmalıdır. Somut girişimlerde bulunmalıdır. Türk-İş yönetimini bu işbirliğine zorlamak için Türk-İş tabanı ve Türk-İş’e bağlı muhalif sendikalarla temasları, işbirliklerini geliştirmelidir. İş bittikten sonra Türk-İş’i eleştirmenin kimseye faydası olmayacaktır. İşçi sınıfının son silahı da elinden alınırsa Türk-İş ne yapmış olursa olsun, böylesi bir sonucun vebali DİSK yönetiminin de üzerinde olacaktır.
Hak-İş ya işçiyi savunacak ya işçi onlardan kopacak
Hak-İş’e geldiğimizde ise AKP’nin kıdem tazminatı operasyonunun işçi sınıfı içinde acentalığını yapan bir sendikal bürokrasi ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Hak-İş kıdem tazminatı zehrini adeta bir elma şekeri gibi göstererek işçi sınıfına yedirmeye çalışıyor. “İstifa ettiğimizde de tazminat alabileceğiz” ya da “daha iyi bir iş teklifi geldiğinde kıdemimizi yakmamak için gidemiyoruz” gibi saçma sapan argümanlarla işçileri ikna etmeye çalışıyorlar. Sanki milyonlarca işçinin en büyük sorunu daha iyi iş tekliflerine kıdem tazminatını yakmamak için evet diyememekmiş gibi… Şu anda işçilerin büyük çoğunluğunun kıdem tazminatını alamıyor oluşunu bu sınıf saldırısını mazur göstermek üzere ileri sürmek ise yüz kızartıcı bir yalandır. Zira şu anda çalışan tüm işçilerin hakkı olan kıdem tazminatının patronlar tarafından gasp edilmesi bizzat Hak-İş’in işçi bürosu gibi çalıştığı AKP iktidarının göz yumması ve yol vermesiyle gerçekleşmektedir. Neden AKP iktidarı, kıdem tazminatı hakkını vermeyen, sendikalaşan işçiyi 25/2’den işten atma ahlaksızlığını gösteren patronları cezalandıracak, işçiye ise işine iade olanağını verecek düzenlemeler yapmıyor da kıdem tazminatı hakkına göz dikiyor? Bu soruyu sormayan Hak-İş’in, işçiye anlattığı her şey AKP’nin işçi düşmanı propagandasını tekrarlamaktan ibarettir.
Ancak Hak-İş yönetiminin kıdem tazminatı konusundaki yüz kızartıcı tutumu, Hak-İş konfederasyonunun göz ardı edilmesini gerektirmez. Hak-İş de işçilerden oluşuyor.. Bürokrasinin, ağaların ihanetleri Hak-İş üyesi işçilerle birleşmekte aşmamız gereken birer engeldir sadece. Hak-İş bile kıdem tazminatının fona devredilmesinin işçilerin haklarında bir geriye gidiş olmayacağını söyleyerek savunmaktadır. Gerçekler ise çok açık ve tam tersini gösteriyor. Kıdem tazminatını savunmak için DİSK ve Türk-İş ısrarla Hak-İş’i de çağırmalıdır. Bu çağrılar, Hak-İş üyesi işçileri mücadeleye kazanmanın bir gereğidir. İşçilerin Hak-İş’ten koparak değil Hak-İş’i mücadele etmeye zorlayarak alacağı sonuç en iyi sonuçtur. Bu olmaz ise Hak-İş üyesi işçiler işçinin değil patronun sözünü söyleyen bürokratlardan kopmaya çağrılmalıdır.
Genç işçiler en öne!
Yeni düzenlemenin bir tuzağı var ki son derece tehlikeli: geriye dönük kazanılmış hakların korunması. Bu demek oluyor ki hali hazırda çalışan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan kıdemli işçilerin hakları muhafaza edilecek, onlar kıdem tazminatlarını eski uygulamaya göre alabilecekler. Ancak bu uygulama bir kere işten çıktıktan sonra diğer bir işe başlarken onları da kapsayacak. Zaten böyle olmasa bile, işyerindeki öteki işçilerin işten kolayca çıkartılması, kendisi kıdem tazminatı sayesinde kişisel bir korunağa sahip olan işçiyi bile zorluğa sürükleyecektir. Dolayısıyla kıdemli ve kıdemsiz işçi diye bölünmek tuzağa düşmektir. Mücadeleyi zayıflatacak oyunlara gelmenin bir âlemi yok! Evet, yeni düzenleme en çok yeni işe başlayacak olanları etkileyecek. Dolayısıyla işçiler arasında en genç olanlar, kavgada en öne! Yeni düzenleme, büyük bir çoğunluğu geleceğin işçi ve emekçilerini yani öğrencileri de ilgilendiriyor. Benzer şekilde Fransa’da işçi düşmanı yeni iş yasasına karşı lise ve üniversite öğrencilerinin binleriyle sokakları ve meydanları doldurması, tüm gençlere örnek olmalı.
İşçi sınıfı güçlüdür! Birleşirse yenilmez!
Türkiye işçi sınıfı en önemli sınıf muharebelerinden birine hazırlanıyor. Bu muharebenin tayin edici sonuçları olacaktır. İşçi sınıfı güçlüdür. Patronlar ve AKP iktidarı bu gücü görmekte ve bu güçten çekinmektedir. İşçiden emekçiden yana siyasi yapı ve oluşumlar da kendilerine çeki düzen vermelidir. Sınıfın gündemine odaklanmalı önümüzdeki tayin edici mücadelede kendi güçlerini işçi sınıfının yanında seferber etmelidir. Sendikal ve siyasal düzlemde güçlerin birleştiği, bu birliğin ayaklarını işyerleri ve fabrikalara bastığı bir noktada hiçbir gücün işçi sınıfına diz çöktüremeyeceği açıktır. İşçi sınıfı bu saldırıyı püskürtebilirse Türkiye’nin kördüğüm olmuş tüm siyasi ve sosyal sorunları da gerçek bir çözüm gücüne kavuşmaya başlayacaktır.