DİP bildirisi: Dev Yapı-İş Başkanı’nın tutuklanması sendikal hareketin tamamına bir saldırıdır!

Dev Yapı-İş

DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Genel başkanı Özgür Karabulut’un üçüncü havalimanı şantiyesinde işçilerin yaptığı eylemlerle ilişkili olarak tutuklanması, istibdad düzeninin sendikal hak ve özgürlüklere taarruz konusunda ne kadar ileri gitmiş olduğunu göstermek bakımından ibretlik bir olaydır.

Özgür Karabulut, bir inşaat işçileri sendikası genel başkanı olarak, 14 Eylül günü eylemler gerçekleşmeye başladığında gayet doğal olarak şantiyeye gitmiştir. İnşaat işçilerinin hak mücadelesi onun doğrudan doğruya görev alanıdır. Gitmeseydi işçi sınıfına karşı suç işlemiş olduğu, birtakım sendika yöneticileri gibi işçi sınıfının aidatlarıyla bürolarda sendika ağalığı yaptığı söylenebilirdi.

Karabulut, eylemler sırasında bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmada bir işçi mücadelesi sırasında söylenmesi son derecede olağan sözler dışında hiçbir şey yoktur. “Suç unsuru” olarak nitelenebilecek en ufak bir unsur yoktur. Dar anlamda siyasi herhangi bir nokta dahi yoktur. (Konuşma internette izlenebilir. Konuşmanın metnini bildirimize ek olarak veriyoruz.)

Karabulut’un tutuklanması hukuksuzdur

Karabulut’a yöneltilen ve tutuklanmasına temel olan suçlamalar şunlardır: “Görevi yaptırmamak için direnme”, “İş ve çalışma hürriyetinin ihlali”, “Kamu malına zarar verme” ve “Toplantı ve yürüyüşlere silah veya 23. maddede belirtilen aletlerle katılma” maddeleri gösteriliyor.

Bunların her birinin eylemler sırasında yaşanan gerilimler sonucunda ortaya çıkmış fiiller olması muhtemeldir. Büyük ölçekli toplumsal olaylarda polis ya da jandarma ile işçiler arasında böyle anlar yaşanmaktadır.  Bunlar genel düzeyde suç olarak kabul edilemez. Çünkü işçiler bu durumlarda, polis ya da jandarmanın, aslında anayasada güvence altına alınmış, yüksek yargı içtihatlarıyla yasallığı tescil edilmiş ve en önemlisi modern çağın toplumsal mücadeleleri içinde dünya çapında meşruiyet kazanmış olan toplu eylem yapma özgürlüklerini engellemeye çalışması karşısında en doğal haklarını savunmaya çalışmaktadırlar. Bir suç varsa, bu, patronların çıkarlarını savunmak için polis ve jandarmayı işçilere karşı saldırı silahı olarak kullanan mülki amirlerin ve onların ardındaki İçişleri Bakanı’nın fiilidir.

Ama bu durumda mesele daha vahimdir. Özgür Karabulut’un kendisi bu tür eylemlerin içinde bulunduğu için değil, şantiye alanında böyle olaylar çıktığı ve o da o gün şantiye alanında bulunduğu için tutuklanmıştır. Burada, yukarıda sözü edilen haksızlığın yanı sıra, suçun şahsiliği ilkesi bütünüyle ayaklar altına alınmış olmaktadır.

Saldırı sendikal haklaradır: Bugün DİSK ve Dev Yapı-İş yarın tüm sendikalar!

Bir sendikanın genel başkanının işçilerin hakları uğruna yaptıkları toplu eylem sırasında onları birlik içinde mücadeleye davet etmesi, sendikal faaliyetin doğası gereğidir. Sendika liderinin bu hareket tarzı dolayısıyla tutuklanması bu yüzden sendikal hakların inkârı demektir. Vahim bir gelişmedir. Bütün sendikacılar ve hayatlarının herhangi bir aşamasında bir mücadeleye katılmış olan bütün işçiler bilirler ki, bazı anlarda polis ya da jandarma ile eylem yapmakta olan işçiler karşı karşıya gelirler. Bazen polis ya da jandarmanın işçilerle birlikte sendika yöneticilerini gözaltına aldığı bile olur. Bu, hukuk dışı bir uygulamadır. Ama bir sendikacının sendikal faaliyeti içinde, sendikal faaliyeti dolayısıyla tutuklanması! İşte bu, sendikal harekete yepyeni bir taarruzdur!

Gözlerimizin önünde yaşanan bu aşikâr saldırı karşısında, Dev Yapı-İş sendikasının ve onun bağlı olduğu DİSK’in dışında bütün sendikaların susuyor olmasını anlamak mümkün değildir. Bunun anlamı şudur: Yarın Türk-İş’e ya da diğer konfederasyonlara bağlı bir sendikanın başkanının, salt işçilerin haklarını fiili biçimde savunduğu için tutuklanmasının yolunun açılmasına o sendika ve konfederasyonların yönetimlerinin itirazı yoktur!

Söz konusu sendikaların yöneticileri bir an önce kendilerine gelmezlerse, kendi felaketlerini hazırlıyor olduklarını bilmelidirler.

İşçi sınıfının örgütleri istibdadın tehdidi altında

Bütün bu olayların üçüncü havalimanının Recep Tayyip Erdoğan’ın bir itibar konusu olarak gördüğü bir proje olması dolayısıyla gerçekleştiği kimse için sır değil. Türk-İş ve diğer konfederasyonların yöneticileri bugünkü sessizlikleri için mazeret olarak bunun ardına sığınıyorsa, onlara bir uyarı yapmak gerekir: Bugün üçüncü havalimanı, yarın kriz! İstibdadın istikrarını yarın neyin sarsacağını şimdiden az çok öngörmek mümkündür. Türkiye boylu boyunca büyük bir ekonomik krize giriyor. İşçi sınıfının mücadelelerine karşı devletin tepkisi muhtemelen daha sert biçimler alacak. O zaman iş üçüncü havalimanından çok daha önemli bir mesele etrafında patlak verecek: iktidarın istikrarı. Ey sendikacılar! İşçileriniz sokakta, fabrika önünde, hatta fabrika içinde direnirken siz de onların yanında durmak zorunda kalacaksınız. Bugün susar ve bu korkunç taarruzu püskürtmezseniz, yarın sizin de başınıza aynı şeyin geleceğini göremiyor musunuz?

İstibdad düzeni, devlet müdahalesiyle sendikal hareket içindeki güç dengelerini değiştiriyor. İstibdad düzeni, grev yasaklamayı bir ilke haline getirerek ve bununla övünerek sendikal hareketin elini kolunu bağlıyor. İstibdad düzeni, Devlet Denetleme Kurulu’nun memurlarına, yargı kararına gerek kalmaksızın, sendikaların (ve diğer kitle örgütlerinin) yönetimlerini görevden alma yetkisi vererek sendika hareketinin boynuna siyasi katlin kılıcını dayıyor. İstibdad düzeni, şimdi de sendikal faaliyet dolayısıyla sendika başkanı tutuklama teamülünü başlatıyor.

İstibdad, ağır ağır işçi sınıfının sendikal haklarını kemiriyor, eritiyor, koparıp götürüyor. Bütün dürüst, has, sınıf için çalışan sendikacıları, daha geç olmadan harekete geçmeye çağırıyoruz. Bütün işçileri, sendikalarına üye olmaya, sahip çıkmaya ve denetlemeye çağırıyoruz.

Özgür Karabulut ve tüm tutuklu inşaat işçileri derhal serbest bırakılmalıdır!

Bütün sendikalar Özgür Karabulut’un tutuklanmasını bildirilerle ve hep birlikte iş bırakma eylemleriyle protesto etmelidir!

Muhalefet tek maddelik bir yasa tasarısıyla “sendikacılar sendikal faaliyetleri dolayısıyla tutuklanamaz ve yargılanamaz” hükmünü geçirmek üzere harekete geçmelidir!

İşçiler, hep birlikte sendikalarımızı savunmaya!

Yaşasın işçi sınıfının birliği! Yaşasın sınıf mücadelesi!

                                                                                                                                        Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi

 

 

Ek: Özgür Karabulut’un 14 Eylül’de üçüncü havalimanı şantiyesinde yaptığı konuşma

“Değerli arkadaşlar, inşaat işçisi ya toplu olarak öldüğünde gündeme geliyor ya da bugünkü gibi direndiğinizde gündeme geliyor. Bugünkü direniş ülkenin düzenidir. Bugünkü direnişiniz ülkenin Orta Çağ koşullarında çalışma koşullarında yaşadığınızın göstergesidir. Demin arkadaşımız söyledi, niye şimdi gündeme gelmiyor, diye. Niye gündeme gelmiyor? Biz örgütsüz olduğumuz için gündeme gelmiyor. Bugün bütün kanallarda bugünkü direnişiniz gösteriliyor. Biz örgütlü olursak, biz direnirsek değiştiremeyecek gücümüz yok. Daha önceki inşaat şantiyelerinde de oldu burada da olacak. Dün yüzümüze bakmayanlar, bugün direnişimizin karşısında işçileri karşılarına alıp görüşme gerçekleştirdiler. Birazdan arkadaşımız çalışma koşullarından kaynaklanan haklarımızı – bunlar onlardan istediğimiz bir şey değil, talep ettiğimiz bir şey değil, onlar bizim en doğal hakkımız, söke söke alacağız – bu taleplerimizi size söyleyecek. Bir kez daha söylüyoruz! İnşaat işçisi ya toplu olarak öldüğünde gündeme geliyor ya da bugünkü gibi direndiğinde… Siz direndiniz gündeme geldiniz, bu direnişinizi devam ettireceksiniz!”