İşçi sınıfına ve emekçi halkımıza çağrımızdır: Düzen dikiş tutmuyor! Sermayenin, emperyalizmin, istibdadın zincirlerini kırmak için seferber olalım!
Devrimci İşçi Partisi’nin merkezi yayın organı olan Gerçek gazetesinin 23 Haziran seçimlerinden önce çıkan sayısının başyazısı şu paragrafla başlıyordu: “Erdoğan’ın sivil ve asker müttefikleriyle inşa ettiği istibdad rejimi (baskıcı düzen) ekonomiyi batma noktasına getirdi, yozlaşmadan nasibini almayan tek bir kurum bırakmadı, dış siyasette ise emperyalizmle Kayseri pazarlığı tutmadı ve şimdi utanç verici bir teslimiyet döneminin kapıları açılıyor. Her alanda başarısız olmuş ve batağa batmış bir iktidar bir ülkeyi ne kadar yönetmeye devam edebilir? Her yanıyla çürümüş ve yozlaşmış bir rejim daha ne kadar ayakta kalabilir?”
23 Haziran seçim sonuçları çürümüş ve yozlaşmış rejimin tel tel dökülmekte olduğunu bir kez daha gösterdi. 31 Mart’ta İstanbul’da ortaya çıkan tabloyu değiştirmek için attıkları her adım iktidarın çürümesini ve yozlaşmasını kitlelerin adeta gözünün içine soktu. YSK’ya seçimi iptal ettiren ve iktidar gücünü kullanarak sonucu değiştireceğini uman AKP ve müttefikleri hezimete uğradı.
Düzen partileri istibdadı yıkmaya değil tadil etmeye çalışmaktadır
Ekrem İmamoğlu’nun ilk işi projelerini sunmak için saraydan randevu istemek oldu. CHP öteden beri Türkiye’de “tek adam” rejiminden bahsediyorken, sarayın tüm yetkileri elinde topladığından dem vuruyorken İmamoğlu, İstanbul’daki yolsuzlukların Erdoğan’la ilişkisi olmadığını peşinen kabul ve ilan etti. Sadece İmamoğlu değil CHP de hızlı çark etti. 16 Nisan’ın mühürsüz oylarıyla geçirilen Anayasa’nın gayri meşru olduğu iddiası, diktatörlük ve faşizm iddiaları unutuluverdi. CHP sözcüsünün ağzından Erdoğan ve AKP’ye, sermayenin işlerini görmesi için 4 yıllık seçimsiz bir dönem kredisi açıldı. Parlamenter sisteme dönüşten artık göz boyama kabilinden bile bahsedilmiyor. CHP’nin gündemi partisiz cumhurbaşkanlığıdır. Gül, Davutoğlu, Babacan üçgeninde şekillenen AKP artığı oluşumların dilinde de aynı söylem vardır. Çünkü bugün CHP olsun, İyi Parti olsun, AKP artıkları olsun halkın istibdada karşı ekmek ve hürriyet talebinin değil Koç Holding’in ekonomik ve siyasal programının partileridir!
Devrimci İşçi Partisi olarak 31 Mart ve ardından 23 Haziran seçimlerini boykot ettik. Bugün olacakları öngördük ve önceden uyardık. Amerikan muhalefetinin derdinin istibdadı yıkmak değil onu sermayenin ve emperyalizmin çıkarları doğrultusunda tadil etmek olduğunu söyledik. Başka bir yola işaret ettik ve şöyle dedik: “İşçi sınıfı grevlerle ve direnişlerle üretimden gelen gücünü ortaya koyarsa, kamu emekçileri, gençler, kadınlar, EYT’liler meydanları doldurursa, bir Birleşik İşçi Cephesi kurulursa, tüm emekçi halk, ekmek ve hürriyet için seferber olursa kendini yıkılmaz gösteren istibdadın un ufak olup dağılacağını görebiliriz.”
Bugün, ortada istibdadın büyük bir yenilgisi söz konusudur. Sömürü düzenini muhafaza ve müdafaa etmeye ant içmiş burjuva ve Amerikan muhalefeti istibdadın hezimetini onu bitirmek için kullanmıyor diye, işçi sınıfı ve emekçi halk da yerinde duracak ve bekleyecek değildir. Tam tersine işçi sınıfının öncülüğünde tüm emekçi halk ekonomik krizin faturasını bu krizi yaratan patronlar sınıfına ödetmek için, emperyalist zincirleri kırmak için, istibdada karşı hürriyeti kazanmak için seferber olmalıdır!
İstibdad ve sömürü düzeni yaralarını sarmadan biz saflarımızı sıklaştırmalıyız!
Kendi içinde parçalanan ve giderek zayıflayan bu iktidara tek bir hakkımızı daha veremeyiz. Toparlanıp yeniden saldırmak isteyecekler. Kıdem tazminatı hâlâ masada. TOBB’un, deneme süresini 6 aya çıkaran, işçi alacaklarında zaman aşımını 1 yıla düşüren, esnek çalışmayı dayatan önerileri ortadadır. Onlar toparlanmadan, Cumhur ve Millet ittifakının partileri olarak sermayenin ve emperyalizmin çizdiği hatta hizaya gelmeden önce, işçi sınıfı saflarını sıklaştırmak zorundadır.
Emekçi halkın sorunları çoktur, büyüktür, yakıcıdır… Bu düzende ve bu düzenin şu ya da bu aktöründe çözüm aramak ise boşunadır. Örneğin EYT’liler, staj ve çıraklık mağdurları, yaşı ilerleyen ama ne emekli olabilen ne de iş bulabilen milyonlar için seçimlerin bitmesi umutların bittiği anlamına gelmiyor. İşçi ve emekçiler oy deposu değildir, oyun gücü emeğin gücünün yanında bir hiçtir. Şimdi emeklilik hakkını almak için milyonlar tekrar meydanları doldurmalıdır!
Bu bildiri yazıldığı esnada 4300 Tüpraş işçisi rafinerilere kapanmış, grev yasağı olan bu sektörde direnmektedir. Cargill işçilerinin direnişi 440. gününü geçmiştir. Aliağa’da belediye işçileri ayaktadır. EYT dernekleri bir federasyon çatısı altında birleşmeye yönelmektedir. Türkiye’nin kaç yıl seçimsiz gideceğini bugünden bilemeyiz. Ama Türkiye’yi grevlerle, direnişlerle, fabrika işgalleriyle dolu bir dönem beklemektedir. Ekmek ve hürriyete giden yol bu yoldur!
Burjuva siyasetinden kopmanın ve işçi sınıfının bağımsız ve devrimci siyasetini inşa etmenin zamanıdır
Düzen siyaseti ile sınıf siyaseti arasındaki fark gayet açıktır. Kutuplaşmadan, ötekileştirmeden bahseden burjuva söylemler karşısında biz, kardeş kavgasının yerini sınıf kavgasının alması için mücadele ediyoruz. Bu yolda güçlü ve sağlam adımlarla yürümek için Birleşik İşçi Cephesi’ni inşa etmeye çağırıyoruz! Ne Amerikan muhalefeti gibi emperyalizmi demokrasi sosuyla pazarlayanlardanız ne de iktidar gibi emperyalizmle Kayseri pazarlığı yapanlardan… Biz derhal Türkiye’nin NATO’dan ve Gümrük Birliği’nden çıkmasını, İncirlik başta olmak üzere üslerin kapatılmasını, ekonominin damarlarındaki dolar zehrinden kurtulmayı, kısacası emperyalist zincirleri kırmayı savunuyoruz.
Kürtleri oy deposu olarak gören burjuva ikiyüzlülüğünün karşısında halkların kardeşliğini, işçilerin birliğinin ve sınıf mücadelesinin mutlak bir gereği olarak görüyor ve savunuyoruz. Çünkü biz çürümüş ve kokuşmuş bir düzeni baharatlara bulayıp yeniden piyasaya çıkartmaya çalışanlardan değiliz, her dilden, memleketten işçi sınıfımız ve emekçi halkımız için taptaze ve hür bir gelecek inşa etmek için mücadele ediyoruz.
Zincirsiz Kurucu Meclis ve işçi emekçi hükümeti için ileri!
Biz istibdadın başındaki “genel başkanlık” şapkasını almakla yetinemeyiz. Biz zincire vurulmuş figüranlar meclisine bel bağlayamayız. Biz Türkiye’nin önünü ancak işçi sınıfının birliği, emeğin gücü ve emekçi halkın seferberliğiyle, yasaksız, barajsız, ekmeğin ve hürriyetin düzenini kurmak için olağanüstü yetkilerle donatılmış zincirsiz bir Kurucu Meclis’le açabiliriz. Emekçi halkın kangrene dönmüş sorunlarına ancak bir işçi emekçi hükümetiyle çözüm bulabiliriz!
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi
30 Haziran 2019