8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun! Emekçi kadınlar en öne! Yaşamını, ekmek ve hürriyeti savunmak için örgütlenmeye!
Kapitalist sistem 8 Mart’ı “sevgililer günü” gibi bir hediye alıp verme gününe dönüştürmeye çalışıyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün mücadelelerle ve bedellerle dolu tarihi, bize bu günü anlamına uygun şekilde kutlama sorumluluğu yüklüyor.
8 Mart emekçi kadınların canıyla kanıyla sınıf mücadelesinde ödediği bedellere dayanır!
Önce 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınlar, 10 saatlik iş günü ve insanca çalışma koşulları talebiyle başlattıkları grevle mücadele sahnesine çıktılar. Ardından 1908’de yine New York’ta bu kez 15 bin tekstil işçisi kadın, doğum izni, daha yüksek ücret, daha kısa çalışma saatleri ve oy hakkı talebi ve “Ekmek ve Gül” sloganı ile sembolleşen bir mücadele başlattı. Tekstil işçisi kadınların diğer işçilerle ilişkilerini kesmek için kadınları kilitledikleri fabrikada “bilinmeyen bir nedenle” çıkan yangında 129 kadın işçi yaşamını yitirdi. Bu olaydan iki yıl sonra toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı bir günün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması kararını benimsedi.
8 Mart grevde, direnişte, devrimde öne çıkan emekçi kadınların eseridir!
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün tüm dünyada ortak tek bir gün olarak belirlenmesi ise yine başka bir mücadeleye dayanıyor. 8 Mart 1917’de Rusya’da Birinci Dünya Savaşının yarattığı tahribat acı bir şekilde hissedilirken, emekçi kadınlar bu kez “ekmek ve barış” talebiyle greve gittiler. Çar yönetiminin grevi bastırma çabası kâr etmedi, grevler kadın erkek tüm işçileri kapsayan fiili bir genel greve dönüştü ve sonunda Çar devrildi. İşçi kadınların 8 Mart’ta başlattıkları grev, Çarı deviren ve işçi sınıfının iktidarını kalıcı olarak kuran Ekim devriminin taşlarını döşeyen devrimin ateşleyicisi oldu. İşte bu büyük greve atıfla 1921 yılında toplanan II. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, 8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ilân etti.
Tacize, şiddete, sömürüye, istibdada, yoksulluğa karşı emekçi kadınlar en öne!
Bugün her gün bir yanda kadın cinayeti haberi alırken diğer yanda devlet erkânından kadına şiddete karşı mücadele nutukları dinlemeye devam ediyoruz. Kadınların yaşamının korunmasına yönelik hiçbir tedbiri zamanında uygulamayan istibdad ise polisi ve yargısıyla tecavüzcülere kol kanat germeye, fırsatını bulduğunda kadına yönelik şiddete karşı düzenlemeler içeren 6284 sayılı kanuna ve İstanbul Sözleşmesi’ne açıkça saldırmaya devam ediyor. Üstelik kadın düşmanı politikaların sözcülüğünü de çoğu zaman en üst merciden AKP’nin Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in ağzından yapıyor. Bu topraklarda Abdülhamid’in istibdadına karşı 1908 Hürriyet devriminin içinde, Türkiye’de bir devrim provası gibi yaşanan 15-16 Haziran büyük işçi ayaklanmasında, daha nicelerinde kadınlar mücadelenin içindeydi, ama Özlem Zengin’e bakarsanız AKP iktidarına kadar kadının adı yokmuş. Karakollarda çıplak arama dayatmasının sayısız örnekleri her gün ortaya çıkıyor ama Zengin’e göre Türkiye’de bu da yok. Sanki böyle bir aşağılanmaya maruz kaldığında söylemek kolaymış gibi, bunu hemen dile getiremeyen kadınları utanmadan onursuzlukla, ahlaksızlıkla suçluyor. Hatta o kadar ki kadınlar, Türkiye’de seçme ve seçilme hakkını gerçek anlamda AKP iktidarları döneminde elde etmiş. Meclisin yetkisizleştirilip zincire vurulduğu, memleketin kayyımlarla yönetildiği, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı bir istibdadın çatısı altında “gerçek anlamda” hangi seçme ve seçilme hakkından bahsediyorsunuz?
Kadınlar bu sermaye düzeninin ve erkek egemenliğinin yarattığı, istibdadın ise beslediği cinsiyetçi politikalarla çalışma hayatından ev hayatına kadar yaşamın her alanında karşı karşıya kalıyor. Ayrımcı muameleler henüz iş görüşmelerinden başlıyor. Erkeklerin muhatap olmadıkları sorular, kadınlara bir işe alınma şartı olarak soruluyor. Aynı işlerde daha düşük ücretlere çalıştırılan kadınlar esnek çalışma saatlerine, güvencesizliğe itiliyor. Üstelik kadınların mesaisi eve geldiklerinde de devam ediyor. Erkek egemen bu düzende ev işlerinin bütün sorumluluğu da üzerine yıkılan emekçi kadınların omuzlarındaki yük ekonomik krizle, hayat pahalılığı ile, yoksullukla daha da artıyor. Buna bir de salgın koşulları ekleniyor.
İşte bu nedenle, hem tarihi kökleriyle hem bugün yaşadıklarımızın sonucu olarak 8 Mart tüm dünyanın emekçi kadınları gibi bizler için de bir mücadele ve kavga günüdür.
Erkek egemen kapitalist sisteme karşı emekçi kadınlar en öne! Devrim için örgütlenmeye!
Erkek egemen kapitalist sistem, kadının ucuz işgücünden, görünmeyen emeğinden kendi kendine vazgeçmeyecek; sistem ayakta durduğu müddetçe cinsiyetçi politikalarını her gün yeniden üretmeye devam edecektir. Emeğimizi, ekmeğimizi, yaşamımızı ve geleceğimizi savunmak için örgütlü olmalıyız. Kadınların gerçek eşitliği ve kurtuluşu, yalnızca kadınların omuzlarına yıkılan sorumlulukların toplum tarafından üstlenilmesiyle mümkün olabilir. Bu da mevcut sistemin kökten değişmesi demektir. İşçi kadınların, emekçi kadınların gücü, kendini dün de bugün de mücadelelerde gösteriyor. Emekçi kadınlar dün olduğu gibi bugün de erkek egemen kapitalist sisteme karşı mücadele ediyor. Dün olduğu gibi bugün de istibdada karşı hürriyet için mücadele ediyor.
Emekçi kadınlar devrim için de örgütlenmeli ve öne çıkmalıdır. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle; tüm emekçi kadınları, sorunlarımızın ana kaynağı ve dolayısıyla tek muhatabı olan erkek egemen kapitalist sisteme karşı Devrimci İşçi Partisi saflarında örgütlenmeye çağırıyoruz! Çağrımız işçi sınıfının yeni zaferlerinin kıvılcımını ateşlemek, kadınların kurtuluşunun yolunu açmak için mücadeleye omuz verme çağrısıdır.
Bildiriyi dinlemek için tıklayın.