Suriye devrimi tehlikede!
Emperyalizm ile AKP hükümeti, Suriye konusundaki ikinci senaryolarına geçtiler. İlk senaryo Beşar Esad’ı reforma razı ederek İran’dan koparmak ve ülkede Batı yanlısı bir rejim kurmaktı. Bunun yürümeyeceği anlaşıldı. Şimdiki senaryo ise Beşar Esad’ın Baas rejiminin yerine Batı yanlısı bir koalisyonu geçirmek.
Yeni senaryonun uygulayıcısı, Ekim ayında İstanbul’da nihai biçimini alan Suriye Ulusal Konseyi olacak. Konsey içinde ağırlıklı olarak şu güçler var: İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler); Şam Deklarasyonu olarak anılan, 2005’te imzalanan ve çeşitli “demokratik” partileri bir araya getiren bir ittifak; bazı Kürt güçleri; ve bağımsızlar. Şam Deklarasyonu’nun birçok partiyi kapsadığı göz önüne alınırsa, bu ittifakın belirli bir gücü temsil ettiğinin kabul edilmesi gerekiyor. Ama, bugün Suriye’de mülksüzlerin ve gençlerin canını dişine takarak vermekte olduğu devrimci mücadeleyi temsil bakımından hiçbir kıymeti harbiyesi yok!
Emperyalizmden ve Türkiye’den himmet
Konsey, ülkenin geleneksel burjuva muhalefetinin ve sürgündeki birtakım muhaliflerin, halkın bu isyanının üzerine oturup Beşar Esad sonrasında köşe kapmak için çabalamasının en ileri ifadesi. Suriye devriminde işçi, emekçi, yoksul köylü, öğrenci sokaklarda çarpışırken, yıllarca ABD’de ya da Avrupa’da yaşamış birtakım burjuvalar da yeni dönemde yükselmek umuduyla, sağda solda toplantılar düzenlemeye yöneliyordu. Brüksel’de düzenlenen bir toplantının dışında, bunların en önemlileri Türkiye’de yapıldı. Mayıs’ta Antalya’da yapılan toplantı Kürt hareketi tarafından boykot edildi. Yaz aylarında İstanbul’da yapılan toplantı AKP’nin çok daha fazla damgasını taşıyor gibiydi. Bu toplantı, Libya’daki Kaddafi karşıtı hâkim sınıf güçlerinin temsilcisi olan Ulusal Geçiş Konseyi’ne öykünüyordu. Nihayet, Ekim ayında yine İstanbul’da yapılan bir toplantıda Suriye Ulusal Konseyi kuruldu.
Konsey’in başına getirilen eski muhaliflerden Burhan Galyun’un bütün açıklamaları, Konsey’in amacının, aynen Libya muhalefeti gibi, bir an önce emperyalist devletler ve Türkiye tarafından Suriye halkının esas temsilcisi olarak tanınmak olduğunu ortaya koyuyor. Bunu takiben ne olacağı konusunda ise kesin bir ortak fikir olmadığı anlaşılıyor. Konsey içinde emperyalist askeri müdahaleye taraftar olmayanlar olduğu görülüyor. Mesela İhvan’ın Genel Murakıbı el Şafaka “Türkiye Suriye elçisini kovsun ve Konsey’i meşru temsilci olarak tanısın” talebini ileri sürüyor, ama dış müdahaleyi Konsey’in içindeki bütün güçlerin kabul etmediğini de ekliyor. Buna karşılık, en azından ağırlıklı bazı güçlerin NATO tankları üzerinde iktidara gelmek istedikleri ortada.
Yerel Koordinasyon Komiteleri
Suriye devriminin esas organları, devrimcilerin kendi içlerinden oluşturdukları, Yerel Koordinasyon Komiteleri (YKK) adını alan kurullardır. YKK hem yerel mücadelelerin önderliğini oluşturuyor, hem de hareketin ülke çapında koordinasyonunu sağlamaya çalışıyor. Bu komitelerin üyeleri büyük ölçüde siyasete yeni yeni ısınan gençlerden oluşuyor.
YKK, gerek Temmuz ayında Şam’da yapılan ve muhalefetin Esad’ın kontrolü altına alınmasını amaçlayan toplantıya, gerekse Türkiye’de yapılan toplantılara karşı çıkmıştı. YKK, genel olarak geleneksel politik önderliklere karşı mesafeli duruyordu. İlk kez, 17 Eylül’de Şam’ın bir kenar mahallesinde toplanan bir konferans ile birlikte YKK geleneksel muhalif partilerle birlikte davranmayı gündemine almış bulunuyor.
300 delegenin katıldığı bu toplantıda YKK’nın 120 delege ile temsil edildiği söyleniyor. Bu toplantıda 15 siyasi partinin temsil edildiği, bunlar arasında Demokratik Ulusal blokun, Marksist partilerin ve Ulusal Kürt Hareketi’nin bulunduğu bildiriliyor.
Ne var ki, bunu izleyen haftalarda Suriye Ulusal Konseyi kurulduğunda, içerinin desteğini alamadı. Bunun açık nedeni de, çeşitli kaynakların ifade ettiği gibi, Konsey’in ağırlıklı bölümünün emperyalist askeri müdahaleye açık olması. Devrimciler, en azından şimdilik, bu tür bir müdahaleye kesin olarak karşılar.
Tehlike
Tehlike şu ki, YKK Eylül ayında az kaldı Suriye Ulusal Konseyi’ni kuran güçlerle ortak bir cephe oluşturmaya gidiyordu. YKK’nın, Marksist partilerin ve Kürt hareketinin sol kanadının belirli bir aşamada emperyalizm yanlısı güçlerle birleşmeyi düşünmüş olması, iç dengelerin bu yöne yeniden kayması tehlikesini de açıkça ortaya koyuyor. Suriye Ulusal Konseyi’nin mücadelenin yarattığı dalganın üzerine yerleşmesi, devrimin Esad gibi şiddetle değil, Mısır’daki ve Tunus’taki gibi içeriden yumuşatılarak ve eritilerek sona erdirilmesi için bir taktiktir. Dolayısıyla karşı devrimcidir.
Emperyalizm Suriye’de doğmuş olan ulusal kriz karşısında kendi birliklerini hazırlıyor, Türkiye hükümetinin de katkısıyla onlara destek veriyor. Uluslararası işçi hareketi ve sosyalistler ise (Suriye devrimine sövmedikleri zaman) olayları seyretmekle yetiniyorlar. Bu durumda, Suriye devriminin öncülerinin yollarını yitirmeleri ve devrimin burjuva bir önderliğin ellerinde eriyip bitmesi büyük bir olasılık haline geliyor.
***
Meşal Temo’nun katledilmesi
Suriye Kürtlerinin önemli bir sözcüsü olan Meşal Temo, henüz saptanamayan güçlerce katledildi. Cenazesi Suriye Kürdistanı halkının büyükbir gövde gösterisine vesile oldu, 50 bin insan sokaklara çıktı. Temo, Esad rejimine muhalif olsa da, Suriye Ulusal Konseyi’ne katılmış olan ılımlı bir politikacı idi. Suriye rejiminin bu ılımlı şahsiyeti katletmesi, aslında Türkiye’yi PKK yanlısı daha radikal Kürt hareketi ile karşı karşıya bırakarak gözünü korkutmak için bir taktik de olabilir. Suriye Kürtlerinin çıkarı devrimin derinleşmesindedir. Bu ise ancak Suriye Ulusal Konseyi’nin dışında kalınarak yapılabilir.
* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2011 tarihli 25. sayısında yayınlanmıştır.