Pembe diziden karabasana: İran’da “Şehrazad” dizisine eleştiri yağmuru
İran İslam devriminin ardından, kamulaştırmaların yanı sıra “kültür devrimi” başlatılmıştı. Edebiyat, şiir, sinema ve müzik alanlarında, artık amaç sırf “İslam-İrfan” kültürünü yaygınlaştırmaktı. Bütün bu kültürel faaliyetler, “devlet memurları” tarafından kontrol edilir ve “devlet” sermayesi ile yönetilirdi. Bugün İran’da, özelleştirmelerin ve yeni burjuva sınıfının hızla ortaya çıkması ile birlikte, artık, “kültürel” faaliyetler de devletin sermayesinden arındırılıp, özel sektöre tepside sunuluyor. Bu durum bir taraftan muhalefet içeren herhangi bir kültürel eserin baskı görmesine, diğer taraftan “İslam-İrfan” içerikli ve aynı zamanda muhalefet içermeyen eserlerin değersizleşmesine yol açmıştır.
Neoliberalizmin gölgesinde, Ruhani, özellikle ilk cumhurbaşkanlığı döneminin son senesinde, kültürel alanların “işin ehline” bırakılması gerektiğini söylerken, aslında, kültürel eserlerin kültürel ürüne dönüşmesini sağlamıştır. Spor takımları emekli devrim muhafızı komutanlarına sunulurken, sinema sahası “girişimci genç”lere sunuluyor. Bu gençler, bürokratik ilişkilerden doğan, (bakan oğlu veya damadı gibi) yeni burjuva sınıfının üyeleridir.
Devlet, bu sermayelerin hızla büyümesi için, gereken tüm kolaylığı sağlamaktadır. Devlet korumasında olan bu sermayeler bir taraftan devletin propagandasını yapmakla yükümlüdür. İster yurt içinde ister yurt dışında “İslam Cumhuriyeti”ni iyi temsil etmektedir ve dolayısıyla kitleleri uyuşturup klişe ve kültürel değerden yoksun ürünler ortaya çıkarmaktadır.
Örneğin geçen sene bu genç girişimcilerden biri “Öğretmen Sandığı”ndan 8 milyar TL civarında bir kredi almıştır. “Öğretmen Sandığı” öğretmenlerin hayati ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuştur ve her ay öğretmenlerin maaşından bu sandık için para kesilmektedir. Fakat bu gün iktisadi durumu kötü olan öğretmenlerin defalarca meclis önünde protesto etkinliği düzenlemelerine şahidiz. Geçen sene bir öğretmen iktisadi durumu yüzünden intihar etmiştir. Bir öğretmen bu sandığa çok düşük bir meblağ için başvuru yaptığında, aylarca koşuşturması sonucunda ya kredi alamaz veya çok düşük bir miktarda kredi hakkı kazanabilir.
Az önce bahsettiğimiz genç girişimci Muhammed Emami’dir (İmami). Emami, bu parayı aldıktan sonra, tek kuruşunu iade etmemiştir ve bu para karşılığında sandığa verdiği senedin değeri en fazla 40 milyon TL belirlenmiştir. Emami, aynı zamanda, şu an yaygın bir izleyicisi olan, “Şehrazad” dizisinin yapımcısıdır. “Şehrazad”, sıradan klişe ve kültürel ürün olmakla kalmayıp, aynı zamanda, BBC, Amerika’nın Sesi, nam salmış “İranlı kadınların gizli özgürlükleri” adlı Facebook sayfası gibi sözde muhaliflerin ve devletin koruma altındaki medyaları tarafından övgüler gören bir dizidir. Bu zıt duruşta olan medyaları bir araya getiren, “yeni burjuva” sınıfının (sözde siyasetle işi olmayan sanatçılar, yazarlar, bakan çocukları ve “devrim sofrası”ından büyük lokmalara göz diken ünlüler) hızla desteklenip büyüme arzusudur. Artık İslam devriminin bir sloganı olan “devrim sofrası bütün yoksullara açıktır” sayfası kapanmış, “devrim sofrası” yeni burjuvalara açılmıştır.
Emami, binlerce öğretmenin hakkını yemiş ve bunu aklamak için, kültürel değerden yoksun “Şehrazad” dizisini ortaya sürmüştür.
Emami, geçen sene bu yolsuzluktan ötürü mahkemelik olsa da, dizinin çekimleri devam ediyordu. Yüzlerce duyarlı insan, bir kampanya yürüterek, dizi çekimlerinin durdurulması ve bu yolsuzluğun açığa kavuşturulmasını istemiştir. Fakat dizinin yapımcısı, oyuncuları ve senaristi, Emami’yi savunarak bu sorguları ya görmezden gelmiş ya da hakaret ederek reddetmişlerdir. İtirazların artmasıyla geçen aylarda dizinin çekimi durdurulmuştur, fakat çok geçmeden tekrar çekimlere başlanmıştır.
Sosyal medyada “Şehrazad’a hayır”, kampanyasının destekleyicileri, İran’da iktisadi ayrımcılıklara karşı gelmiş, gazeteciler, işten çıkarılmış gazeteciler, film yönetmenleri, yazarlar ve aydınlardan bir çekirdek kitle oluşturuyor. Bütün baskılar ve korkulara rağmen, bu kampanya ezilmiş öğretmenlerle birlikte fakirlik sınırının altında yaşayanların sesi olmaya çalışmıştır. İran’da herhangi bir yolsuzluk ortaya çıktığında, devlet yöneticileri olayı yatıştırmaya ve “uzatılmaması” gerektiğini vurgulamaya çalışır. Bu kampanya, ilk kez kitlesel olarak, insanların bu yolsuzluklara tepki vermesini ve duyarsız kalmamasını sağlamıştır.
Geçen haftalarda, mahkeme sonucu belli olmayan Emami, Toronto’da bir basın toplantısında, kampanyayı başlatan, gazeteci ve yazar, Nader Fatourachi’ye (Nadir Faturacı) dava açacağını ve kampanya imzacılarını mahkemeye vereceğini duyurmuştur. (Fatourachi, “Orta Sınıf” kitabı yazarı ve 11. Tez dergisinde yazıları çıkan bir yazardır). Emami, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, Toronto’da, “Şehrazad”ın Instagram sayfasında Ruhaniyi desteklediklerini ve bu sayede Ruhani’nin seçimleri kazandığını belirtirken, halkın iradesini küçümsemiş, İran halkını “Şehrazad” dizisinin “Instagram” sayfasını takip edenlere indirgemiştir.
Şu an tutuklanması gereken bu adamın, yurt dışında sözde demokrasi abidesi olan Kanada’da rahatlıkla basın toplantısı yapması, binlerce emekçi öğretmenin onurunun beş paralık olması demektir.
Günümüzde medyaların gelişimi ile artık dünyanın herhangi bir köşesindeki haksızlıklara tepki göstermek mümkündür. Bugün iki komşu ülke olan Türkiye ve İran halkının istibdada karşı yan yana durması ve birbirini desteklemesi farklı bir mücadele boyutu kazandırabilir. Türkiyeli sanatçıların, sinemacıların ve öğretmen hareketinin bu davada İranlı muadillerine destek vermesi büyük bir katkı olacaktır.