Makedonya meselesi, Yunanistan’da milliyetçiliğin yükselişi ve kardeş partimiz EEK’in pozisyonu
Devrimci İşçi Partisi’nin Yunanistan’daki kardeş partisi EEK, son dönemde Altın Şafak adlı Nazi örgütünün ve Makedonya ile Yunanistan hükümetleri arasındaki “isim kavgasını” fırsat bilen Ortodoks Kilisesi gericilerinin başını çektiği Yunan milliyetçiliğine karşı ciddi bir mücadeleye atıldı.
Bilindiği gibi, Makedonya bir federasyon olan eski işçi devleti Yugoslavya’nın cumhuriyetlerinden biriydi. Federasyon dağıldığında Makedonya adını almak istedi. Oysa Yunan milliyetçileri Makedonya’nın tarihi olarak kendilerine ait bir ad olduğunu ileri sürüyorlardı. Dolayısıyla, Yunan devleti yeni bağımsız devletin “Makedonya” adını taşımasını uluslararası platformlarda engellemek için büyük bir mücadeleye girişti. Mücadele, Yugoslavya’nın dağıldığı 1990’lı yılların başından bu yana sürüyor. Yani Balkanların iki ülkesi çeyrekyüzyıldır ciddi ciddi bir isim üzerine kavga veriyor!
Makedonya ile Yunanistan arasındaki isim meselesinin çözümü için son dönemde gerçekleştirilen görüşmeler, AB ve ABD emperyalizmlerinin ve NATO’nun yönlendirmesi ile başladı. Emperyalistler, Syriza’nın ekonomik alanda kendileri karşısındaki utanç verici boyun eğişinden duydukları güvenle, Yunanistan’ın 2008’den bu yana Makedonya’nın NATO üyeliğine sürdürdüğü vetoyu kaldırması için Syriza’nın adım atması telkininde bulundular.
Makedonya’nın NATO’ya alınması ise, Rusya’nın emperyalistlerce ablukaya alınması, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’in doğal kaynaklarının emperyalistlerce sömürülmesi, özellikle de yeni bulunan doğalgaz yataklarının emperyalizmin çıkarları doğrultusunda kullanılabilmesinin sağlanması sürecinin bir parçası. Aynı üyelik, emperyalistlerin 2025’e kadar eski Yugoslavya’yı oluşturan devletlerin ve Arnavutluk’un AB genişleme sürecine dâhil edilmesi sürecinin hızlandırılması ile de ilgili. AB emperyalizmi bu sürece büyük önem veriyor, çünkü AB projesini dinamitleyen merkezkaç eğilimlere karşı bu sürecin bir ilaç olabileceğini düşünüyor.
Yunan burjuvazisi de Syriza’yı da kullanarak bu emperyalist planlar ekseninde hareket ediyor. Bu sayede Balkanlarda bölgesel bir güç haline gelme hayallerini gerçeğe dönüştürebileceğini umuyor. Bu hayaller Yunanistan’ın burjuva devletinin Birinci Dünya Savaşı ertesinde Anadolu’da giriştiği macerayı hatırlatıyor kaçınılmaz olarak.Diğer taraftan, Yunan burjuvazisi sekiz yıllık kemer sıkma politikalarının işçi ve emekçiler üzerinde yarattığı öfkenin ve bunun sonucunda bu kesimin parlamentodaki tüm partilerden, özellikle de Syriza’dan umudunu yitirmiş olmasının yarattığı enerjiyi milliyetçi bir kudurmuşluğun yelkenlerini şişirmekte kullanarak, bu sayede Syriza’yı sağ bir hamle ile devirmeyi planlıyor.
Selanik’te 21 Ocak’ta ve Atina’da 4 Şubat’ta (200-300 bin kişinin katıldığı) mitingler tertiplendi. Atina’daki mitingde yüz binlerce kişi “Makedonya Yunan’dır!” pankartı arkasında Yunan bayrakları ile yürüdü. Selanik’teki mitingin ardından faşistler Yahudi kurumlarına ve ayrıca anarşistler tarafından işgal edilmiş bazı binalara saldırdılar. Bunların hiçbirisi hakkında elbette yasal işlem yapılmadı. Selanik’teki mitingde Frankos Frangulis adlı general konuşmasını “Yaşasın ordu! Yaşasın özel kuvvetler!” diyerek bitirdi. Atina mitinginde ise, eski Stalinist - yeni dönek besteci Mikis Theodorakis “sol faşistlere ve ulusal-nihilistlere karşı” bir kavga verilmesi çağrısı yapıyordu.
Yunan solu ise önemli bir sarsıntı yaşıyor. Stalinist KKE, her ne kadar NATO karşıtı bir söyleme sahip olsa da, eski Yugoslavya’da bir Makedon ulusunun ve Yunanistan’da da bir Makedon azınlığının var olduğunu reddetmekte. Bu konumunun bir sonucu olarak hem milliyetçi eylemlere hem de bunlara karşı yapılan eylemlere karşı çıkıyor. Sol milliyetçi - eski Syrizacı Halk Cephesi (LAE), asıl düşmanın “Üsküp yayılmacılığı” olduğunu iddia ediyor.
Kardeş partimiz EEK ise hem Syriza hükümetinin NATO yanlısı adımlarını hem de milliyetçi saldırganlığı kınıyor.
Bu azgın milliyetçi dalga, solculara ve anarşistlere karşı düzenlenen ve polis gücü tarafından da desteklenen saldırılarla sonuçlanmakta. Örneğin, polis sadece Altın Şafak üyelerini korumakla kalmayıp, dahası kendisi de Atina’da NAR’ın merkezine saldırı düzenledi.
Diğer yandan, Syriza’nın koalisyon ortağı ANEL’in (Bağımsız Yunanlar) Makedonya ile süregiden isim tartışmasında herhangi bir şekilde “Makedonya” ismini içeren bir anlaşmaya karşı olması nedeniyle Yunan hükümeti dağılma tehlikesi ile karşı karşıya. Milliyetçilik ve enternasyonalizm arasındaki kutuplaşma hem sol içerisinde hem de toplumda giderek kesinleşiyor.
EEK milliyetçilik karşıtı eylemlere katılıyor ve enternasyonalist kampın canlanmasının da odağında yer alıyor. Başka enternasyonalist güçlerin de katıldığı bir toplantı düzenlemiş bulunuyor. Bekleneceği üzere faşistler EEK’li yoldaşlarımızı tehdit ediyor. Ancak EEK her zamankinden de daha kararlı biçimde gericiliğe karşı duruyor. Makedon halkının kendi kaderini tayin hakkını, kendi adını seçime hakkı da dâhil savunmayı ve Balkanların geleceği için bir Balkan Sosyalist Federasyonu’nu önermeyi sürdürüyor.
DİP’in Makedonya’da birlikte çalıştığı ve dayanışma içinde olduğu Lenka örgütünün de içinde yer aldığı Levica (Sol) adlı parti, Syriza’ya bir mektup yollayarak onu sol bir parti olarak sorumluluklarını üstlenmeye davet etti. Levica, anti-emperyalist bir tutumla Makedonya’nın NATO’ya katılmasına karşı çıkıyor, Makedonya adı tartışmasının her iki ülkenin milliyetçileri tarafından kutuplaştırıcı bir tarzda kullanıldığına işaret ediyor, Syriza’yı NATO’yu güçlendirme yolundaki politikasından vazgeçmeye ve isim sorununu her iki ülkedeki milliyetçiliği azdırmayacak ve halkların kendi kaderlerini tayin hakkına ve kendilerini kendi iradelerince anma hakkına uygun düşecek biçimde çözmenin yollarını araştırmaya davet ediyor.