Le Pen muharebeyi kaybetti, savaşı kazanmak için işçiler “ayrı gayrı yok” demeli
Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 24 Nisan tarihinde gerçekleşti. İkinci turda, eski Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile faşist RN (Rassemblement National, Ulusal Derleniş) partisinin lideri Marine Le Pen yarışıyordu. Cumhurbaşkanı Macron, iktidarda olduğu beş yıl boyunca adeta işçiden ve garibandan çalıp patronlara vererek, emekçi halkın büyük bir kısmının nefretini kazanmıştı. Faşist Marine Le Pen ise, özellikle Fransız işçilere seslenip, işsizlik ve geçim zorluğu sebebiyle oluşan öfkelerini Müslüman ve göçmen emekçilere karşı kışkırtarak önemli bir destek edinmişti. Böylece seçimlerde trajikomik bir tablo ortaya çıktı. İşçi düşmanı Macron “ben Le Pen gibi faşist değilim” diye oy toplamaya çalışırken, faşist Le Pen “ben Macron gibi işçilere saldırmadım” diyerek oy istiyordu. Yani Le Pen’in en güçlü kozu Macron olmamak, Macron’un en güçlü kozu ise Le Pen olmamaktı!
Aslında seçimin kaderini belirleyen, ilk turda üçüncü sırada kalıp, kıl payı ikinci tura ulaşamayan solcu aday Jean-Luc Mélenchon’a oy veren kitlelerin tavrı oldu. İlk turda oyların yaklaşık yüzde 22’sini alan Mélenchon, özellikle Müslüman ve göçmen kitlenin yaşadığı yoksul Seine-Saint-Denis bölgesi ve Guadeloupe, Martinique ve Guyana gibi Fransız sömürgelerinde yüzde 50-60 arası oy oranlarına ulaşıp ezici bir zafer kazanmıştı. İkinci tura kalamadığı belli olunca, Mélenchon kendisine oy veren kitleye Macron’a oy verme çağrısı yapmadı ama “Le Pen’e tek bir oy çıkmayacak” diyerek, faşist adayın seçilmesini fiilen engellemiş oldu. Yani bir anlamda, yüzünü sola dönmüş olan emekçi ve ezilen kitlelerin, Le Pen’in iktidara gelmesine engel olmak için istemeye istemeye verdikleri oylar, Macron’a iktidarı getirdi.
Le Pen’in seçimleri kaybetmiş olması ne Fransa’daki ne diğer ülkelerdeki emekçilerde rahatlamaya yol açmalı. 2017’de, yani bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Macron ile Le Pen karşı karşıya geldiğinde, hem biz Gerçek gazetesi sayfalarında uyarmıştık hem de Fransa’daki kardeş grubumuz ROR (Proleter Devrimci Yeniden Doğuş) Fransız işçilerine her fırsatta hatırlatmıştı. Macron gibi işçi düşmanlarına, patron uşaklarına oy vererek faşizm tehdidinden kurtulduğunu sanan kendini aldatır dedik. Macron’un iktidarda geçireceği beş yıl, faşizmin bir kat daha güçlenerek karşımıza çıkması anlamına gelir dedik. 2017’deki öngörümüz 2022’de doğrulandı. 2017’de ikinci turda oyların yüzde 33’ünü alan Le Pen, 2022’de yüzde 42’ye ulaştı. 10 milyon olan oyunu, 13,5 milyona çıkardı. Macron ile geçen beş yıl, 3,5 milyon Fransız’ın daha, henüz sokakta değilse de sandıkta faşizmi desteklemesi sonucunu verdi. 2022 ile 2027 seçimleri arasında aynı sürecin tekrarlanması demek, Fransa’da beş sene sonra faşizm ile randevu demektir. Bu açmazdan çıkmak, bu oyunu bozmak için Fransız işçisinin önünde tek bir seçenek var. Ayrı gayrı demeden, sendikalardan devrimci partilere kadar tüm işçi örgütleri bir cephede yan yana gelmeli. İşçiler, faşist teröre karşı fabrikalarını, mahallelerini ve örgütlerini gereken her aracı kullanarak korumaya hazırlanmalı. Fransız işçi sınıfı, göçmen ve Müslüman kardeşleriyle kol kola girerek faşizmi ancak böyle tepeleyebilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2022 tarihli 152. sayısında yayınlanmıştır.