İran halkından dünyaya yeni yıl hediyesi

İranlılar, 2017 yılını sokaklarda noktalamaya, 2018’e de giderek yükselen bir isyanla girmeye karar vermiş görünüyorlar. 28 Aralık günü başlayan ve kısa sürede Meşhed, Kirmanşah ve İsfahan gibi kentlere yayılan gösteriler, beklenmedik bir hızla diğer şehirlere de sıçradı. 2018’in ilk günü itibariyle ölü sayısı 18’i bulurken, göstericilerin talepleri de gıda fiyatlarındaki artışın ya da artan işsizliğin protestosundan, rejimi bir bütün olarak karşılarına alan bir çizgiye evrildi.

Her şey bir yana, İran’da özellikle gençlerin, medreselerin ve valilik binalarının yakıldığı, polisin gerçek mermi kullandığı bu eylemleri ısrarla sürdürmesi, çok önemli bir potansiyelin varlığını ortaya koymakta. İran her ne kadar esas ekonomik gücünü petrol ve doğal gaz rantından elde ediyor olsa da, Suudi Arabistan ve diğer bölge ülkelerinden farklı olarak aynı zamanda orta düzeyde gelişmiş bir sanayiye de sahiptir. Bu yüzden, 2015 nükleer anlaşması ile kısmen kaldırılan ama kısmen sürmekte olan ambargonun da etkisi ile iktisadi alanda işler hiç de iyi gitmiyor. Bir yandan Ortadoğu’daki Irak, Suriye ve Yemen cephelerine yapılan harcamaların etkisi, diğer yandan artan işsizlik ve bunun yanı sıra Ruhani döneminde peş peşe yolsuzlukların yaşanması, İran işçi ve emekçilerinde ciddi bir rahatsızlığın ortaya çıkması sonucunu doğurdu. Son olarak, banka sektörünün dışında yer alan, devlet güvencesinde olmayan, ancak yüksek faiz ödeyen on kadar finans kurumunun iflası (Türkiye’de 1980’li yıllarda Kastelli olayından tanıdığımız bir olay), bu tabloyu iyice derinleştirdi. Kimi aile bütün parasını bu kurumlara kaptırmış bulunuyor. Sünnilerin, Kürtlerin, Arapların ve Türklerin uğradıkları ayrımcılık da buna eklenmeli.

Ancak, bu isyanı ortaya çıkaran potansiyelin halkın çıkarları doğrultusunda bir sonuca ulaşabilmesi, her şeyden önce işçi ve emekçilerin bu isyanı örgütlü bir biçimde sürdürebilmesine, haklı ve meşru talepler etrafında kendi örgütlenmelerini yaratabilmesine bağlı. Bunu elbette, Arap devrimlerinde de ortaya çıkan ve devrimlerin gidişatı üzerinde belirleyici olan önderlik sorunu izliyor. İran’da sosyalist solun zayıflığı, Halkın Mücahitleri gibi emperyalizm dostu örgütlerin ya da emperyalizmin ve Siyonizmin desteklediği başka grupların bu potansiyeli kendi yelkenlerini şişirmekte kullanması sonucunu doğurabilir. Trump’ın ve Suud’un protestolara destek açıklamalarına veya atılan Filistin, Gazze ve Yemen aleyhtarı bazı sloganlara bakarak bu eylemlerin ardında emperyalizmin olduğunu söylemek için henüz erken. Bu aşamada açıkça görülen tek gerçeklik, mollaların sömürü düzenine karşı emekçi halkın tepkisinin haklı ve meşru olduğudur.

İran'da kapitalizme ve emperyalizme karşı bir alternatif yükselecekse, sınıf taleplerini de içeren halkın isyanı bunun için Bazar tüccarlarından, Mollalardan ya da Ruhani'nin yolsuzluğa batmış bürokratlarından çok daha fazla potansiyel sunmaktadır.  Şayet bu eylemler dizisi, yoksulların anlık bir başkaldırısından esaslı bir halk isyanına dönüşür veya daha da öteye geçerek bir devrimin yolunu döşerse, bu sadece İran’ın dini istibdadının değil, emperyalizmin de bölgedeki temellerini sarsar, hızla yaklaşmakta olan bölge çapında mezhep savaşının da önünü alacak en etkili çıkış olur. Tüm bunlar emperyalizmden ve sermayeden bağımsız bir siyasi önderliğin inşasının hayati önemini ortaya koymaktadır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.