Emperyalizm Üçüncü Dünya Savaşı’nın ağlarını örüyor
"Emperyalizm, gelecekle ilgili derin kaygıları nedeniyle siper kazmakla meşguldür. Dünya politikasını belirleyen en önemli etken, ABD liderliğindeki emperyalizmin, Rusya ve Çin’e karşı yürüttüğü ikili ‘kuşatma-yalıtma’ politikasıdır. Bu nedenle, ister Gürcistan veya Ukrayna’da provokasyon ya da gelecekteki herhangi başka bir senaryo, ister Güney Çin Denizi’ndeki gerginlikler ya da Kuzey Kore’nin silahlanma girişimleri gibi bir durum olsun, Rusya ve Çin güçlük çıkardıkları takdirde emperyalist dünya imha gücünü hiç çekinmeden bu iki ülkenin üstüne püskürtmeye hazırdır. Şu andaki Ortadoğu krizi, bugün aşılabilirse, yakın gelecekte patlayacak başka bir çatışmanın kostümlü provası olmuş olacaktır."
Bu uzun alıntı Devrimci İşçi Partisi'nin artık somut, elle tutulur bir tehlike hâline gelmiş olan Üçüncü Dünya Savaşı’na karşı benimsenmesi gereken politik tutumu tartışmak amacıyla 2016 yılının Şubat ayında gerçekleştirdiği I. Olağanüstü Kongresi'nde kabul edilen, dünya işçi sınıfına ve tüm ezilenlere yönelik "Savaşa karşı savaş! Dünya savaşını devrimci sınıf savaşına dönüştürelim!" başlıklı çağrıdan. Tüm gelişmeler DİP'in çağrısının güncelliğini ve yakıcılığını doğrular nitelikte...
Suriye'de 12 Eylül'de ilan edilen ve defalarca ihlâl edilerek sadece bir hafta dayanabilen ateşkesin sona ermesinin ardından ABD ve Rusya arasındaki gerilim giderek tırmanıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, 1 Ekim'de Washington ile Moskova’nın ilişkilerinin yaşam destek ünitesinde olduğunu söyledi. Toner'in Rusya'daki mevkidaşı Maria Zaharova ise aynı gün yaptığı açıklamada "ABD yönetimi Suriye’de yöntem değiştirerek doğrudan Şam yönetimini ve Esad’ı vurmaya kalkışırsa bölgede tektonik hareketleri, büyük depremi tetiklemiş olur" dedi. Büyük deprem?
Diğer yandan Asya'nın doğusunda ABD ve Güney Kore ile Rusya ve Çin arasındaki gerilim de devam ediyor. Kuzey Kore'nin nükleer silah denemelerini gerekçe gösteren ABD'nin, Kuzey Kore sınırına füze savunma sistemi yerleştirme kararına başından beri karşı çıkan Çin geri adım atmamakta kararlı. Kısa bir süre önce Çin Komünist Partisi'nin resmi yayın organında yayınlanan bir yazıda "Eğer ABD ve Güney Kore, Çin'in de içinde bulunduğu bölge ülkelerinin stratejik güvenliklerini tehdit ederse, bu durumda bunun bedelini öderler ve buna denk gelen karşı önlemlerle karşı karşıya kalırlar" ifadesi yer alıyor.
ABD'nin, Kuzey Kore'nin nükleer silah denemeleri yapmasının bir güvenlik tehdidi olduğunu ileri sürmesi tam bir ikiyüzlülüktür. Dünya tarihinde savaşta nükleer silah kullanan tek bir ülke vardır, o da kendisidir. Sadece İncirlik'e 50'den fazla nükleer bomba yerleştiren, kim bilir başka hangi ülkelerin topraklarına kaç bomba yerleştirmiş olan ABD'den daha büyük bir güvenlik tehdidi insanlık için yoktur. Diğer yandan Suriye'de artan gerilimin sorumlusu da yine emperyalizmdir, ABD'dir. Bir yandan el altından mezhepçi, tekfirci çeteleri destekleyen, Suriye ordusunu "yanlışlıkla" vuran ABD'nin Suriye'de masum insanların yaşamlarını savunduğuna kim inanır! Onun tek savunduğu emperyalizmin bölgedeki çıkarlarıdır, tek düşündüğü Rusya'ya karşı bölgede mevzi kazanmaktır.
Dünya ekonomisinin Üçüncü Büyük Depresyona girmiş olması, krizin etkisiyle derinleşen uluslararası rekabet, her türlü gericiliğin, barbarlığın ve faşizmin yükselişi yeni bir dünya savaşının dinamiklerini olgunlaştırıyor. Bu çerçevede ABD'nin Rusya ve Çin'i yalıtma ve kuşatmaya yönelik her yeni girişimi büyük bir felaketin fitilini ateşleme potansiyeline sahip. Bu koşullarda emperyalizme karşı net ve tutarlı bir politikaya sahip olmak son derece önemli. Ne Rusya'da ne de Çin'de dünya işçi sınıfının takip edip, örnek alabileceği rejimler var. Ancak tüm bunlar ABD emperyalizmi ile bu güçler arasında tarafsız kalmanın gerekçesi yapılamaz. ABD ile Irak arasında tarafsız kalan pasifist ne Sam ne Saddam politikasının maliyeti bir milyon insanın katledilmesi ve tekfirci mezhepçi barbarlığın pençesinde kıvranan bir Ortadoğu oldu. Bugün çok daha büyük bir savaşın eşiğinde benzer hataların bilançosu çok daha ağır olacaktır.
Bugün dünyada gericiliğin merkezinde ABD ve Avrupa emperyalizmi yer alıyor. Dünyayı adım adım felakete sürükleyen güçler de herkesten önce bu emperyalist güçlerdir. Barış ve huzur ufukta görünmüyor olabilir. Ama umut yok olmuş değil. Emperyalizmin yenilgisi tüm dünya halkları için eşit, özgür ve barış içinde bir geleceğin yolunu açacak. Ancak bunun için herkes üzerine düşeni yapmalı. Türkiye'de bizim payımıza, emperyalizmle işbirliği yapan kendi burjuva iktidarımızla mücadele etmek, Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını sağlamak, bu topraklarda tek bir emperyalist üs, tek bir nükleer silah kalmayıncaya kadar mücadele etmek, halkların kardeşliğini emperyalizme karşı mücadele içinde inşa etmek düşüyor. Devrimci İşçi Partisi bu mücadelenin çağrısını yükseltiyor!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2016 tarihli 84. sayısında yayınlanmıştır.