Uludere katliamında pis kokular
Şırnak Uludere (Şirnex Qileban) katliamını soruşturan soruşturana. Devlet katliamın sorumlularını mutlaka bulmak istiyor olmalı ki, bu kadar çok kurum kendi soruşturmasını yapıyor. Soruşturma yürüten kurumları sayalım: Genelkurmay, İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır’daki 8. Ana Jet Üs Komutanlığı, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Şırnak Uludere İlçe Savcılığı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Uludere Alt Komisyonu. Bunlara elbette MİT’i, jandarma istihbaratı, polis istihbaratını falan ekleyin. Yani herkes Uludere’de ne olduğunu bilmek istiyor. Bir tek halkın bilmesini istemiyorlar! Soruşturmaya getirilen gizlilik kararının anlamı bu!
Bu kadar yaygın biçimde yapılan soruşturmanın bazı boyutlarına dikkat çekmek boynumuzun borcu:• Heron’dan elde edilen görüntüler savcılara olaydan neredeyse bir ay sonra, 24 Ocak’ta verildi. Diyarbakır Başsavcı vekili, görüntülerin tesliminin neden bu kadar geciktiği sorulduğu zaman şu cevabı verdi: “Bu soruya cevap vermek için müneccim olmak lazım.” Acaba Heron görüntüleri doktora gönderildi de ustalıklı biçimde estetik ameliyattan mı geçiyor?
• Savcıların katliamdan iki gün sonra tuttuğu “Olay Yeri İnceleme Tutanağı” Cumhuriyet gazetesince ele geçirildi. Tutanakta resmen şöyle yazıyor: “...helikopter içinde bulunmamız nedeniyle çıplak gözle ölü hayvan ya da insanın görünmediği, yine çıplak gözle insan ve hayvan geçtiğine dair iz görülmediği...” Savcılar bir daha da incelemeye gitmemişler. Yani savcılar açısından bakıldığında orada kimse ölmemiş de olabilir! Devletimizin başı Abdullah Gül 5 Ocak’ta “savcılar olaya el koymuştur” diyordu. Bize güvenle sözünü ettiği “el koyma” havadan inceleme imiş!
• Bu bir ay içinde vahim bir tablo ortaya çıktı. Gülyazı köyünde konuşlanmış olan Jandarma Tugayı’nın Komutan Vekili Albay Hüseyin Onur Güney, her şeyden haberdar olduğu halde, olayı sosyal medyadan öğrenen Şırnak Valisi kendisine sorduğunda “bilgimiz yok” demiş. Albay görevden alındı, ama bu durumun nedenleri sır.
• Ayrıca, köydeki korucular Tabur’u “bunlar bizimkiler” diye uyardıklarında kendilerine Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümeni’ne haber verildiğinin söylendiğini belirtiyorlar. Bu tümenin komutanı İlhan Bölük’e neden görevden el çektirilmiyor? Delilleri karartması mı bekleniyor?
• Ocak sonunda BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Tayyip Erdoğan’a “neye mal olursa olsun vurun” demiş olup olmadığını sordu. Bu sorunun cevabı nedir?
• Bir ay kapalı kapılar ardında yapılan bu soruşturma işi anlaşılan şimdi de bir imalat işine dönüşüyor. Hükümet yanlısı medya, önce olayda köylülerin dışında altı PKK’linin de öldüğünü, ama PKK’nin bunların cesetlerini kaçırdığını yazdı. Şimdi de çok profesyonelce düzenlenmiş bir olay olduğunu, bölgedeki iki güçlü devletten birinin planı olduğunu söylemeye başladılar. (Muhtemelen İsrail ve İran kastediliyor.) Önümüzdeki günlerde ya da haftalarda yepyeni bir senaryonun dolaşıma sokulması ihtimal dâhilinde.
Kısacası, Uludere katliamından pis kokular yükseliyor. Ama hükümet olayı zamana yayarak unutturmak amacıyla ipe un seriyor. Peşini bırakmayacağız.
Devrimci İşçi Partisi diyor ki:
Uludere katliamından bu yana bir ayı aşkın bir süre geçti. Ortalıkta ne Heron görüntüleri var, ne alınmış bir ifade, ne halka verilen küçücük bir bilgi. Hükümetin ve devletin politikası unutturma üzerine kurulu. Gizlilik kararı buna tuz biber ekiyor.
- Gizlilik kararı derhal kaldırılmalıdır. Heron görüntüleri savcılara verilmeli, halka açılmalıdır. Sorumlu konumda olanların ifadeleri yayınlanmalıdır.
- Bombalama operasyonunda ve o kararın alınmasına temel olan istihbari vb. faaliyetlerde sorumlu konumda olanlar, delil karatılmasının önlenmesi için derhal görevden alınmalıdır. Bu sadece askerler için değil, siviller ve MİT yetkilileri için de geçerlidir.
- Uludere katliamı ister bir hata olsun, ister kasıtlı olarak uygulanmış olsun, sorumlusu en başta Genelkurmay Başkanı’dır. Bu kadar ağır bir katliama yol açan hata bile olsa sorumlusunun azledilmesi gerekir. Ayrıca, jandarmadan sorumlu bakan olan İçişleri Bakanı görevden alınmalıdır.
- Bu tür olaylar konusunda devlet organlarınca açılan soruşturmalar bugüne kadar hiçbir ciddi sonuç vermemiştir. Dolayısıyla, sendikaların, meslek örgütlerinin, aydın kuruluşlarının desteğiyle bağımsız bir komisyon oluşturulmalıdır. Bu komisyona bütün bilgi ve belgelere erişim hakkı tanınmalıdır. Bu komisyonun başına, eski İstanbul Baro Başkanı olan, temel hak ve özgürlükler doğrultusundaki mücadelesi ve duruşuyla geniş kesimlerin güvenini kazanmış olan Yücel Sayman gibi bir isim getirilmelidir.
- Yargı organları, bu komisyonun çalışmalarını da göz önüne alarak sorumluları yargılamalı ve cezalandırmalıdır.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2012 tarihli 28. sayısında yayınlanacaktır.