Özgürlüğün kapısı
7 Kasım, işçi sınıfının bugüne kadar yaşadığı en büyük devrimin, Ekim devriminin 100. yıldönümü. Ekimin ayak sesleri 1917'de bugünkü takvime göre 8 Mart'ta, eski Rus takvimine göre 23 Şubat'ta, emekçi kadınların eylemi ile fitili ateşlenen Şubat devrimi ile duyulmuştu. Sarsılmaz gibi görünen Çar devrildikten sonra Ekim devrimine kadar devam eden inişli çıkışlı dönemde, bütün o zorluklar içerisinde kadınlar, bir yandan Şubat devriminin kazanımlarına sahip çıkan bir yandan da Ekim devriminin taşlarını döşeyen mücadelenin parçası oldular. Çarlık Rusyası’nın kadınlara ne kadar geri yaşam koşullarını dayattığı, ne kadar büyük bir ayrımcılık uyguladığı düşünüldüğünde, kadınların bu baskı çemberini kırarak devrime yüzlerini dönmüş olmalarının taşıdığı anlam artıyor.
Ya babasının ya kocasının kölesi olarak görülen, daha çocuk yaşta zorla evlendirilen, eğitim hakkı elinden alınan, ancak kocasının izni ile çalışabilen, o zaman da yan yana çalıştığı erkeklerin yarısı kadar bile maaş alamayan, çocuklarını fabrikada çalıştığı tezgâhın başında doğurmak zorunda kalan ve hatta doğumdan hemen sonra çalışmaya devam eden, bebekleri beslenemediği için ölen, o kadar çalıştığı halde basit bir mülk edinme hakkı bile olmayan, çocukları üzerinde söz sahibi olamayan kadınlardan bahsediyoruz. Kadınlara uygulanabilecek başka ayrımcılık, baskı ve aşağılama biçimlerini düşünün, bu saydıklarımıza onları da ekleyin. Savaşın kadınlar için ne tür bir yıkım yaratabileceğini düşünün, üstüne onları da koyun. İşte devrimin öncesinde kadınlar bu koşullarda yaşıyordu. Adına yaşamak denirse tabii... Ve onlar yüzünü işçi sınıfına döndüğünde, daha iyi bir yaşamın kapılarının açılacağına inanıp işçi sınıfının iktidarını desteklediklerinde, Ekim devriminin önünde onların taleplerini yerine getirme, işçi sınıfı ile birlikte tüm toplumun kurtuluşunun taşlarını döşeme görevi duruyordu.
Ekim devriminin programı bu görevi yerine getirmek için elinden geleni yaptı. Kadınların ezilmesinin son bulması Ekim devriminin vazgeçilmez önceliklerinden birisi oldu. İlk yılların tüm zorluklarına ve imkânsızlıklarına rağmen işçi devleti atılması gereken adımları attı. Yıllarca süren mücadelelerin kazanımları ile 100 yıl öncesine göre, hele hele Çarlık Rusyası'na göre çok daha ileri bir noktada olduğumuz su götürmez. Yine de Ekim devriminin pratiğini anlamak için bugünü, bugünün taleplerini düşünelim.
Eşit işe eşit ücret istiyoruz. Ekim devriminin ürünü olan işçi devleti bu hakkı derhal tanıdı.
Çalışmak isteyen her kadına iş istiyoruz. Ekim devrimi mutlak iş güvencesi getirdi.
Her işyerine kreş istiyoruz. Sadece çalışan kadınların çocuklarının bakımı için değil, bir bütün olarak çocuk, hasta, yaşlı bakımının kolektifleştirilmesi için bütün imkânları seferber etti, kreşler, bakımevleri, yatakhaneler açtı.
Bugün bu yasalar böyle geçmez diyoruz, müftü nikâhına, toplumun düzenlenmesinde dinin ve dini kurumların hegemonyasına karşı mücadele ediyoruz. 100 yıl önce Ekim devrimi, kilisenin kontrolünü ortadan kaldırmak için kilise nikahını geçersiz saydı, kilisenin elinden boşanma yetkisini aldı. Evliliğin de boşanmanın da tümüyle gönüllülük esasına dayalı olması için mücadele etti. Bugün kürtaj hakkımıza dokundurtmayız diyoruz. Ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli ve sağlıklı koşullarda kürtaj hakkı hâlâ elde edebildiğimiz bir hak değil. O dönemde bütün dünyada ve kendi topraklarında da kürtaj karşıtlığı hâkimken, Sovyet iktidarı kadınlara bu hakkı neredeyse bugün bile uğruna mücadele ettiğimiz koşullarda tanıdı. Bu hakkı tanıyan ilk ülke oldu.
Kadınlar en geniş siyasi haklara ve erkeklerle gerçekten eşit koşullarda dünyada ilk kez Ekim devriminin topraklarında sahip oldu. Genç Sovyet iktidarı kadınların toplumsal yaşamın bir parçası hâline gelebilmesi için eğitim, meslek edindirme ve istihdam alanında bilinçli bir çaba ile inanılmaz bir atılım yaptı.
Ekim devrimi, kadınların önünde hiçbir kapitalist ülkenin sağlayamayacağı bir yaşamın kapısını açtı. Sonraki yıllarda o kapı Ekim devriminin ürünü olan işçi devleti bürokrasinin hâkimiyeti altında yozlaştığında kapanmış olsa da kadınlar o topraklarda, ileri kapitalist ülkelerdeki kadınlardan daha iyi koşullarda yaşamaya devam etti. Yeni Ekimlerle o kapı başka topraklarda yeniden açılacak, kadınlar bir kez daha o kapıdan coşkuyla girecek, işçi sınıfı ile birlikte kendi kurtuluşlarını inşa edecektir.