Dünyada ve Türkiye'de 1 Mayıs

Her yıl dünya işçi ve emekçilerinin sokaklara dökülerek gövde gösterisi yaptığı 1 Mayıs gününün sembolik önemini anlamak için 1880’li yıllarda ABD işçi sınıfının verdiği mücadeleye bakmak gerekiyor.

 

Her yıl dünya işçi ve emekçilerinin sokaklara dökülerek gövde gösterisi yaptığı 1 Mayıs gününün sembolik önemini anlamak için 1880’li yıllarda ABD işçi sınıfının verdiği mücadeleye bakmak gerekiyor.Bu yıllarda hem sayı bakımından hem de politik bilinç bakımından gelişen Amerikan işçi sınıfı, patronların kendilerini 14 saat (veya daha fazla) çalıştırarak sömürmelerine karşı mücade etmeye başlamıştı. Bu mücadele sırasında atılan slogan “Sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme, sekiz saat canımız ne isterse” idi. İşçiler sekiz saat çalışma hakkını elde etmek için kararlı bir mücadele vermeye hazırlanıyorlardı. ABD işçi sınıfının o yıllardaki iki önemli örgütünden biri olan Amerikan İşçi Federasyonu, 1884 yılında aldığı bir kararla 1 Mayıs 1886 tarihinden itibaren işçilerin sekiz saattten fazla çalışmayı kabul etmeyeceğini duyurdu. Aradan geçen iki yıl boyunca işçiler toplantılarda, gösterilerde bu konuda kararlı ve örgütlü davranacaklarını açıkça belirttiler. 1 Mayıs 1886 günü geldiğinde, ülke çapında 350 bin işçi greve gitti. 1 Mayıs 1886’yı izleyen günlerde işçi sınıfı patronları yenilgiye uğratarak 8 saat çalışma hakkını kazandılar. ABD’li patronlar, 1 Mayıs 1886’dan sonra işçilerin üzerine kurşun yağdırmalarına ve 1887’de bazı işçi önderlerini idam etmelerine rağmen 1 Mayıs 1886 günü düzenlenen eylemler sayesinde kazanılmış olan bu hakkı geri alamadılar. 1 Mayıs günü, hem 8 saatlik çalışma hakkının kazanılması, hem de bu hakkı almak için verilen mücadele sırasında yaşamını yitiren işçi sınıfının yiğit önderlerinin anılması amacıyla her yıl “işçi sınıfının bayramı” olarak kutlandı. II. Enternasyonal, 1889 yılında 1 Mayıs’ı dünya işçi sınıfının birlik ve mücadele günü olarak kabul etti. 1890’da II. Enternasyonal’in çağrısı ile Avrupa’da, ABD’de ve Latin Amerika’da yüzbinlerce işçi sokağa çıktı.

 

1 Mayıs’ın Türkiye’deki tarihçesi Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine kadar uzanıyor. Osmanlı’da ilk 1 Mayıs İkinci Meşrutiyet’in ilanından bir yıl sonra, 1909’da Üsküp ve Selanik’te kutlandı. Selanik’te ise Rum, Türk, Yahudi, Bulgar işçiler kolkola yürüdüler. Dört dilde yayınlanan ortak 1 Mayıs bildirisinde, herkese seçme ve seçilme hakkı, emeği koruyacak yasaların çıkarılması ve grev mevzuatının düzeltilmesi istendi. 1910’da 1 Mayıs, Selanik ve birkaç Rumeli şehrinde kutlandı. Selanik’teki kutlamaları Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu ve Bulgar Sosyalist Grubu düzenledi. Yapılan konuşmalarda 1 Mayıs’ın önemi vurgulandı ve sosyalizm övüldü. 1911’de 1 Mayıs, Üsküp, Selanik, İstanbul, Edirne ve başka Trakya şehirlerinde kutlandı. Selanik’teki gösteriye 14’ten fazla sendikaya üye Yahudi, Bulgar, Yunanlı ve Türk işçiler katıldı. Yük arabası sürücüleri, manavcılar, liman ve yükleme-boşaltma işçileri iş bıraktı. Yaklaşık 2000 işçinin katıldığı mitingde dört ayrı dilde konuşma yapıldı. 1912’de 1 Mayıs, Selanik ve İstanbul’da kutlandı. İstanbul’da Dersaadet Tetebbuat-ı İçtimaiye Cemiyeti (İstanbul Toplumsal İncelemeler Derneği) ve ona bağlı işçi dernekleri, Pangaltı’ndaki Belvü bahçesinde kutlama yaptılar. Selanikte ise 7 bini aşkın işçi işbıraktı, konuşmalar düzenlendi. Bir parkta toplanmak isteyen göstericiler jandarma, asker ve polis tarafından dağıtıldı. İttihat ve Terakki diktatörlüğü 1913’ten itibaren 1 Mayıs eylemlerini yasakladı.

1 Mayıs, Kurtuluş Savaşı sırasında antiemperyalist bir içerik kazandı. İşgalcilerin ve işbirlikçi hükümetin baskılarına rağmen işçiler, “bağımsızlık” isteyen pankartlarla yürüdü. 1920 yılında işgal altındaki İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutlama kararı alındı. Trabzon ve başka Karadeniz şehirlerinde de gösteri ve yürüyüşler düzenlendi. 1921 yılında İstanbul’da 1 Mayıs, işgal kuvvetlerinin uyarı ve yasaklamalarına rağmen kutlandı. O gün vapur, tramvay ve fabrika işçileri iş bırakarak bayramı Kağıthane’de kutladılar. İstanbul, Ankara, İzmit ve Adapazarı’ndan antiemperyalist sloganlar yükselirken, Mersin’de işçiler tüm halkı Fransız işgaline karşı direnişe çağırdılar. 1922 yılında İstanbul’un yanı sıra Ankara ve İzmir’de de kutlandı. İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda toplanan vapur, tramvay ve elektrik işçileri Pangaltı üzerinden Kağıthane’ye yürüdüler. Ankara’da ise İmalat-ı Harbiye ve demiryolu işçileri o gün çalışmayarak eş ve çocuklarının da katıldığı bir toplantı düzenledi. Toplantıya Sovyetler Birliği Elçiliği temsilcisi de katıldı. İşçiler adına yapılan konuşmalarda emperyalizme karşı çarpışan hükümetin desteklendiği bildirildi.

1923 yılının başında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde işçi grubunun önerisi ile 1 Mayıs gününün Türkiye İşçileri Bayramı olarak kanunen kabulü ilkesi benimsendi; ancak Kemalist burjuvazi 1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kutlanmasını engelledi. Aynı yıl İstanbul, Ankara, İzmir ve Adapazarı’nda kutlama yapıldı. Yapılan toplantılarda İktisat Kongresi’nde alınan kararların hayata geçmesi ve Mesai Kanunu’nun çıkarılması için her türlü çabayı sarf etme kararı alındı. Cumhuriyetin ilanından sonraki 1924 1 Mayıs’ı Kemalist hükümet tarafından yasaklandı. Buna rağmen Ankara’da İmalat-ı Harbiye işçileri tarafından bir toplantı düzenlendi. İstanbul’da ise izin verilmemesi üzerine Türkiye Umum Amele Birliği Genel Merkezi önünde bir toplantı yapıldı. 1925’te Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile ilan edilen sıkıyönetim 1 Mayıs’ın kutlanmasını imkansız hale getirdi. Bu örnek, yeni rejimin hem Şeyh Sait Ayaklanması ile ulusal özlemlerini ortaya koyan Kürt halkına hem de işçi sınıfına aynı anda saldırdığını göstermektedir. Kürtlere saldıran da işçi sınıfının birlik günü 1 Mayıs’ı yasaklayan da Türkiye burjuvazisinin temsilcisi Kemalist iktidardır.

1 Mayıs elli yıl boyunca yasal olarak kutlanamadı. 1961’de Türkiye İşçi Partisi’nin, 1967’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) kurulması, 15-16 Haziran 1970’te meydana gelen büyük işçi seferberliği 1 Mayıs’ın yeniden gündeme gelmesine yol açtı. İşçi hareketinin Türkiye tarihindeki en güçlü dönemini yaşadığı 1970’lerin ikinci yarısında 1 Mayıs yeniden ait olduğu yere, miting alanlarına geri döndü. 1976’de DİSK’in öncülüğünde düzenlenen, Türk-İş’e bağlı çok sayıda sendikanın ve devrimci grupların katıldığı 1 Mayıs eylemi 50 yıl sonra yasal olarak kutlanan ilk 1 Mayıs oldu. Taksim Meydanı’nda düzenlenen bu eyleme 100 binden fazla emekçi katıldı. 1976 yılı işçi sınıfının Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kapatılmasıyla sonuçlanacak olan büyük direnişine de sahne oldu.

1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda düzenlenen miting ise hem yakın tarihimizdeki en büyük işçi eylemi olması bakımından çok önemlidir. İşçi sınıfının ekonomik talepleri kadar (faşizme karşı mücadele, siyasi özgürlükler vb) politik talep ve sloganların da öne çıktığı bu eyleme 500 bin emekçi katıldı. Türkiye’nin o tarihteki nüfusu ve işçi sınıfının o tarihteki siyasal gücü hesaba katıldığında, bu eylemin işçi sınıfının siyasi eylemlilik gücünün doruk noktasını temsil ettiğini tespit etmek mümkündür. Bu eylem burjuva devletinin bu topraklarda kullandığı en büyük silah olan kontrgerillanın saldırısına uğradı. 34 emekçi kontrgerilla güçlerinin açtığı ateş ve ardından çıkan panik sırasında yaşamını yitirdi.

1 Mayıs 1978’de düzenlenen eyleme 100 bin civarında işçi katıldı. Aralık 1978’de ilan edilen sıkıyönetim uyarınca 1979 yılında İstanbul’daki eylem yasaklandı. Bu yasağa karşı farklı bölgelerde fiili eylemler düzenlendi. 12 Eylül öncesinin son 1 Mayıs’ı ise solun ve işçi hareketinin sıkıyönetime ve yaklaşan askeri müdahaleye karşı birleşik mücadele cephesini kuramamasının yarattığı boşluğun etkisinde kaldı. 30 Nisan günü DİSK, TÖB-DER vb örgütler grev ve direnişler düzenlediler. 1 Mayıs günü ise bu örgütler sokağa çıkma yasağına uydular. Bu durum, yaklaşan askeri darbeye karşı herhangi bir direniş inisiyatifinin ortaya koyulamadığını gösterir. İşçi sınıfına ve devrimcilere karşı 12 Eylül 1980’de düzenlenen askeri darbenin ardından sınıf uzlaşmacı Türk-İş haricindeki tüm işçi örgütleri kapatıldı. Devrimci gruplar ağır bir baskı altına alındı. 1 Mayıs günlerinde bırakın eylemi herhangi bir kapalı salon toplantısının düzenlenmesine dahi izin verilmedi.

1 Mayıs 1987’de ilk kapalı salon toplantısı yapılabildi. 1988’de bazı devrimci gruplar yasağa rağmen sokaklara çıkabildi. 1989’da ise eylem yasağına rağmen sokaklara çıkan devrimciler 12 Eylül sonrası ilk 1 Mayıs şehidini verdi. Taksim Meydanı’nı zorlayan emekçilerden biri olan Mehmet Akif Dalcı polis kurşunu ile can verdi. Bu dönemden sonra benzeri militan eylemler düzenlenmeye çalışıldı. 1992’de 1 Mayıs kutlamaları yeniden yasallaştı. 1996’da Kadıköy’de gerçekleştirilen ve yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı 1 Mayıs eylemi sırasında 3 kişi polis tarafından öldürüldü. Bu eylemden sonra gözaltına alınan bir emekçi işkence edilerek katledildi. Kadıköy Mitingi, 1990’lı yıllarda düzenlenen en kitlesel ve militan eylemlerden biridir. 1996’dan günümüze kadar geçen süre boyunca her yıl 1 Mayıs eylemleri ile işçi sınıfı ve devrimciler sokaklara çıktı.

 

Bu yazı daha önce İşçi Mücadelesi gazetesinin Nisan 2006 tarihli 7. sayısında yayınlanmıştır.