İsrail bu savaşı kaybetmeli!
İsrail, Filistin direniş örgütlerinin 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği El Aksa Tufanı operasyonunun ardından başlattığı saldırıda 30.000’e yakın sivili katletmiş durumda. Savaş Siyonistler için yeni ve kitlesel bir etnik arındırma ve bir soykırım bahanesi yapıldığından, önemli bir amacına ulaştığı söylenebilir. Ama bunun dışındaki amaçları açısından İsrail henüz savurduğu tehditlerin gerisinde. Tünelleri iki günde yok edeceği tehdidine karşın direniş örgütleri halen bu tünelleri kullanarak İsrail’e önemli kayıplar verdiriyor. Hamas’ın elinde halen rehineler mevcut ve İsrail bunları kurtarmak için askerî girişimler yapsa da hepsinde başarısız oldu. Netanyahu, içeride Yahudileri savaş sayesinde konsolide etmeye ve kendi üzerindeki kara bulutları dağıtmaya çalışıyordu, ama bunda da başarılı olduğu söylenemez. İsrail’in hamisi ABD emperyalizmi, Ukrayna’da olduğu gibi, yükselen maliyetlerden rahatsızlığını ifade ediyor. Ayrıca Ukrayna’daki adamı Zelenskiy’den farklı olarak Biden’ın Netanyahu’dan pek haz etmediği ve bu savaş vesilesiyle İsrail’i kendisiyle daha uyumlu ellere teslim etmeyi amaçladığı da biliniyor. Üstüne bir de Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’na başvurusu işleri bu cephe için daha da zorlaştırdı.
İsrail bu tablo karşısında bir yandan Katar ve Mısır’ın arabuluculuğunda Kahire’de Filistinli örgütler ile görüşürken, diğer yandan da bu görüşmelerde elini güçlendirmek için başka yollara başvuruyor. 2 Ocak 2024 günü Hamas’ın siyasî bürosunun başkan yardımcısı El Arurî’nin Beyrut’ta İsrail tarafından düzenlenen bir suikâstle katledilmesi ve bundan bir gün sonra İran’da Süleymanî’yi anma törenleri sırasında patlayan bombalarla 100’den fazla İranlı’nın öldürülmesi bu yollardan bazıları.
İsrail İran’ı hedef alıyor, zira İran ve İran eksenindeki Hizbullah, Suriye, Irak’taki direniş örgütleri ve Yemen’deki Ensarullah, soykırım tehdidi karşısında İsrail ile farklı düzeylerde de olsa sıcak çatışmaya giren tek blok durumunda. Hizbullah kuzeyden saldırıların menzilini gittikçe arttırıyor, Suriye ve Irak’ta Amerikan üslerine saldırılar yaşanıyor, en önemlisi de Ensarullah dünya ticaretine muazzam bir darbe indirmiş durumda. Kapitalistler 160 sene sonra Ümit Burnu’na yeniden mahkûm olmuş durumdalar. Ayrıca, Filistinli örgütlerin elindeki askerî malzemelerin tamamına yakınının kaynağı İran.
Erdoğan’ı ve AKP-MHP istibdadını rahatlıkla İsrail tarafında sayabiliriz. Bu aslında yeni de sayılmaz. Uzatmamak için tek bir örnek verelim. İsrail’in geçtiğimiz ay katlettiği El Arurî 2016’da Türkiye’de yaşıyordu. Damat Berat efendi “İsrail ile birbirimize ihtiyacımız var” deyip Türkiye’nin İsrail ile yakınlaşmasının fitilini yaktığında Erdoğan’ın ilk işlerinden biri, şimdi katledilmesini kınadıkları Arurî’yi Türkiye’den postalamak olmuştu. Bugün, Siyonistlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere gemiler Türkiye ve İsrail arasında tur atmayı sürdürüyor. İstibdad (ve Amerikan muhalefetinin amiral gemisi CHP) son olarak İsrail’in bir bütün olarak arkasında duran emperyalizmin silahlı örgütü NATO’nun genişlemesi ve güçlenmesi için İsveç’in üyeliğine de evet diyerek Siyonist saflardaki yerini daha da sağlamlaştırdı.
Bizim yerimiz elbette Filistin halkının yanıdır. İsrail’e karşı savaşan bölge güçleri ile birlikte, ama bayraklarımızı karıştırmadan, İran’ın molla rejimine de, uzantılarına da bir siyasî destek sunmadan, Filistin halkının kazanması için çalışmak mecburiyetindeyiz. Hedeflenmiş, doğru bir boykot, istibdad rejimini İsrail karşısında yaptırımlar uygulamaya zorlamak ve en temelde de Siyonistlerin müttefiki emperyalizmi yenmek, ekmeğimizi elimizden alan kapitalist sömürü düzenini yıkmak için mücadele etmeliyiz. İsrail ve emperyalistler bu savaşı kaybetmeli, Filistinliler ve bölgenin tüm emekçi halkları kazanmalı!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2024 tarihli 173. sayısında yayınlanmıştır.