Başyazı: Bardak doldu taştı! Ne yapmalı?

Manşet

Bir halk neden isyan eder? Aslında herhangi bir sebep olabilir bu. Bardağı taşıran son damla misali… Gezi’de olduğu gibi ağaçların kesilmesine karşı çıkanların çadırlarının yakılması ya da 19 Mart’ta olduğu gibi seçilmiş bir belediye başkanının, müstakbel bir cumhurbaşkanı adayının siyasi bir operasyonla içeri atılması bardağı taşırabilir. Halk sokağa dökülebilir. İktidara bakarsanız bunlar hep dış güçlerin işleridir. Kişi kendinden bilir. Kendileri Amerika’dan aldıkları talimatla hocalarını terk edip yine Amerika’dan aldıkları icazetle iktidar oldukları için kendi iktidarlarını tehlikede gördüklerinde de hemen “dış güçler” diye feryada başlarlar. Oysa her şeyin sebebi kendileridir! Bardak taşınca sadece iktidar halkın karşısına çıkmaz. İktidara karşı olsa da düzene sonuna kadar bağlı olan düzen muhalefeti de rolünü oynamaya başlar. Halkın isyanını soğutur, böler, saptırır. Sebep onlardır, çözüm ise bizdedir. Emekçi halktadır!

Emekçi halk kendi gündemine sahip çıkmalı ve bu gündemi siyasetin merkezine taşımalıdır. Çünkü bardağı taşıran son damlanın ne olduğu kadar, bardağın nasıl dolduğu da önemlidir. Türkiye işçi sınıfı için bardak, işsizlik ve yoksulluk ile ağzına kadar dolmuş durumda. Bunun da sebebi iktidarın emperyalist para babalarına, yerli ve yabancı tekellere hizmet eden, sermayeye dost, işçiye düşman politikaları. Ekonomiyi teslim ettikleri İngiliz Mehmet’e (kendisi resmen İngiliz vatandaşıdır) Orta Vadeli Program diye bir kemer sıkma programı hazırlatıp kemeri işçi sınıfının boynuna taktılar, sıktıkça sıkıyorlar.

İşte rakamlar! TÜİK’in resmî rakamları ile atıl işgücü oranı yani gerçek işsizlik oranı yüzde 32,1’e ulaştı ve rekor kırdı. Pandemi döneminde dahi bu rakam en fazla yüzde 30’a (Ocak 2021) çıkmıştı. Bugün her üç kişiden biri işsiz! Vestel’in krizin faturasını işçiye çıkartmak için 2.000 işçiyi işten atma planı kamuoyunda ses getirdi. Ancak hâlihazırda sanayide fabrikalar onar onar, yüzer yüzer işçi çıkartıyor. İşsizler ordusu büyüdükçe patronlar işten çıkarma tehdidiyle çalışanlar üzerinde terör estiriyor. Çıkartılan işçiler yeniden iş bulmakta zorlanıyor. Bir şekilde iş bulduklarında ise eski işlerindeki ücret ve sosyal hakların altında şartlara, çoğu zaman da asgari ücrete mahkûm oluyorlar.

Asgari ücret bu ülkede açlık ücreti demek. Yılın ilk 5 ayında açlık sınırı 25.092 lira, yoksulluk sınırı 81.734 liraya yükseldi. Bekar bir işçinin yaşam maliyeti ise 32.463 lira. Bunlar Mayıs ayı rakamları. Mevcut enflasyonla yıl sonuna kadar açlık sınırı 30 bin lirayı, yoksulluk sınırı 100 bin lirayı aşacak, bekar bir işçinin yaşam maliyeti de 40 bin lirayı bulacak. İşte böyle bir ortamda işçi sınıfımız asgari ücret adı altında 22.104 liralık açlık ücretine mahkûm edilmiş durumda. Adı “asgari” ama bu rakam Türkiye işçi sınıfının aldığı genel ücret seviyesini göstermektedir. Merkez Bankası’nın resmî rakamlarına göre özel sektör işçilerinin yüzde 50’sinden fazlası asgari ücretli. Deri, giyim, gıda, hizmet sektörlerinde bu rakamlar yüzde 70’leri buluyor.

Hâliyle ve haklı olarak işçiler, Temmuz’da asgari ücrete zam bekliyor. İktidarın tutumu belli! İngiliz Mehmet “kemer sıkmaya devam” diyor. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan “daha erken” diye top çeviriyor. Sürpriz yok. Ama düzen muhalefetine de dikkat! Özgür Özel mitinglerde asgari ücrete zam nutukları atarken sermayeyi ürkütmemek için CHP’nin sözde emek komisyonu başkanı Gamze Taşcıer devreye giriyor: “Yükü sadece işverene bırakırsanız bu ekonomik ortamda işverenin bunu kaldırabilmesi mümkün değil!” Teşviğe desteğe boğulan, vergi dahi ödemeyen patronlara daha neyin desteği verilecek? Sermayenin iktidarına karşı sermayenin muhalefetine güvenmemeli, kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.

Bu patron ağlamaları yetti artık. Milyonların kan ağladığı yerde asgari ücrete derhâl zam yapılsın! Eşel mobil (oynak merdiven) sistemine geçilsin, tüm ücretler her ay gerçek enflasyon oranında otomatik olarak artırılsın! Yükü kaldırabilecek olan mülk sahibi sermayedir! Üretmiyorum diyen patronun mülküne devlet el koysun, işçi denetiminde kamulaştırılsın! İşsizlik pandemi dönemini aşmış, iktidar üç maymunu oynuyor: Sermayenin işçi üzerinde işten çıkartma tehdidiyle estirdiği teröre son verilsin. İşten çıkarmak yasaklansın!

Vermeyecekler! Almak için örgütlü mücadeleye! Yapmayacaklar! Yaptırmak için örgütlü mücadeleye! Unutma, sadece sendikalı olursan iş güvencesini savunabilirsin ve açlık ücretini reddedebilirsin! Devletten vermesini beklemeyeceğiz, örgütlü mücadeleyle patronlardan teker teker, söke söke alacağız! Devlete de gücün işçide olduğunu ancak böyle gösterebiliriz.

Bardak doldu taştı! Emekçi halk isyanlarda ama bize işçi iktidarı gerek! Ancak işimiz için patronların karşısına birlik olup çıkarsak, ancak her lokmamız için birlikte savaşarak işçi iktidarının yolunu açabiliriz. İşçi düşmanı Orta Vadeli Programı çöpe atmak, İngiliz Mehmet’e “go home” demek için işçiler siyasete! Memlekete iş, aş, hürriyet getirmek için öncü işçiler göreve, Devrimci İşçi Partisi’ne, örgütlü mücadeleye!