Nasrallah’ın cenazesi ve direnişin geleceği

23 Şubat günü, Lübnan Hizbullahı’nın (ismi dışında hiçbir ortak noktası bulunmayan, Kürt Hizbullahı ile karıştırılmamalı) Eylül 2024’te bir İsrail bombardımanında hayatını kaybeden 30 küsur yıllık önderi Hasan Nasrallah’ın cenaze töreni yüz bin kişilik bir katılımla gerçekleşti. Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta gerçekleşen törene sadece Lübnan’dan değil, bölgeden ve hatta dünyanın her tarafından katılım oldu. Emperyalist devletlerin “terörist” karalamasına karşın, her kıtadan, dünyanın dört bir köşesinden ezilen halkların temsilcileri bu törene katılarak destek verdi. İsrail’in alçak irtifadan uçan savaş uçaklarıyla terörize etmeye çalıştığı cenaze törenine sadece Lübnan’ın kukla başkanı ve başbakanı katılmadı.
1992’de, 32 yaşında Hizbullah’ın başına geçen Nasrallah, örgütünün bölge ve dünya halkları arasında şanını büyüten ve pekiştiren iki muzaffer direniş sürecinin lideri oldu. 1982’de başlayan İsrail işgali 2000 yılında İsrail’in tamamen geri çekilmesi ile sonlanmıştı. 2006 yılında İsrail’in kaçırdığı Lübnanlıları kurtarmak için Hizbullah’ın gerçekleştirdiği eylem ve bunun sonucunda yaşanan 34 günlük savaşta da, örgüt büyük kayıplar vermek pahasına İsrail’i yeniden yenilgiye uğratmıştı. Bölge halkları arasında örgütün yenilmez, Nasrallah’ın ise İsrail tarafından öldürülemez olduğuna dair inanç da böyle oluştu.
İsrail’in işgali ve Lübnan İç Savaşı gibi özel bir olaya karşı ve yerel nitelikli bir örgüt olarak doğan Hizbullah, zaman içinde şartların zorlaması ile çok daha büyük, ulusal ve hatta uluslararası nitelikli bir örgüte dönüştü. İçinde bulunduğu toplumla giderek daha derin ilişkiler kuran ve toplumsal yaşamı direniş çerçevesinde etkileyen örgüt; “İsrail” ya da daha doğrusu emperyalizm sorununun uluslararası doğası ve de yerel güç dengeleri nedeniyle giderek daha güçlü uluslararası bağlantılar da geliştirdi. Emperyalizme karşı mücadelede bölgesel anlamda aktif bir askerî rol aldı.
Nasrallah’ın önderliğinde yaşanan bu gelişmeler ve emperyalizme karşı yarattığı umut, onun kaybının örgüt ve bölgedeki anti-emperyalist mücadele için ne kadar sarsıcı olduğunu gösteriyor. 2000’li yılların aksine rüzgâr tersten esiyor, Arap devrimlerinin aldığı yenilgiler, Libya ve Suriye’de emperyalist müdahalelerin kazandığı başarılar ve son olarak Gazze ve Lübnan’da yaşananlar, emperyalizme karşı mücadelede bazı safların kaybedildiği, devrimin geri çekildiği bir dönemden geçtiğimizi gösteriyor. Bu geçici bir geri çekilmedir, halk isyanları ve devrimler dünyanın dört bir yanında filizlenmeye devam edecektir. Bizlerin görevi, Ortadoğu (Batı Asya) halkının bağrında filizlenen anti-emperyalist umutları hak ettiği amansız mücadele ve bu mücadeleyi verebilecek devrimci örgütlerle buluşturmak, böyle bir alternatifi işçi sınıfı önderliğinde uluslararası arenada inşa etmektir. Sadece bu yolla Siyonizmi yıkabilir, emperyalizmi yenebiliriz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2025 tarihli 186. sayısında yayınlanmıştır.