Metal Fabrikalarından Haberler - Aralık 2024

chen

İnandık, direndik, kazandık!

Merhaba arkadaşlar, çalışmakta olduğumuz fabrikada toplu iş sözleşmemizi hem fabrikadaki emekçi arkadaşlarımız hem de tüm işçi sınıfı adına büyük kazanımlarla imzalamış olmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu süreçte farklı gündemler yaratarak bizi sözleşme sürecinden uzaklaştırmak istese de Chen Solar işçilerindeki kararlılık ve disiplin sayesinde düz bir duvara çarpıp geri tepmiştir. Kimi durumlarda elbette gerildiğimiz zamanlar oldu ancak bilinçli sakin kalarak durumu lehimize çevirene istediğimiz noktaya getirene dek sabrettik. Çok doğru bir yol izlediğimizi düşünüyorum. Özellikle temsilciler ve şube başkanımızın masada işverene karşı izlediği politika bu kazanımlarda yadsınamaz bir yere sahiptir. Bu bağlamda sözleşmemizin diğer tüm sendikalı sendikasız iş yerlerine işçi sınıfı tüm arkadaşlarımıza ulaştığına ve onlara bir yol haritası çizip iyi bir referans olacağına eminiz. Bu sürece başlamadan önce asıl amacımız sadece kendi fabrikamız değil tüm işçi arkadaşlarımıza emsal olacak bir kazanım elde etmek olduğunun farkındaydık. Şimdi önemli olan bunu daha ileriye taşıyacak adımlar atmak ve örgütlenmeyi dahada kuvvetlendirmektir. Bizim için en önemli durumlardan biri de haksız yere işten atılan 6 arkadaşımızın tazminatlarının verilmesini bu süreçte sözleşmemizin vazgeçilmez bir parçası olarak elde etmemiz olmuştur. Bu bize hiç olmadığı kadar manevi bir güç vermiştir. Sözleşme sürecimizin kazanımları Chen solar işçilerine sadece maddi değil tecrübe ve dayanışma ve örgütlü mücadele ile neler yapabileceğimizi göstermesi adına önemli. Umarım Mersen, Polonez, MKB, Tarkett, Perfetti ve diğer tüm işçi sınıfı arkadaşlarımız verdikleri mücadeleyi kazanarak sonlandırırlar.

Tüm işçi sınıfına SELAM olsun!

Yaşasın sınıf dayanışması!

Tuzla Chen Solar’dan bir işçi

mersen

Grevimiz başarıya ulaşana kadar devam edeceğiz!

Ben Mersen’de 5 yıldır çalışan, 7 aydır grevde olan bir işçiyim. 2 yıl önce anayasal hakkımızı kullanıp sendikaya üye olduk, 14 Nisan 2024 tarihinde greve çıktık. Greve çıkana kadar işveren vekilleri tarafından genel müdür ve insan kaynakları tarafından sendikadan ayrılmamız için her türlü baskıyı ve mobingi gördük. İşten çıkarmalar, verilmeyen sosyal haklar ve ikramiyeler verildi. Bizi sendikadan vazgeçirmek için ellerinden ne geliyorsa yaptılar ama başaramadılar. Greve çıktıktan sonra da aynı baskılara devam ettiler. Grev çadırına geldiler, ailelerimizi aradılar, grevi bitirmemiz için para teklif ettiler. Yerimize içerde başka kişileri çalıştırdılar, kötü yönetimin faturasını bize kestiler. Şirket sizin yüzünüzden zarar etti dediler oysaki bu grevi biz değil onlar istedi. Bizim amacımız sendikal düzende içerde çalışmaktı. Fakat patron grev oylamasında beyaz yaka ve yeni işçileri toplayıp evet oyu kullandırdı. Greve sadece birkaçımızın çıkacağını ve az sayıdaki grevciyi de yıldırabileceğini sandı. Fakat düşündüğü gibi olmadı. Mavi yakanın çoğunluğu greve çıktı. 221 gündür grevdeyiz, grevimiz başarıya ulaşana kadar devam edeceğiz. Bu geçen sürede başta Birleşik Metal-İş Sendikası 1 No’lu Şubesine, şube yönetimine ve bizi yalnız bırakmayan tüm işçi sınıfı dostlarına, siyasi partilere, sosyal demokrat gruplara ayrı ayrı teşekkür ederiz. Yaşasın Sınıf Dayanışması! Yaşasın Mersen Grevimiz!

Mersen grevinden bir işçi

kadınmetal

Erkek egemen kapitalist sisteme karşı emekçi kadınlar en öne!

Merhaba yoldaşlar. Geçtiğimiz Kasım ayında fabrikamızdaki Birleşik Metal-İş üyesi kadın işçiler olarak sendikamızın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü etkinliklerini takip ettik, çalışmalarına katılım gösterdik. Bizim fabrikamızdan gelecek katılım özel olarak çok kıymetliydi çünkü fabrikamızın neredeyse tamamı kadın işçilerden oluşuyor. Uzun yıllardır gece gündüz çalışıp evini geçindiren, her zorluğa rağmen hem çalışmış hem aileyi ayakta tutmuş veya boşanmış, çocuklarına hem anne hem baba olmuş kadınlar olarak bu düzenin bizlerden nasıl faydalandığını çok iyi biliyoruz. Bizim patronumuz sözleşmede refakatçi izni istediğimizde “fabrikanın çoğu kadın çok hasta bakan olur sizde” diyerek bize bu izni vermemişti. Aynı zamanda çoğumuz kadınız ve yaşlarımız ileri diye yüksek maaş almayı hak etmediğimizi düşünmüş, bu argüman ile sözleşmede saat ücreti pazarlığı yapmıştı. İşte toplumun ve patronların gözünde kadınlar böyle, hasta bakıcı, ucuz iş gücü. Fakat iş yerinde ince iş, titizlik gerektiren, dikkat gerektiren iş olunca da bize veriyorlar. Yani erkek egemen sistem tüm yeteneklerimizden ve bize dayatılan tüm görevlerden kendi kârı çıkarınca faydalanıyor. Biz kadınlar bu düzenin değişebileceğini, toplumun görevimiz saydığı işleri yapmanın tabiatımızla alakalı olmadığını, sömürüye karşı boyun eğmemek, en önde mücadele etmek gerektiğini birbirimize anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Emekçi kadınlar erkek egemen kapitalist sistemin sonucu olan erkek şiddetine ve sömürü düzenine karşı en önde mücadele etmeye devam edecek. Sendikamızın Kadın Komisyonu olarak her sene safları sıklaştırıyor, sendika içindeki kadın işçilerin katılımını her sene artırıyoruz. 25 Kasım’a giden haftada şubemizin işçi sayısı yüksek ve kadın işçilerin yoğunlukta olduğu fabrikalarını gezdik, kız kardeşlerimizi şiddet ve taciz konularında bilgilendirdik, eylemimize davet ettik. Güçlü bir eylem örgütledik ve biz kadın işçiler için çok bilinçlendirici bir 25 Kasım dönemi geçirdik. Sendikamızın kadın işçileri olarak birleşe birleşe güçleniyoruz. Erkek egemen kapitalist sistemi yıkmak için emekçi kadınlar en öne!

Gebze’den metal işçisi bir kadın

renault

Alınterimizin karşılığını hep birlikte kazanacağız!

Yeni yıla girmemize bir ay kaldı. Yeni yıla hep yeni umutlar ve beklentilerle giriyoruz. Bu beklentilerimizin başında ise, ücretlerimizin temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek düzeye çıkartılması isteği var. Milyonlarca işçinin açlık sınırının altında bir asgari ücret aldığını düşündüğümüzde bu istek işçi sınıfımız açısından önemli. Sendikaların açıkladığı dört kişilik aile için açlık sınırı, 20 bin 562 lira, yoksulluk sınırı ise 66 bin 976 liranın üzerinde. Bu rakamlar göz önünde bulundurulduğunda milyonlarca işçinin nasıl bir sefalet ve yoksulluk içerisinde olduğu açıkça görülmektedir.

Milyonlarca işçi gece gündüz, çift vardiya demeden, fazla mesai ücretleriyle gelirini arttırmaya, açlık sınırını aşmaya çalışıyor. Ama buna rağmen işçiler yoksulluk sınırına yaklaşamıyorlar bile. Yani işçiler ancak karınlarını doyurabiliyorlar. Üstelik zar zor ve sağlıksız koşullarda! Sosyal hayat diye bir şeyi çoktan unuttuk! Sevdiklerimizin, ailemizin çocuklarımızın yüzünü göremez olduk! Doğalgaza, akaryakıta, suya, elektriğe, gıda ve ulaşıma yapılan zamlarla işçilerin alım gücü giderek düşüyor. Benzin, mazot ve benzeri petrol ürünlerine yapılan zamlar ise artarak devam ediyor. Durum bizler açısından bu kadar kötü iken patronlar ve onların temsilcisi hükümet yine yalnızca bir simit almaya yetecek bir zam yapma peşinde. Patronlar utanmadan bir de asgari ücretin yüksek olduğunu ve kendileri için yük olduğunu söylüyorlar. Soruyoruz; bir tarafta her şeyi üreten işçiler için açlık ve yoksulluk derinleşirken, diğer tarafta ise zenginlik ve bolluk bir avuç patronun elinde birikmektedir. Bu nasıl bir düzendir? Nasıl bir adalettir?

Bizim açımızdan açık ve nettir ki korunmak istenen düzen patronlara daha iyi hizmet etme politikalarıdır. Savaş harcamalarına, silahlanmaya bütçeden inanılmaz paylar ayrılırken, sıra işçiye gelince düşünmeye başlıyorlar. Bütçe gelirinin büyük kısmı, biz işçilerin daha cebine girmeden kesilen gelir vergilerinden, KDV, ÖTV gibi ve daha ismini bilmediğimiz birçok vergi türünden sağlanıyor.

Milyonlarca işçi için asgari ücret genel ücreti oluşturmaktadır. Çok az sayıda işçi asgari ücretin biraz üzerinde ücret almaktadır. Toplu sözleşme süreçleri geldiğinde sendikalı işçilerin ücretleri de dâhil olmak üzere, milyonlarca işçinin ücreti asgari ücret baz alınarak arttırılır. Dolayısıyla sendikalı sendikasız, işli işsiz, sektör fark etmeksizin milyonlarca işçi için asgari ücret en büyük toplu sözleşme demektir. Asgari ücretin ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek, yaşanılabilir bir düzeye çıkması için bu büyük toplu sözleşme sürecinde söz sahibi olması gerekenler işçilerdir. Asgari ücreti işçi kurulları belirlemelidir. İşçi kurullarının oluşturulması ve bu kurulların tartışarak ihtiyaçları belirlemesi, asgari ücretin buna göre ayarlanması mücadele hedefimiz olmalıdır.

Bizler bu hedef doğrultusunda işli, işsiz, sendikalı, sendikasız ayrımı yapmadan örgütlenmeli ve birlikte mücadele etmeliyiz. Unutmayalım ki, bizler birlikte hareket edemezsek patronlar ve onların sözünden çıkmayan AKP hükümeti bizleri açlığa ve sefalete mahkûm etmeye devam edecek ve var olan haklarımıza da el koymaktan geri durmayacaktır.

Bursa Renault’dan bir işçi

izmir metal

Ne verecekler” değil, ne alacağız demenin zamanı!

Merhaba yoldaşlar, emekçi kardeşler. Ben İzmir Kemalpaşa’da havacılık sektöründe çalışan bir metal işçisiyim.

İşçi sınıfı için kritik ay yaklaşıyor. Yalan olduğu herkesin malumu olan TÜİK’in enflasyon rakamlarına göre asgari ücrete yapılacak zam bu ayın sonunda belli olacak. Ardından, sendikasız ve toplu sözleşme hakkı olmayan işyerlerinde patronlar, asgari ücrete yapılan kadar ya da asgari ücretin üç aşağı-beş üzeri bir zam yapacak. Gerçek enflasyon yüzde ikiyüzlerde iken, tamamen palavra yüzde otuz, kırk gibi oranlar konuşacak. Yani her zaman yaptıkları gibi bu sene de emeğimize, alın terimize ve cebimizdeki paramıza göz dikecekler. Eğer asgari ücret komisyonundan çıkan karara ya da patronun iki dudağı arasındaki söze kendimizi mecbur ve layık hissediyorsak bunlara razı geleceğiz. Fakat emekçi dostlarım işin bir de diğer boyutu var. Eğer hayatlarımız, patronların iki dudağı arasından çıkacak sözle ya da asgari ücret masasında belirlenecek sadaka nevinden oranlarla belirlenmesin istiyorsak elimizi taşın altına koymak, o masalara yumruğumuzu vurmak zorundayız. Sendikasız fabrikalarımıza sendika getirmek, sendika geldikten sonra en iyi toplu sözleşmeyi yapmak için ipleri elimize almalıyız. Çok yakın tarihte, Kasım ayında bunun nasıl yapılacağını Gebze’den Chen Solar işçileri bize gösterdi. Onlar yaptı, biz de yaparız. Biz yapabilirsek, örgütsüz başka fabrikalara örnek oluruz. Bu böyle çığ misali artarak büyür. Biz ne alacağız ne kazanabiliriz diye mücadele etmezsek patronların bizden aldıkları da günümüzde olduğu gibi çığ gibi büyümeye devam edecek. Ne verecekler diye beklemenin zamanı çoktan geçti, zaman örgütlenme ve ne kazanabiliriz, haklarımızı nasıl alabiliriz diyerek mücadele etme zamanı. İşçi sınıfı bir olduğunda, ayrı gayrı demeden tek yumruk olduğunda üstesinden gelemeyeceği, iyileştiremeyeceği şey yok. Bugün fabrikamızda, yarın tüm dünyada!

İzmir’den bir kadın metal işçisi

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2024 tarihli 183. sayısında yayınlanmıştır.