CHP 101 yaşında!

CHP 101 yaşında!

Cumhuriyet gazetesi Orwell’vari bir resmî tarih incisi daha imal etti. “CHP 105 yaşında” imiş! CHP yeni tüzüğünde bunu kabul etmiş. Yıllardır bu tezi savunan Cumhuriyet gazetesi de bunu heyecanla kutluyor.

Herkes biliyor ki CHP 9 Eylül 1923’te İçişleri Bakanlığı’na verilen bir dilekçe ile kurulmuştur. Bunu herkes gibi, CHP’nin aslında 1919’da kurulmuş olduğunu iddia eden Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun da söylüyor. Görelim:

“Tarihi gerçekleri özetleyelim: CHP tüzüğü, 9 Eylül 1923 tarihinde CHP Meclis Grubu tarafından oybirliği ile kabul edildi. Kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığı’na aynı tarihte sunuldu. İki gün sonra, 11 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk, partinin genel başkanlığına seçildi.”

“Tarihî gerçekler”, yani olgular açıkken ve Alev Coşkun kendisi de CHP’nin kuruluş yılının 1923 olduğunu teslim ederken, neden “CHP 105 yaşında”, yani 1919 doğumlu? Çünkü Atatürk öyle demiş. İnanılır gibi değil ama böyle! Alev Coşkun’un yukarıda sözünü ettiğimiz yazısına bıraktığımız yerden alarak devam edersek şöyle diyor:

“CHP’nin ilk kurultayı 15 Ekim 1927’de toplandı. Atatürk, kurultayı açış konuşmasında, “Bu kurultay birinci değil, ikinci kurultayımızdır” dedi. Atatürk, CHP’nin ilk kurultayının 4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi olduğunu belirtti ve CHP’nin kuruluşunun, Sivas Kongresi olarak kabul edilmesini ısrarla istedi. Bu, son derece önemli ve anlamlı bir karardır.”

Şimdi yukarıdaki paragrafı dikkatle okursanız, akıl yürütmede açık bir kayma olduğunu göreceksiniz. Yazı, Atatürk “CHP’nin kuruluşunun, Sivas Kongresi olarak kabul edilmesini ısrarla istedi” diyor ama hemen ardındaki cümlede bunun “son derece önemli ve anlamlı bir karar” olduğunu söylüyor (vurgular bizim). Kararı kim almış? Bilgi yok.

Zaten karar alınsaydı mesele bugüne kadar ortada kalmaz, CHP kendi kuruluşunun Sivas Kongresi’nde gerçekleştiğini önceden kabul etmiş olurdu. “Karar” diyorsunuz Alev Coşkun, nerede “karar”, gösterin!

Alev Coşkun devam ediyor, bir “kanıt” daha veriyor. Diyor ki Atatürk 1927 Kurultayı sonrasında yapılan kurultay olan 1931 Kurultayı’nda da aynı iddiayı ileri sürüyor. 1927 ikinci kurultaydı, 1931 de üçüncü kurultaydır. Nitekim Cumhuriyet gazetesi de böyle manşet atmış: “CHP üçüncü Büyük Kongresi Dün Açıldı”. Resmini de koymuş Alev Coşkun manşetin atıldığı birinci sayfanın.

Ama o bir karar alındığının, Atatürk’ün ısrarlı talebinin kabul edildiğinin kanıtı değil ki, CHP ayrı, Cumhuriyet gazetesi ayrı. Zaten ortada karar olsa bugün 100 yıl sonra neden hâlâ tartışılıyor olsun?

Zaten bu “karar” iddiasının kof ve çelişkili olduğunu Alev Coşkun da bildiği için dilinin altındaki baklayı çıkarıyor: “Cumhuriyet gazetesi başka tarihlere ve kaynaklara itibar etmez. CHP’nin kurucusu büyük Atatürk’ün açıklamalarına saygı duyar ve buna bağlıdır.”

Alev Coşkun’a “resmî tarih” denen şeyin en yalın şekilde tanımını resmî tarih eleştiricilerinin değil resmî tarih yanlılarının ağzından verdiği için teşekkürden başka bu konuda yapılacak bir şey kalmıyor. Şimdi esas konuya dönebiliriz.

Bu tartışmanın önemi ne?

Bizim Bir İhtilal Olarak Millî Mücadele kitabımızın gerçekten önemli yanını anlayamayarak bizi Kemalist, milliyetçi, hem de mağrurundan milliyetçi ilan eden solcu aydınların kokusunu bile alamadığı bir şey var. Aynı kitaba saldıran Kemalistler, buna TKP Merkez Komitesi üyesi de dâhil, bizi Mustafa Kemal’in rolünü küçümsemekle suçladılar. Neden? Çünkü o kitabın devrimci tezi, Türkiye topraklarında 20. yüzyıl başında yaşanan ikinci devrimin (ilki 1908-1909 devrimidir) Atatürkçü-Kemalist akımlar tarafından iddia edildiği gibi Mustafa Kemal’in zihninden doğmuş, baştan sona onun eseri olan bir devrim, bir hareket olmadığını, ondan önce başladığını, onun ve arkadaşlarının başarısının bu devrimci kıvılcımları merkezîleştirmek (Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ya da ARMHC’nin kuruluşu, 4-11 Eylül 1919) ve meşrulaştırmak (23 Nisan 1920’de kurulduğu adla Büyük Millet Meclisi, BMM) olduğunu ortaya koymasıdır. Bu başarılara rağmen Mustafa Kemal’in hareketin önderliğini tek başına eline geçirmesi çok sonra olmuştur. Her ne kadar devrimin Türkiye’yi sovyetleştirme potansiyeli taşıyan, yani sürekli devrim ihtimalini temsil eden kanatları (Türkiye Komünist Fırkası, Çerkes Ethem’in Kuvayı Seyyaresi, Yeşil Ordu) 1921 Ocak ayında tasfiye edilmiş olsa da Mustafa Kemal önderliği gerçek anlamıyla ta Sakarya’ya (1921 yazı) kadar eline bütünüyle alamamıştır. Enver Paşa, Bakû’de pusuda beklemiştir o aşamaya kadar.  Kitabımızın ayırıcı yanı bu gerçeklerin çıplak anlamını ortaya koymuş olmasıdır.

Resmî tarih ise başından beri bu gerçeklere karşı bir savaştır. Mustafa Kemal’in hem mücadelenin hem bunun sonucunda kurulacak olan yeni devletin yani cumhuriyetin tek banisi olduğunu olgulara rağmen kabul ettirme çabasıdır. Bugün yapılan CHP 101 yaşında mı 105 yaşında mı tartışması işte tam de bununla ilgilidir. Neden böyle diyoruz?

Şayet Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kuruluşunun Sivas’ta gerçekleştiği kabul edilirse, bunun anlamı hem Alev Coşkun’un hem de aynı gazetenin Pazar Eki’nde tarih yazıları yazan Şaduman Halıcı’nın açık şekilde belirttikleri gibi, CHP’nin aslında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin (ARMHC’nin) devamı olduğu demektir. Alev Coşkun şöyle diyor: “CHP’nin kökleri Milli Mücadele’dir, Kurtuluş Savaşı’dır. Bu önemli noktayı da Milli Mücadele’nin önderi, açık bir biçimde böylece tespit etmiştir. İlk kuruluş Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’dir ve CHP’nin temeli de bu cemiyettir.” Şaduman Halıcı ise amacını şöyle açıklıyor: “Bugün CHP kurultay çalışmalarını sürdürüyor. Yeni bir tüzükle geleceğe ışık olmak istiyor. Tıpkı 101 yıl önce olduğu gibi. Ben de bu anlamlı günde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin (A-RMHC) Halk Fırkası’na dönüşümünü ve ilk tüzüğündeki amacı hatırlatmak istedim.”

Yani burada amaç Millî Mücadele’yi CHP ile özdeşleştirmektir. Şayet daha Büyük Millet Meclisi kurulmadan önce bile CHP Millet Meclisi’nin arkasındaki güçse, Millî Mücadele’nin zaferi ve başarısı ve onun aracılığıyla gerçekleşen ve yeni devletin kurulmasını sağlayan devrim CHP’nin eseridir. O zaman demek ki CHP’nin tartışılmaz önderi Mustafa Kemal’in eseridir.

Mustafa Kemal’in kendisi de amacın Millî Mücadele’nin CHP ile özdeşleştirilmesi olduğunu bir konuşmasında şöyle dile getiriyor (alıntı Halıcı’nın yazısından, konuşma 16 Eylül 1924’te Trabzon’da yapılmış):

“Arkadaşlar! Halk Fırkası, ülke ve millet her türlü dayanaktan yoksun bırakılarak felakete atıldığı uğursuz kargaşa günlerinde bütün milleti kadrosu içine alarak dış düşmanları kovan, iç düşmanları yok eden, halka özgürlük ve egemenlik sağlayan mukaddes bir cemiyettir” (vurgu bizim). Burada Mustafa Kemal’in Millî Mücadele’nin bütün başarısını tek başına CHP’ye atfetme çabası peşinde olduğu açık değil midir?

Oysa gerçeğin kendisi hiç de öyle değildir. Padişah’ın kışkırttığı gerici orduların başlattığı iç savaşların hepsini püskürten Çerkes Ethem’in Kuvayı Seyyaresi’dir. İstanbul’da, yani başkentte başta İngilizler olmak üzere işgalcilere huzur vermeyen, devamlı vurkaç eylemleriyle taciz eden örgütlü komünist ve sosyalist güçlerdir. Birinci Meclis’in Ocak 1921’e dek devam eden iç mücadelelerinde Yeşil Ordu taraftarlarınca oluşturulan Halk Zümresi komünist Nâzım (Resmor) Bey’i Eylül 1920 başında İçişleri Bakanı seçtirecek kadar güçlüdür. Mustafa Kemal’in doğrudan yönettiği güçler büyük ölçüde İttihatçı kadrolardır. Bir de Anadolu İttihatçılığı ile daima iletişim içinde olan bir Enver Paşa gerçekliği vardır. Kısacası, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın, “bütün milleti kadrosu içine almış” olduğu iddiası tam bir efsanedir.

Yani gerçek, Millî Mücadele’nin ve devrimin çok başlı olduğudur. Şimdi “CHP 105 yaşında” yalanı ile bu tablo silinmeye çalışılıyor. İzin vermeyeceğiz.

Önemsiz bir son not

Nasıl geçmişte CHP’nin Sivas Kongresi’nde kurulduğuna dair bir “karar” yok idiyse, Şimdi de CHP’nin bu tezi kabul ettiği aslında bir saptırmacadır. Cumhuriyet kendi tezinin CHP Tüzüğü’ne geçirilmiş olduğu iddiasını Tüzüğe eklenen şu yeni ibareye dayandırıyor: “Partinin kuruluş yıldönümü her yıl 4-9 Eylül tarihleri arasında bilimsel, sanatsal, kültürel, tarihsel ve siyasal etkinliklerle kutlanır.” Burada tek yapılan yenilik, eskiden beri 9 Eylül kutlamalar için yıldönümü kabul edilirken (9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşu ve 9 Eylül 1923 CHF’nin kuruluş tarihi) şimdi 9 Eylül’ün yanına 4 Eylül’ün de (Sivas Kongresi’nin açılışı) eklenmesidir. Burada sadece Sivas’a bir temenna vardır. Hepsi o. Yoksa bu yeni ibareye dayanılarak “CHP 105 yaşında” diye manşet atılması gülünçtür. Sivas kabul edilmiş olsa hiç olmazsa 4-11 Eylül yazılır, İzmir ve esas yıldönümü unutulmasın diye 9 Eylül de bir yere sıkıştırılırdı. CHP yönetimi belli ki kendisini medya alanında en güçlü ve sadık biçimde destekleyen organa bir jest yapmıştır, o kadar.

Yani 1927 ve 1931 Kurultayları’ndan sonra olduğu gibi, bu Tüzük Kongresi’nden sonra da CHP hâlâ 101 yaşındadır!