İstibdadın dindar ve kindar nesil projesinin son eseri ÇEDES
İstibdad rejimi 20 yılı aşkın süredir yapboz tahtasına çevirdiği, her yıl daha da kötü ve yetersiz hale getirdiği eğitim sisteminde, hem eğitimdeki esas sorunu gizlemek hem de tekfirci, mehzepçi fikirleri genç nesillerin zihnine ve toplumun geneline yerleştirmek için yeni bir hamle başlattı. Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum projesi (ÇEDES) ile imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişilerin “manevi danışman” adı altında lise, ortaokul ve hatta ilkokullarda görevlendirilmesi protokole bağlanıyor.
Bu proje elbette yeni değil, istibdad rejimi uzun yıllardır “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmenin peşinde. İlk olarak 30 Mart 2012 tarihinde çıkarılan (4+4+4 diye bilinen) kanun sonrası, değerler eğitimi okullarda resmî olarak uygulanmaya başlandı. İlk hamle 15 Temmuz ile birlikte akamete uğradıysa da, 2021 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve Gençlik ve Spor Bakanlığı (GSB) arasında yapılan bir protokolle yeniden hayat buldu. Bu protokolde verilecek eğitim imam hatip ortaokulu ve liseleriyle sınırlıydı. Esas yeni olansa Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı döneminde “karma eğitim zorunlu değil” diyen yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, protokolü eğitim kurumlarının tüm seviyelerini hatta ilkokulları dahi kapsayacak şekilde genişletmiş olması.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin nitelikli bilimsel eğitime ihtiyacı var!
Yıllar süren iktidarına rağmen hala okullarda doğru düzgün bilimsel eğitim veremeyen, ne fen bilimleri ne sosyal bilimleri öğretebilen, ekonomik zorluklar sebebiyle yeterli beslenemeyen öğrencilerine okulda iki öğün yemek vermekten aciz, eğitime dair sorunları ancak parası olanın faydalanabileceği özel okulların sayısını arttırarak düzeltmeye çalışan bir iktidar var. Okulların fiziki koşullarını ve depreme dayanıklılık problemini çözememiş, eğitim kurumlarının temizliğini bile velilerin desteğiyle sağlayabilen istibdad rejimi, işi gücü bırakmış içinin nasıl doldurulacağı meçhul bir “manevi eğitim” vermenin peşine düşmüş durumda.
İşçiler, emekçiler çocuklarını okula tekfirciliği, mehzepçiliği öğrensin diye göndermiyor, kendisi gibi işçi emekçi çocuklarına kin duymayı öğrensin diye de göndermiyor. İnsanlar çocuklarını okula iyi, bilimsel, nitelikli eğitim alması için gönderiyor. Bunun için de ihtiyaç olan şey fiziksel koşulları iyi okullarda, eşit, parasız, karma, nitelikli, bilimsel, anadilde eğitimin sağlanmasıdır. Eğitimin bir sınavlar silsilesi olmaktan çıkarılıp politeknik eğitim verilmesi gerekir.
Söz konusu çocuklarımızın ve memleketin geleceğidir. Bu yüzden başta eğitim alanında örgütlü sendikalar olmak üzere, ayrı gayrı demeden, hep birlikte bu talepleri sürekli olarak dile getirmek ve elde edene kadar da etkili bir şekilde mücadele etmek zorundayız.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2023 tarihli 166. sayısında yayınlanmıştır.