Müzakere değil mücadele, diyalog değil işgal, grev, direniş!
Türkiye’de işçi sınıfı mücadeleleri deyince herkesin aklına 60’lı ve 70’li yıllar gelir. 1961 Saraçhane mitingi, 1963’te Kavel greviyle grev hakkının kazanılması ve bu mücadelelerin bir meyvesi olarak DİSK’in kurulması… Türk-İş’in işbirlikçi sendikal anlayışını reddeden ve sınıf mücadelesini esas alarak kurulan DİSK, 15-16 Haziran başta olmak üzere bir dizi büyük işçi eylemine, fabrika işgaline önderlik etmiştir. Sınıf bağımsızlığını düstur edinen DİSK ve DİSK’li işçiler, işçi sınıfı başta olmak üzere toplumun üzerindeki baskıyı arttırmayı amaçlayan Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) yasasını da eylemleriyle püskürtmüştür. 12 Eylül darbesi ile 12 yıl boyunca kapalı kalan DİSK 1992 yılında tekrar kuruluştur. Peki 60’lı 70’li yılların DİSK’i ile bugünün DİSK’ini ayıran şey nedir? Bugün işçiler her geçen gün yoksullaşırken, sendikalı olduğu için işçiler işten atılırken, sendikal yetki davaları yıllar boyu sürerken, TÜİK’in açıkladığı yalan enflasyon verileri ile sendikalı işçilerin ekmekleri küçülürken, neden DİSK’ten geçmişteki gibi eylemler görmüyoruz?
Sınıf işbirliğine hayır!
Bunun temel sebebi DİSK’in tekrar kurulduktan sonra yöntem olarak işgal, grev, direnişi değil müzakere ve diyalogu seçmesidir. Sendikal mücadele içerisinde doğal olarak diyalog ve müzakere süreçlerini barındırıyor. Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başta olmak üzere birçok süreçte işçi temsilcileri ile patron vekilleri masaya oturup müzakere ediyorlar, diyalog kuruyorlar. 60’lı ve 70’li yıllarda da bu böyleydi. Fakat bir gerçek var ki hiçbir müzakere işçinin gösterdiği mücadele iradesinden bağımsız düşünülemez. Bugün DİSK ve DİSK’e bağlı sendikaların yöneticilerinin yanlışı buradadır. Sendikal bürokrasi işçiyi etkisiz hale getirmek ve sendikalardaki koltuklarını korumak için müzakere ve diyalogu ön plana çıkararak işçileri mücadele ettirmekten bilinçli olarak imtina ediyorlar.
Son dönemde bunun örneklerini gördük. 23 Ekim 2022 tarihinde TÜSİAD DİSK’i ziyaret etti. DİSK’in yaptığı açıklamada taraflar arasında görüş alışverişi yapıldığı ve “Demokratik bir Türkiye için örgütlenme özgürlüğü ve sendikalaşma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır” başlıklı raporun TÜSİAD’a sunulduğu söylendi. Evet, bugün Türkiye işçi sınıfının en önemli sorunlarından biri sendikal örgütlenmelerin üzerindeki baskıdır. TÜSİAD da bunun baş sorumlularındandır. Bu konuda TÜSİAD’la oturup görüş alışverişi yapılmaz, karşısına geçilip onunla mücadele edilir. Patronlarla görüş alışverişi yapılarak işçilerin sendikal haklarına kavuşabileceklerini düşünmek sınıf işbirliğidir. Bir benzer durum ise Adana’da yaşandı. DİSK Çukurova Bölge Temsilciliği TÜSİAD’ın düzenlediği “Refah ve Bölüşüm Çalıştayı”na katıldı ve TÜSİAD’a bu çalıştayı düzenlediği için teşekkürlerini iletti.
MESS ile diyaloga değil MESS’i ezmeye ihtiyacımız var!
Bu bağlamda bir diğer örnek de 9-10 Haziran tarihleri arasında MESS ile Birleşik Metal-İş sendikaları arasında yapılan diyalog toplantısıdır. Türkiye’nin en büyük toplu iş sözleşmesi olan MESS grup toplu iş sözleşmesine aylar kala böyle bir toplantının yapılması ve MESS ile ılımlı görüntüler verilmesi yine işçiyi etkisiz hale getirerek kendi koltuğunu koruma derdinde olan bürokratik anlayışın bir ürünüdür. MESS ile görüşülebilir. Yaklaşan sözleşme görüşmeleri öncesi metal işçilerinin talepleri karşı tarafa iletilebilir. Fakat buna fabrikalarda grev hazırlıkları eşlik etmediği sürece bu tarz görüşmelerin sonuca hiçbir etkisi yoktur. MESS, her dönem metal işçilerini grev yasaklarıyla tehdit etmektedir. Toplu sözleşme görüşmelerinin grev yasaklarının gölgesinde yapıldığı bir ortamda fabrikalar yasaklı greve hazırlanmadıkça hiçbir diyalog da müzakere de sonuç vermeyecektir.
Sınıf mücadeleci sendikal anlayış için sendikana üye ol, sahip çık, denetle!
DİSK geçmişten günümüze çok değişti. İşçinin verdiği mücadeleyi esas alan 60’lı ve 70’li yılların DİSK’inin yerine bugün sınıf işbirliğine kadar varan bürokratik bir sendikal anlayış hakim olmuştur. Bunu değiştirecek olan yine işçiler olacaktır. Saraçhane mitingi ve Kavel başta olmak üzere o dönemin mücadeleleri içinde pişen işçi sınıfı DİSK’te mücadeleci anlayışı hâkim kılmıştı. Bugün de müzakere ve diyalog yerine işgal, grev, direniş diyerek mücadele eden; sendikasına üye olmakla yetinmeyip aynı zamanda sendikalarını denetleyen işçiler DİSK’te sınıf mücadeleci sendikal anlayışı tekrar hâkim kılacaktır.