Kızılay’da skandallar neden bitmiyor?
Depremden sonra Türkiye’de ve Kızılay’da ortaya çıkan skandalların ardı arkası kesilmiyor. Bunun son örneği Kızılay’ın depremden sonra Ahbap platformuna çadır satışı oldu. Deprem sonrasında insanların sokakta kaldığı, barınmanın hayati önemde olduğu anda Kızılay, elindeki çadırları doğrudan halka ulaştırması gerekirken bunları bu yardım derneğine para karşılığında sattı. Skandal boyutu taşıyan bu durum halkta da doğal olarak büyük bir öfke yarattı. Çünkü halkın gözünde Kızılay, insanların yardımına ilk koşacak kurumlardan biri ve zaten bu kuruma kan bağışları, maddi yardımlar bu sebeple yapılıyor.
Kızılay’ın elindeki çadırları satacak derecede yozlaşmasının sebebi ne sadece yöneticilerinin iş bilmezliği ile açıklanabilir ne de bu yöneticilerin tamamının AKP üyesi oluşuyla. Kızılay’ı bu duruma getiren, Kızılay’ın faaliyetlerini Kızılay Yatırım Holding üzerinden yani bir sermaye kuruluşu aracılığıyla yürütüyor oluşudur.
Nedir bu Kızılay Yatırım Holding?
Kendi internet sitesinde sıkça sorulan sorular kısmında “Kızılay Yatırım bir kamu kuruluşu mudur? Yahut dernek midir?” sorusuna şu yanıtı veriliyor: “Kızılay Yatırım dernek ya da kamu kuruluşu değildir; sahibi %100 Kızılay olan özel bir şirkettir.” 2018’de kurulan bu holding amacını “Kızılay’ın insani yardım faaliyetlerine sağladığı kaynağın devamı için ‘sosyal etki yatırımcılığı’ yapmak” olarak açıklıyor.
Holding’in çatısı altında şu şirketler bulunuyor: Kızılay Çadır & Tekstil, Kızılay Sistem Yapı, Kızılay İçecek, Kızılay Biyomedikal, Kızılay Teknoloji, Kızılay Portföy, Kızılay Sağlık, Kızılay Kültür & Sanat, Kızılay Bakım, Kızılay Etki Yatırım.
Bunların kuşkusuz en önemlileri ve en hayati olanları çadır üretim tesislerinin bağlı olduğu Çadır & Tekstil şirketi ile Türkiye’nin en büyük konteynır fabrikasının bağlı olduğu Sistem Yapı şirketi. Bugün hayati derecede önemli olan çadır ve konteynır üretimi bu iştirak şirketler eliyle yapılıyor. Fakat bu şirketlerin birinci önceliği afet çadırı üretimi yapmak ve Kızılay Derneği’nin elinde acil durumlar için depolarını doldurmak değil elbette. Uluslararası pazarlara açılan bu şirketler diğer özel şirketlerle rekabet halinde çadırlar, tekstil ürünleri, şantiye barınakları, prefabrik yapılar gibi envaiçeşit ürün üretiyor. Hal böyle olunca araç ve amaç yer değiştiriyor; derneğin ihtiyaçlarını karşılamak için açılan fabrikalar, kendi başına kâr elde etmeye çalışan birer işletmeye dönüşüyor. Böylece halkın hayati ihtiyaçları, bu şirketlerin satış stratejisinin bir parçasından daha fazlasını ifade etmiyor.
Ayrıca bu holdinge ait Kızılay İçecek Şirketi 2021 yılında halka arza hazırlandığını yani, borsaya açılmayı planladığını açıklamış bulunuyor. Borsaya bile açmayı planladıkları şirketlerle Kızılay Yatırım Holding’in varlığı dahi skandal yaratmaya yetiyor.
Kızılay Başkanı ve aynı zamanda Kızılay Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Kerem Kınık skandalın patlak vermesinden sonra açıklamalarda bulundu. Depremin öncesinde bir yurtdışı müşterisi için üretilen 2050 adet çadırın, depremin üçüncü gününde 46 milyon liraya Ahbap’a satışını doğrulayan Kınık bu kaynakla çadır üretimi için hammadde tedariki yapıldığını belirtti. Böylece depremin üçüncü gününe kadar deposunda yabancı bir müşterisi için ayırdığı stokun başka bir yardım derneğine satışını kabul etmiş oldu. Halbuki o çadırlar depremin birinci gününden itibaren Kızılay Derneği’ne devredilip halka ulaştırılabilirdi. Fakat bu özel şirket bir alıcının çıkmasını bekledi. Ayrıca belirtmek gerekir ki AFAD’ın kendisi de Kızılay Çadır & Tekstil Şirketi için kendi internet sitelerinde geçen tabiriyle bir “ulusal iş ortağı” yani bir müşteri.
İşçi denetiminde kamulaştırma ve merkezi planlama dahilinde üretim gerek!
Türkiye’de bir devlet olarak örgütlenen burjuvazinin deprem karşısında nasıl çuvalladığı ortada. Kapitalist sistemin emekçi halkın sırtına nasıl bir enkaz bıraktığı da. Serbest piyasanın sularına yelken açmış bir holding altında faaliyetini yürüten Kızılay’ın milyonlarca insanın evsiz kalmasına, başını sokacak bir yer aramasına yol açan depremden sonra bu hayati ihtiyacı karşılamak karşısında kaldığı durum içler açısı. Depremin üstünden 3 hafta geçti hâlâ yüzbinlerce insan derme çatma barınaklarda, seralarda yaşam mücadelesi veriyor. Kızılay Yatırım Holding çatısı altındaki tüm şirketlerin acilen işçi denetiminde kamulaştırılması gerekiyor. Bu şirketlere ait fabrikaların başta çadır ve konteynır olmak üzere halkın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak ürünlerin merkezi bir planlama dahilinde üretimi için seferber edilmesi gerekiyor. Bunu yapacak güç, bizi serbest piyasa mantığından kurtaracak, kapitalist üretim sisteminin enkazından çıkarak güç işçi sınıfının elinde mevcut!