Böyle çözüm olmaz olsun!
Erdoğan, Kuzey Irak’tan sonra Suriye’de de yeni bir askeri harekâta girişileceğini duyurdu. AKP ve MHP daha önce de siyasi olarak sıkıştıkları dönemlerde askeri operasyonlarla milliyetçi duygulara oynama ve kaybettikleri desteği telafi etme çabasına girmişlerdi. Bunda zaman zaman ve kısmen başarılı oldular ama artık halk da iktidarın her başı sıkıştığında sınır ötesi operasyon başlattığını gördükçe “güvenlik”, “terör”, “beka” gibi söylemlere eskisi kadar prim vermez oldu. Nitekim şimdi halkın çok daha geniş kesimlerinde bu operasyonların siyasi amaçlarla yapıldığı düşüncesi öne çıkıyor.
İktidarın Suriye operasyonu hazırlıkları kitlelerin gündemini başka bir yöne çevirmekten, bilinçleri şovenizm ve milliyetçilik ile bulandırmaktan daha farklı bir amaca da yönelmekte. Gündem saptırma görevini bu sefer iktidardan önce muhalefet yüklenmiş ve önce CHP ardından da Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi, Suriyeli göçmenleri geri göndermek üzerine yoğun bir propaganda atağı başlatmıştı. İlk etapta bu propaganda AKP ve MHP’yi sıkıştırıyor gözüktü. Ancak biz hep uyardık. İktidarın da gündemin ekonomiden bu alana kaymasından memnun olduğunu belirttik. Nitekim şimdi AKP ve MHP askeri harekâtı, Suriyeli göçmenleri Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak 30 kilometre derinliğinde askeri olarak kontrol edilmiş bir alana gönderme projesi olarak sunuyor.
Tabii ki müteahhitler ve iktidara yakın sermaye grupları da yeni toplu konut projeleri ve ortaya çıkacak ticari fırsatları dört gözle bekliyorlar. Yani iktidar bu harekâtla hem halk nezdinde oy kaybını telafi etmeyi hem de gözünü yavaş yavaş muhalefete doğru çeviren sermaye çevrelerini yeniden etrafında toplamayı umuyor.
Sebebi ne olursa olsun bu tür askeri operasyonlar, siyasetin üzerinde baskıların, şovenizmin ve ırkçılığın artmasını, temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasını beraberinde getirdiği için Kürt halkında ciddi bir tedirginlik yaratıyor. Suriyeli göçmenleri bölgeye gönderme planı bu tedirginliği daha da arttırmakta. Çünkü harekâtın yapılması öngörülen alanlarda Kürt nüfus çoğunlukta. Bu bölgelere yüzbinlerce hatta zaman içinde milyonu aşan sayıda, çoğunluğu Sünni Arap olan nüfus ve Kürtlerle etnik ve siyasi husumet içindeki yapılar yerleştiğinde bunun bu bölgelerdeki Kürt nüfusun zorla göç ettirilmesini beraberinde getireceği açıktır.
Bu tür bir şey asla meşru ve haklı görülemez. Bu göçmen sorununa çözüm değildir, bu sorunun katmerlendirilmesi, halkların arasına telafisi son derece zor olacak kanlı nefret tohumlarının ekilmesi demektir. Emperyalistler ve sömürgeciler tarih boyunca defalarca bunu yaptılar. Onlar için hangi dilden, memleketten olursa olsun emekçi ve yoksul halkın hayatlarının bir değeri yoktur. Sadece kendi çıkarlarına bakarlar.
Şimdi de Amerikan emperyalizminin bu planlara yeşil ışık yaktığı görülüyor. Türkiye’yi bu bölgede Rusya ve İran’a karşı mevzilendirip, Esad rejimiyle çatışmaya sokup, Suriye’nin kuzeyinde TSK ve ona iliştirilmiş Amerikancı-İngilizci tekfirci mezhepçi çeteler eliyle bir NATO koridoru kurmak emperyalizmin stratejik çıkarlarının bir gereği. Türkiye’nin askeri operasyonuna karşı çıkıyormuş gibi yapıp, gelişmeleri Kürt siyasetini daha fazla kontrol altına almak için kullanıyorlar. İsrail de bu gelişmeyi çıkarlarına uygun buluyor. Ayrıca Siyonistler Irak’ın kuzeyindeki askeri operasyonlar dolayısıyla Türkiye ve İran’ın cephe cepheye gelmesini de büyük bir memnuniyetle karşılıyor.
Tabii bu durum askeri operasyonların söylenenden çok daha ileriye giden son derece tehlikeli sonuçlar doğurmasına da yol açabilir. Örneğin Türkiye’nin bu süreçte İran’la ya da Suriye ile açık bir savaşa girmesi iktidara seçimleri dahi erteletebilecek bir hukuki gerekçe sağlar, Suriye’de Rusya’yı meşgul edecek ve bölgeden Ukrayna’ya asker çekmesini durduracak bir gerilim bir kez daha AKP’yi NATO’nun, emperyalizmin ve Siyonizmin etkili bir aparatına ve göz bebeğine dönüştürecektir. Bu belki de mevcut iktidarın dış politikada yaşadığı bir dizi problemi bir anda çözecek, kim bilir beraberinde Türkiye’ye yüklü miktarda dolar akışını da getirecektir. Ama iktidarın kendi için çözümü halkların felaketi olacaktır.
Her dilden, memleketten işçiler, emekçiler, yoksul köylüler, göçmenler bu politikaların bedelini ödemiştir ve ödeyecektir. Sırf iktidarda kalmak uğruna bu riskleri alan bir siyasi irade varsa, güvenlik ve beka iddiaları boştur. Bu irade bizzat emekçi ve yoksul halklar için bir beka ve güvenlik sorunu yaratır. Bu yüzden şovenist propagandaya kanmadan bu sahte çözümlerin gerçek niteliğini görmeli, herkese bu gerçekleri göstermeli Türk, Kürt, Arap halklarının kardeşliğini ve emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı birlikte mücadelesini savunmalıyız.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2022 tarihli 153. sayısında yayınlanmıştır.