Başyazı: Türkiye A.Ş. semirdikçe emekçi halkın ödediği bedeller artıyor

Türkiye A.Ş. semirdikçe emekçi halkın ödediği bedeller artıyor

Emekçi halk Koronavirüs salgınına ve salgın fırsatçısı kapitalistlere karşı kesintisiz bir yaşam savaşı veriyor. Nisan ve Mayıs aylarında ihracat devam etsin, kapitalistler kârlarından olmasın diye, sokağa çıkma yasaklarında bile sanayi işçileri tabur tabur fabrikalara gönderildi. Sonra yaz geldi, turizm patronları kazansın, sektör canlansın diye iktidar açılıp saçıldı, özel okullar öğrenci kaydı yapsın, paraları toplasın diye halktan gerçekleri gizlediler. Canlanan sadece salgın oldu. Vaka ve ölüm sayıları tekrar hızla artmaya başladı. İktidarın bu artışın kendisine bir önlem getirdiği yok.

Sağlık alanında test yaptırmayı zorlaştırarak vaka sayılarını düşük, şirketlerin kârlarını yüksek tutmak tek öncelikleri! Milli Eğitim Bakanı’nın en büyük derdi ise öğretmen maaşları! Özel okullara vergi indirimi getirirken, fiilen devlet bütçesinden eğitim ticarethanelerine kaynak aktarırken cömert olanların elleri, öğretmene maaş öderken tir tir titriyor. Yaz aylarında gıda fiyatlarında beklenen düşüş mutfaktaki yangını söndürmedi, asgari ücretli yine açlık sınırının altında. Buğday, arpa, pirinç ithalatı salgın döneminde de artmaya devam ediyor.

Erdoğan’ın söylemiyle Türkiye’yi anonim şirket mantığıyla yönetmenin sonu bu! Sağlık Bakanı özel hastane patronu, Milli Eğitim Bakanı özel okul sahibi, Tarım Bakanı Kanadalı patates tekelinin danışmanı olunca başka nasıl olsun!

Son dönemde devletin kanatları altında büyüyen, İngiliz Rolls Royce ve FSNN şirketlerinin baş köşeleri kaptığı; Katar sermayesinin ortak edildiği sözüm ona “yerli ve milli” silah sanayii geri durur mu? Bayraktarlarla iktidarda “damatlık” seviyesinde temsil edilen, Erdoğan aşığı Ethem Sancaklarla büyüyen bu sektör kâr edecekse Türkiye’nin gündeminden savaş eksik olur mu?

İşte Türkiye’nin emekçi halkı bir yandan salgınla bir yandan sermayeyle mücadele ederken Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de ve Ege’de yeni savaşlarla yüz yüze gelmiş durumda. Milliyetçi propaganda bir yere kadar. Güneş balçıkla sıvanmıyor. Suriye’de Rusya’ya karşı ABD ve İngiltere’nin vekâlet savaşını yürüten, Libya’da Fransa’ya karşı NATO’nun desteğini almakla övünen, Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’a karşı Almanya’ya güvenen iktidar, emperyalist para babası George Soros’un “Türkiye’nin en önemli ihraç malı ordusudur” lafının hakkını veriyor!

İşte Erdoğan ve müttefiklerinin Türkiye A.Ş. projesinin geldiği yer! Sermayenin kârı, emperyalistlerin çıkarı için bütün bir emekçi halk yoksulluk çekiyor, salgınla cebelleşiyor, canından oluyor, bedel üstüne bedel ödüyor. Sahte gündemlerle pompalanmaya çalışılan “milli gurur”, “Karadeniz gazı” gibi birkaç günde sönüp gidiyor, geriye milyonların çektiği sefalet ve ödediği bedeller kalıyor.

Türkiye’nin emekçi halkı kendi gündemini ülke gündemi haline getirdiğinde, istibdadın, sermayenin ve emperyalizmin zincirlerini kırdığında, ekmeğine sahip çıkıp, hürriyeti kazandığında, kaderini eline aldığında o zaman eserinden haklı bir gurur duyabilir. Bu gurur, her milletten memleketten kardeş emekçi ve mazlum halklarla paylaşıldıkça, sömürgecileri, emperyalistleri kovdukça, Türkü, Kürdü, Arabı, Farsı ile kardeşleştikçe büyüyecektir!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2020 tarihli 132. sayısında yayınlanmıştır.