Tarihin en büyük ekonomik daralması

usa

Amerika, Avrupa, hatta Çin… Koronavirüs ile Üçüncü Büyük Depresyon bir araya gelince, dünya ekonomisinde üretim ve işsizlikte tarihte görülmemiş bir çöküş yaşanıyor. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD’de ekonomi, Nisan-Haziran ayları arasında, yani yılın ikinci çeyreğinde (bu yazının tepesindeki grafikte görüldüğü gibi) bir önceki yılın aynı üç ayına göre %9,5 daralma gösteriyor. Bu, yıllık tempoda %33’lük bir düşüş demek. Yukarıdaki grafiğin gösterdiği gibi, bunun Amerikan tarihinde eşi menendi yok. Tabii, ekonomik istatistiklerin modern yöntemlerle tutulduğu dönem gösteriliyor sadece. Ama uzmanlar bunun 1930’lu yılların Büyük Buhran dönemini de sollayan bir düşüş olduğunda hemfikir.

Amerika’da tam 19 haftadır (yani yaklaşık 5 aydır) her hafta 1 milyondan fazla insan işsizlik ödemesi için başvuruda bulunuyor. Üstelik son haftalarda Covid-19 salgınına paralel olarak bu oranda yeniden artış görülüyor. Şu anda 30 milyon dolayında insan işsizlik ödemesi alıyor. Bu ödemeler bugüne kadar normalin çok daha üzerinde yapıldı, çünkü Kongre işsizlere haftada 600 dolar ilave ödeme yapılması için bir yasa çıkardı. Buna ilaveten özel bir uygulama ile “serbest” çalışanlara (sanatçılar, yazarlar vb.), kendi hesabına çalışanlara (kendi işine sahip olanlar) ve işsizlik ücretine hak kazanamayan başka türden çalışanlara Pandemi İşsizlik Yardımı yapılıyor. Bunun dışında şirketlere ve bankalara destek için görülmemiş kurtarma operasyonları yapıldı. Yani ABD devleti ekonomiyi canlandırmak için bütün sınırları zorladı. %10’a yakın düşüş, buna rağmen! Bir de onlar olmasaydı!

Tabii bu cömertlik bedavaya olmuyor. ABD devlet bütçesi görülmemiş açıklar veriyor. En son Haziran ayı bütçe açığı 880 milyar dolar. Yakında her ay bütçe açığının 1 trilyon doları aşması bekleniyor. ABD’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) 2019’da cari dolar ile 22 trilyon dolara yaklaşıyordu. Elbette şimdi düşmüş durumda ama 22 trilyon dolardan hesaplansa bile bütçe açığı GSYİH’nin yarısından fazla demektir! Bu nereden finanse edilir? Tabii ki borçlanma ana kaynak olacaktır: Son üç ayda ABD’nin kamu borcu 3 trilyon dolardan fazla artmıştır. Peki toplam borç nedir? 21,5 trilyon dolar. Yani 2019 GSYİH’siyle karşılaştırıldığında yüzde 100! Şimdi GSYİH çok düştüğüne göre çok daha yüksek bir yüzde söz konusudur.

Son aylarda olup bitenler sadece Koronavirüse bağlansa bile görüldüğü gibi ABD’nin toplam birikmiş borcu da çok yüksektir. İşte burada Üçüncü Büyük Depresyon’un krizde oynadığı rolü canlı olarak görüyoruz. Dünya ekonomisi de, ABD ekonomisi de, Japonya, İtalya ve bir dizi başka ekonomi de, tarihte savaş dönemleri dışında var olan en büyük borç denizinde çırpınmaktadır! Ayrıca 2008’den beri on yıldır sıfır faiz politikası uygulanmaktadır! Yani kapitalist devletler Üçüncü Büyük Depresyon’u salt kontrol altında tutabilmek için bile olanaklarını son sınırına kadar kullanmışlardır. Bugün virüsün yarattığı ekonomik sarsıntıyla başa çıkmaları, sağlıklı bir ekonomik duruma göre çok daha güçtür.

Amerikan halkı şimdi yeni bir belayla karşı karşıya. Bir yandan Koronavirüs salgını her gün yeni doruklara ulaşırken, bir yandan da Kongre bir uzatma çıkar(a)madığı için haftada 600 dolarlık çekler sona erdi. Ayrıca kirasını ödeyemeyen yoksul insanların evlerinden haciz ve icra yoluyla çıkarılması bugüne kadar yasaktı. Şimdi bu da serbest hale geliyor. Amerika Büyük Depresyon’dan daha kötü bir insani drama doğru ilerliyor. Hem de bir salgın ortamında!

 

Avrupa daha da kötü durumda!

İnsan, yıllık tempoda yüzde 33 küçülen ABD ekonomisinden daha kötüsü olmaz diye düşünebilir. Ama aşağıya doğru yarış inanılmaz hızlarda sürüyor. Avrupa Birliği’nin 27 üyesinden avro ortak para birimini kullanan 19 ülkeden oluşan Avro bölgesinde üretim 2020 ikinci çeyrekte ABD’nin %9,5’ine karşılık %12 azalmış durumda! Bunun yıllık karşılığı muhtemelen yüzde 40’a yakın bir daralma demek.

euro

Üstelik ancak kısmen bütünleşmiş AB ekonomisinde bazı ülkeler çok daha kötü durumda. Covid-19’da büyük felaket yaşayan İspanya ilk sırayı alıyor: %18,5. Özet olarak söyleyecek olursak, İspanya sadece bu üç ayda yüzde 20 yoksullaşmış demektir bu. AB’nin en büyük ekonomilerinden Fransa da ortalamanın üzerinde küçülmüş durumda: %14. Öteki iki büyük ekonomiden İtalya ortalama düzeyin biraz üzerinde (%12,5), Avrupa’nın sanayi motoru Almanya bile %10 daralma yaşamış. Bir bütün olarak alındığında Avrupa Birliği ekonomisi, zaten Üçüncü Büyük Depresyon’un 2008’de başlamasından bu yana neredeyse hiç büyümemiş olduğu için uzun yıllar öncesine düşmüş durumda. (ABD’de ise 2020’deki daralmanın ondan önceki beş yılın büyüme kazanımlarını silip attığı hesaplanıyor.)

AB’de de ekonomi bu duruma, Avrupa Merkez Bankasının yıllardır uygulamakta olduğu eksi faiz politikasına ve devletlerin kesenin ağzını cömertçe açmasına rağmen düştü. En son AB bir topluluk olarak, krizin büyüklüğünün bir göstergesi olarak okunabilecek olağanüstü bir adım attı. Kuzey ülkelerinin ünlü eli sıkılığını aştı, en kötü durumdaki ülkelere destek için bütün AB ülkelerinin toplu halde katkı sağlayacağı bir fon oluşturdu. Fon az buz büyük değil: 750 milyar avro, yani yaklaşık 900 milyar dolar. Ama Koronavirüsün ABD’de bazı eyaletlerde olduğu kadar olmasa da hızla yükselme eğilimine girdiği hatırlanırsa yakında muhtemelen yeniden uygulanması kaçınılmaz hale gelecek karantina önlemleriyle ekonomi belki daha da büyük bir darbe yiyecek.

Çin: Yarım yüzyıldır ilk daralma!

Ulusal çapta alındığında dünyanın ikinci büyük ekonomisi, ama Avro bölgesi bir bütün olarak alındığında üçüncü büyük odak olan Çin’e gelince, burada da çarpıcı bir gelişme var. Bilindiği gibi, Çin’de Koronavirüs diğer coğrafyalara göre çok daha erken ortaya çıktı ve başarılı bir politika sonucunda Mart sonundan itibaren kademe kademe kontrol altına alındı. Dolayısıyla, Çin’in ekonomisindeki sarsıntı 2020 ikinci çeyrekte değil, ilk çeyrekte, yani Ocak-Mart arasında yaşandı. 1989’da Pekin’i bir ay boyunca felç eden Tien an Men olaylarında ya da 2003’te Asya’nın doğu ve güneydoğusunu vuran SARS salgınında bile büyümeye devam eden Çin ekonomisi, bu yılın ilk çeyreğinde %7 oranında daraldı! Bu, yarım yüzyıla yaklaşan bir süredir, yani 1976’dan beri Çin ekonomisinin ilk daralması!

Ne var ki Avrupa ve Amerika’dan farklı olarak işçi devleti döneminden kalan planlama gelenekleri (ve SARS’tan gelen deneyim) sayesinde Covid-19’la doğru yöntemlerle mücadele eden Çin, artık virüsü gerçekten kontrol altına almış durumda. Ara sıra doğan parlamaları da (mesela Wuhan’da veya Sincan Urumçi’de olduğu gibi) kentin bütün nüfusuna test uygulayarak ve filiasyon yaparak kontrol altına alıyor. Dolayısıyla, ekonomiyi ikinci çeyrekte başarılı biçimde açmayı becerecek durumda idi. Bunun sonucunda GSYİH ikinci çeyrekte %3,2 büyüdü. Ama bu rakam bile Çin’in son 40-45 yıllık performansının çok altında kalıyor. Bunda dünya ekonomisinin ikinci çeyrekteki hızlı daralmasının, sanayi ürünleri ihracatına ciddi şekilde yaslanan Çin ekonomisi üzerinde olumsuz etkisinin kaçınılmaz olması da rol oynuyor.

Ama Çin’de ne büyüme varsa bunu da çok büyütmemek gerekir. Çünkü esas olarak devlet desteğiyle ve sadece krediyle yapılan altyapı yatırımlarına (çok hızlı tren, köprüler, dev alışveriş ve iş merkezleri vb.) ve inşaat malzemeleri üretimine dayanan bir büyüme bu. Ekonominin diğer kesimleri durgunken bunun ilanihaye devam etmesi mümkün değil.

Talihsizlik değil kapitalizmin kâr hırsı

Şimdi birçok yorumcu virüsün insanlığın başına sadece hastalık değil ekonomik kriz, işsizlik, yoksullaşma belalarını da getirdiğini söyleyecek. Bu şekilde kapitalist üretim tarzını temize çıkarmaya çalışacak. Oysa tam tersi doğru.

Pandeminin bir tehdit olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından 30 Ocak’ta açıklanmışken, virüs Şubat’tan itibaren İran ve İtalya gibi ülkelere sıçramışken, piyasanın planlamayı engellemesi ve kâr hırsının üstünlüğünün virüsü kontrol altına almaya yeterince imkân vermemesi dolayısıyla iki aylık bir süreyi kullanmayı ve Çin’in deneyiminden öğrenmeyi de beceremeyerek ABD’de, Avrupa’nın birçok zengin ülkesinde (İspanya, İtalya, Fransa, Britanya, Belçika, İsveç vb.) ve sermaye yanlısı iktidarların yönettiği birçok “yükselen ekonomi”de (Brezilya, Hindistan, Türkiye, Rusya vb.) pandeminin müthiş ağır sonuçlar yaratması engellenemedi, hâlâ da engellenemiyor. Üstelik bir an önce artı değer üretimine geri dönmek için yanıp tutuşan sermayenin baskısı altında “normalleşme” ya da “açılma” gereğinden erken, yani virüs henüz kontrol altına alınamamışken gerçekleştirilince, daha ikinci dalga bile değil, ilk dalga derinleşince şimdi ekonomileri düzeltme çabası da tutmayacak.

Yani insanlığın hem çok yüksek düzeyde ölümlerle, hem işsizlik ve yoksullukla karşılaşmasının sorumlusu doğallığı içinde virüs değil. Kapitalizm.

Ya Türkiye?

Şimdi bütün dünya ekonomisi gerilerken milyonluk soru TÜİK’in ikinci çeyrek için Türkiye ekonomisinde büyüme rakamını nasıl açıklayacağı. İşsiz sayısını da enflasyonu da devasa mevsimlik indirimler yaparak açıklayan bu yalan makinesi büyümeyi yine yüksek gösterirse dünya ile Türkiye arasındaki bu tutarsızlık nasıl açıklanacak? Göreceğiz. Türkiye’de GSYİH rakamları her zaman gelişmiş ülkelerden daha sonra açıklandığı için beklemek zorundayız.

Önemli olan Türkiye’de de virüs tehlikesine yaklaşımın kâr hırsını ve piyasanın taleplerini her şeyin önüne geçiren diğer ekonomilerde olduğu gibi son derece tehlikeli olduğunu saptamak. “Normalleşme” denen süreç salgın kontrol altına alınmadan başlatıldı. Şimdi ülkenin çeşitli yörelerinde Mart-Mayıs dönemine benzer ciddi tehlikeler doğmuş durumda. Virüs kontrol altına alınmadan ekonomik sorun çözülemez. Çözmeye çalışırsanız virüs intikamını alacaktır. Geleceğimiz, doğru bir planlamaya ve insan sağlığının her şeyin üzerinde tutulmasına bağlıdır.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2020 tarihli 131. sayısında yayınlanmıştır.