İstibdad rejiminde Kürtlere seçmek seçilmek, televizyona çıkmak ve yürümek yasak!
HDP’li milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın TBMM üyeliklerinin düşürülmesinin ardından, HDP’nin Hakkari ve Edirne’den Ankara’ya başlatmak istediği yürüyüş de polis ve jandarma marifetiyle engellendi. İstanbul Silivri’de Edirne’ye gitmek üzere toplanan HDP’lilere polis saldırdı. Hakkari’de de şehir polis ablukası altına alındı. Koronavirüs salgınını da bahane gösteren ve bu durumu suistimal eden istibdad, yürüyüş güzergahındaki illerde fiili sıkıyönetim ilan etti. Giriş çıkışlar yasaklandı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, basın açıklamaları, ziyaretler yasaklandı. Tabii ki bu yasaklardan işçi ve emekçiler de nasibini aldı. Örneğin Çerkezköy’de sendikalaştıkları için işten atılan MTN Plastik işçileri de günlerdir baskı altında sürdürdükleri eyleme ara vermek zorunda kaldı. 15-16 Haziran dolayısıyla DİSK’in Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenlemek istediği etkinlik de polis tarafından engellendi ve sadece basın açıklaması yapılmasına müsaade edildi.
HDP, “darbelere karşı demokrasi yürüyüşü” başlığı altındaki eylemi baskılara rağmen gerçekleştirmeye çalışırken istibdadın ablukası medyada ve sosyal medyada da sürüyor. “HDP kapatılsın” kampanyası HDP’lilerin gıyabında, söz hakkı dahi verilmeksizin bir kara propaganda faaliyeti olarak devreye sokulmuş vaziyette. Sosyal medyada ise istibdadın baskısından cesaret alan faşist bir güruh çirkin ifadelerle Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a saldırılarda bulundu. Yine sosyal medyada ölüm tehditleri havada uçuşuyor. En son İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in evine giren kimliği belirsiz kişilerin tehdit mesajı bırakması da bu silsileye eklendi.
Tüm bu baskılar Kürt halkının siyasal iradesini bastırmayı ve sömürgeci politikaları sürdürmeyi hedefliyor. Aynı zamanda HDP’yi ve Kürt hareketini tüm kötülüklerin kaynağı gibi göstermeye çalışan ve bunun için yoğun bir kampanya yürüten istibdad, ekonominin kötü gidişinin, emekçi halkın giderek yoksullaşmasının, bir çığ gibi büyüyen işsizliğin üzerini örtmeye çalışıyor. Aynı şovenist politika dış siyasette de İsrail’le normalleşme sürecinin ve ABD ile tüm bölgede artan işbirliğini kamufle etmeye hizmet ediyor. Dün dokunulmazlıkların kaldırılmasına “anayasaya aykırı ama evet” diyerek yol veren CHP, bugün de kendi milletvekili Enis Berberoğlu da meclisten atılmasına rağmen etkili bir muhalefet yapmayarak istibdad ile uyumunu koruyor. Dahası demokratik ve meşru kitlesel eylemleri provokasyon olarak niteleyerek istibdadın ekmeğine iyice yağ sürüyor.
İstibdadın baskısı Kürt halkının üzerinde yoğunlaşırken, Kürdün esareti Türk işçi ve emekçisine vurulan bir prangaya dönüşmesine neden oluyor. Her dilden, memleketten işçi ve emekçilerin istibdadın karşısında sermayeden ve emperyalizmden bağımsız bir şekilde işçilerin birliği halkların kardeşliği şiarını yükseltmesi bu zincirleri kırabilir. Baskılara karşı emekçi halkın mücadelesi zincirsiz bir Kurucu Meclis’i hedeflemelidir.