Sekiz belediyeye daha kayyım: İstibdad salgını sürüyor
İstibdad rejimi Koronavirüs salgınının yarattığı olağanüstü koşullarda sınıfsal ve siyasi karakterini çıplak biçimde ortaya koyan icraatlara imza atıyor. Sermayenin azalan kârlarını telafi etmek için 100 milyarlık paket açıklayan, halka ise dua ve kolonya tavsiye ederek burjuvazinin yürütme organı olduğunu gösteren iktidar, HDP’li belediyelere yeni kayyımlar atayarak da müstebit karakterini bir kez daha tescil etti.
31 Mart 2018 yerel seçimlerinde HDP’li adayların Belediye Başkanlığı’na seçildiği Batman Belediyesi, Diyarbakır’ın Silvan, Ergani, Lice ve Eğil ilçe belediyeleri ile Bitlis'İn Güroymak, Siirt'in Gökçebağ ilçe belediyeleri ve Iğdır'ın Halfeli beldesi belediyelerine kayyım atandı. Belediye eş başkanları görevden alınırken belediye binaları ablukaya alınarak, arama başlatıldı. Kayyımlarla birlikte daha önce yerine kayyım atanan Yenişehir Belediyesi Eşbaşkanı Belgin Diken ile birlikte Batman Belediye Eşbaşkan Yardımcıları Şehriban Aydın ve Salih Çetinkaya, Batman Belediye Meclisi Eş Sözcüleri Şükran Çelebi ve Recep Yargı gözaltına alındılar. Batman’da kayyımları protesto eden 16 kişi ise polis saldırısı ile göz altına alındılar.
Son kayyımlarla birlikte 31 Mart yerel seçimlerinin ardından bir sene içinde HDP’li 3 büyükşehir, 1 il, 31 ilçe ve 4 belde belediyesine kayyım atanmış oldu. Bu tablo, 31 Mart yerel seçimlerinde halkın göstermiş olduğu siyasi iradenin sonuçlarının, siyasi iktidar tarafından gayri meşru yöntemlerle adım adım iptal edildiğini gösteriyor. Kürt halkının, Koronavirüs salgını dolayısıyla HDP’nin kararına uyarak Newroz bayramında bile evde kaldığı bu günlerde atanan kayyımlar belki nispeten az bir dirençle karşılaşmıştır. Ancak uygulanan bu baskılar Kürt halkının bilincinde çok daha güçlü ve kalıcı izler bırakmaktadır.
En az bunun kadar önemli olan Türkiye’nin tüm emekçi halkının yaşananlardan doğru sonuçları çıkartmasıdır. İnsanların temel ahlaki değerleri ve erdemlerinin zor zamanlarda belli olması gibi iktidarların da gerçek yüzleri kriz dönemlerinde daha açık şekilde görülmektedir. Halkın sağlığını değil sermayenin kârını öne koyan, yaşanan kötü günleri ve olağanüstü koşulları halkın siyasi iradesini daha da yok saymak için kullanmaktan çekinmiyor. Yarın da salgın için zorunlu olarak alacakları sokağa çıkma yasağı gibi kararları yine halkı susturmak için kullanacaklar.
Kürt ezilirken Türk özgür olamaz! Şimdiden hastanelerdeki vahim tabloyu ortaya koyan, sağlık çalışanlarının koşullarını anlatan kişi ve kurumlar baskı altına alınmaya başladı. Bugün onlar susturulduğu için önlemler gecikiyor, halkın ödediği bedeller artıyor. Yarın gerçeğe ve gerçeğin söylenmesine daha fazla ihtiyacımız olacak!