Koronavirüs bir sınıf mücadelesi gündemidir! Sendikalar rica değil mücadele etmelidir!
Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve daha sonra Dünya’nın her kıtasına yayılan Koronavirüs (Covid 19) salgını ülkemizde de hızla yayılmaya ve ölümlere sebep olmaya devam ediyor. Salgın karşısında hükümetin aldığı önlemler ise sermayeye kesenin ağzını açıyor; üreten, çalışan emekçi çoğunluğu göz ardı ediyor. Emekçiler hâlâ işyerlerine servislerle, toplu taşıma araçlarıyla gidiyor, yemekhanelerde sıkış tepiş yemek yiyor ve üretim hatlarında yan yana üretim yapıyorlar. Bu koşullarda çalışan işçi ve emekçilerin sağlığı ve yaşamı her gün tehdit altında olmasına karşın sendikalar kafalarını kuma gömmüş durumdalar.
Hükümetin sermayeyi kollayan, işçileri ve emekçileri yok sayan önlemlerine çanak tutan Türk-İş ve Hak-İş sendikaları, salgının başından beri işçilere “ellerinizi yıkayın,” “tedbir alın” demekten öteye geçmediler. Koronavirüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı’na da katılan Türk-İş ve Hak-İş sendikalarının başkanları, orada da sermaye temsilcileri karşısında el pençe divan oturup işçilerin hiçbir talebini dile getirmediler. İşçi sınıfına işbirlikçi değil, işçinin yaşamını kendi canı pahasına savunacak yöneticiler gereklidir. Ergün Atalay ve Mahmut Arslan işçilere hesap vermeli ve acilen istifa etmelidir!
DİSK ise hükümetin politikalarını ve Ekonomik İstikrar Kalkanı paketini eleştirse de kendi sunduğu talepleri içeren açıklamalar yayınlamaktan öteye geçmiyor. Patronların ve temsilcilerinin hiçbir zorlama olmadan, kendi kendilerine insafa gelip bu talepleri karşılamalarını beklemek en hafif tabirle saflıktır. İşçilerin yaşamları tehdit altındayken yalnızca talep sıralayarak rica etmek yetmez. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanmalı ve bu talepleri patronlara ve hükümete dayatmalıdır. Bu bağlamda DİSK içindeki mücadeleci unsurlar sendika yönetimleri üzerinde baskı kurmalı ve sendikayı harekete geçmeye zorlamalıdır.
Koronavirüsle mücadele sermayeyle mücadeledir
Sendikal hareket bir bütün olarak Koronavirüs salgınına “sınıflar üstü” bir olaymış gibi bakmakta ve bu salgından “birlikte” kurtulmaktan bahsetmektedir. Bu bakış açısı DİSK gibi mücadeleci geleneğe sahip bir konfederasyonu bile kısa çalışma ödeneğinin kullanılmasını ve bu bağlamda işçilerin ücretlerinden kesintiye gidilmesini bir talep olarak sunmaya itmiştir. Öte yandan patronlar ise sınıf saldırılarına devam etmektedir. Salgın vesilesiyle telafi çalışmasının süresinin arttırılması gibi taleplerini Ekonomik İstikrar Kalkanı paketinin içine ekletmiştir.
Koronavirüs salgını bir sınıf mücadelesi gündemidir. Salgınla mücadele sınıf mücadelesinden bağımsız olarak ele alınamaz. Sınıfa karşı sınıf denmeli ve yöntem olarak da sınıf mücadelesi yöntemleri benimsenmelidir. Devrimci İşçi Partisi olarak en başından beri “Sağlık ve yaşam hakkı yoksa genel grev, genel direniş!” şiarını yükseltiyoruz. Toplumun yüzde 99’unu oluşturan işçi ve emekçilerin sağlıklı koşullarda çalışması ve yaşaması için tek yol üretimden gelen gücü kullanmaktır.