Lübnan ve Irak’ta halk sokaklarda!
Dünya kitlesel mücadelelerle çalkalanırken, bir kez daha çok yakınımızda halk isyanları baş gösterdi. Bir yandan Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu neredeyse iki yıldır sarsan devrimler ve halk isyanları dalgasına yeni bir ülke, Lübnan eklendi. Lübnan’ın emekçi halkı adaletsiz vergilere, İMF’ye, hayat pahalılığına ve zamlara karşı ayağa kalkarak ülkenin büyük şehirlerini halk isyanının merkezlerine dönüştürdü. Diğer yandan Irak’ta isyan dalgası, Ekim ayının sonunda 2018'in ardından yeniden alevlendi.
Lübnan’da halk isyanı
Lübnan’da İMF’nin dayatmalarına, hükümetin ekonomik krizin bedelini emekçi kitlelerin sırtına yıkmak istemesine karşı 17 Ekim’de patlak veren gösterilerin fitilini, hükümetin iletişime ve özellikle Whatsapp adlı uygulama üzerinden yapılan aramalara getirdiği vergiler ateşledi. Halkı çileden çıkaran adaletsizlik o kadar açık ki, üzerine vergi yüklenen halkın önemli bir bölümü ayda birkaç yüz dolara çalışırken; vergiyi halka duyuran Telekomünikasyon Bakanı, yüz milyonlarca dolarlık şirketlerin varisi durumunda! Üstelik Başbakan Hariri de bir telekom devinin sahibi ve bir dolar milyarderi! (Bu aile 2005’te Türk Telekom’u özelleştirme yoluyla devralıp on milyarlarca lira kâr ettikten sonra bankalara olan 5 milyar dolarlık borcunu ödemeyen Oger Telecom’un sahibi!)
Hariri hükümeti isyanın baskısı altında kısa sürede geri adım atıp vergileri geri çekse de kitleler sokakları terk etmemekte ısrar etti. Halk isyanı sadece vergilerin geri çekilmesini talep etmekle de yetinmedi. İMF ve bankaları hedef aldı. Ülkede emekçi halka bir yararı olmayan mezhep temelli bölünmeye de meydan okudu. Arap devriminin meşhur sloganı “Halk rejimin düşmesini istiyor!” (“Eş-şab yurid iskatu’n-nizam!”) bir kez daha kitlelerin sahiplendiği slogan oldu. Emekçi halk, krizi kendi omuzlarına yıkmak isteyenlere “irhalu!” (gidin) dedi. Okullar ve bankalar bu yazının yazıldığı sırada bir haftadır kapalı ve şehirlerarası yollar da çoğu yerde halk tarafından kesilmiş durumda.
Mezhep temelli bölünmeden çıkarı olan gruplar ise elbette halkın isyanına karşı olumsuz bir tutum içerisine girdiler. Bu gruplara ait TV kanalları ya isyanı görmezden geldi ya da karalamaya çalıştı... Yozlaşmış burjuva düzeninin tüm aymaz bekçileri, Arap devrimleri boyunca duyduğumuz "emperyalizmin dizaynı" teranelerini tekrarladı.
Irak halkı yeniden sokaklarda
Kıyam eden (ayağa kalkan) bir diğer halk da Irak’ın işsizlikle ve en temel kamu hizmetlerinin olmayışıyla mücadele eden emekçi halkı. Irak, geçtiğimiz yılın Temmuz ve Kasım aylarında iki önemli eylem dalgası ile derinden sarsılmıştı. Talepleri karşılanmayan Irak halkı, temel kamu hizmetlerinin eksikliğine ve resmi rakamlara göre bile %25’e kadar yükselen işsizliğe karşı Eylül ayında yeniden, bu kez “Sen de dışarı çık!” ve “Büyük intifada!” sloganlarıyla sokaklara çıkmıştı. Bir süreliğine meydanları terk ettikten sonra, 25 Ekim'de yeniden ayağa kalktılar. Irak hükümetine bağlı milislerin göstericilere yanıtı ise 60’tan fazlasını katletmek oldu. Böylelikle, ülkedeki gösterilerde Ekim başından bu yana toplam ölü sayısı 190’ı geçti. Fakat Iraklı gençler yılmadan Bağdat, Basra, Nasıriye ve diğer bazı kentlerin sokaklarını ve meydanlarını doldurmaya ve taleplerini haykırmaya devam etmekteler. Dahası, Irak’ın güneyinde göstericiler arkadaşlarını katleden milis güçlerinin binalarını ateşe verdiler. Amara ve Divaniye’de Bedr ve Ehl El-Hak teşkilatlarının merkezleri yakıldı. Açıkça görülüyor ki, aynen Lübnan’da olduğu gibi, burada da göstericilerin hedefinde tek bir siyasî odak değil, kendi geleceklerini çalan burjuva siyasetinin tüm güçleri var. Öyle ki, bu güçler, dünyanın beşinci en büyük petrol üreticisi olan Irak'ta nüfusun yüzde 60'ının günde 6 dolardan az para kazanmasını sağlamayı başarmış durumdalar.
Öte yandan, Irak’ta da kitlelerin önderlik sorunu isyanın en önemli sorunlarından biri. Üstelik burada Şii olmakla birlikte İran ve emperyalist güçlere eşit mesafede durmayı gözeten Sadr Hareketi kurnaz bir politika izleyerek kitlelerin enerjisini kendi yelkenlerini şişirmekte kullanmayı amaçlıyor. Son olarak göstericilere desteğini yineleyen Mukteda El-Sadr, bunda bir ölçüde başarılı da oldu. Irak gençliğinin enerjisinin, kokuşmuş burjuva sistemi ile aslında çok da bir derdi olmayan bir siyasî yapının elinde mahvolmaması için, Irak’ta devrimci bir önderliğin inşası büyük bir yakıcılık arz ediyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2019 tarihli 122. sayısında yayınlanmıştır.