Faşist Bolsonaro’ya Brezilya işçi sınıfının cevabı: genel grev
Brezilya’da bu yılın başında başa geçen ve ülkeyi silahlı kuvvetlerin gerici güçleri ile birlikte yönetmek üzere adımlar atan Jair Bolsonaro, aradan daha altı ay bile geçmeden büyük sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Ekonominin sıfır büyüme temposuna düşmesine, yolsuzluklara, hükümet içinde çeşitli entrikalara son dönemde iki çok önemli unsur eklendi.
Bunlardan biri, 2003-2010 arasında cumhurbaşkanlığı yapan İşçi Partisi’nin (PT) tarihi lideri Lula’yı kanıtlanmamış bir suçtan hapse atan hâkim olan ve Bolsonaro’nun ödüllendirmek için Adalet Bakanı yaptığı Sergio Moro’nun birtakım marifetlerinin gün ışığına çıkması. Öteki daha da ciddi. Trump ile çok sıcak bir ilişkisi olan Bolsonaro, Brezilya burjuvazisinin Çin ile iş yapan kanadının çıkarları dolayısıyla Asya devine doğru açılım yapınca hem ABD yönetimi, hem de Brezilya silahlı kuvvetleri yeni cumhurbaşkanına sarı kart gösterdi.
Şimdi baş ağrılarına bir başkası ekleniyor. 14 Haziran’da 45 ile 50 milyon işçi bir genel grevle Bolsonaro’ya meydan okudu. İşçiler sadece grev yapmadı, yürüyüşler ve gösteriler aracılığıyla seslerini yükselttiler. Grevin esas hedefi, Bolsonaro’nun kongreden (Amerika kıtalarında parlamentonun adı) geçirmeye çalıştığı sosyal güvenlik “reformu”, hem şimdiki klasik sistemin yerine BES (bireysel emeklilik sistemi) getirmeye çalışıyor hem de milyonlarca Brezilyalı’yı EYT (emeklilikte yaşa takılanlar) haline getirecek. Aynen bizdeki gibi kayıt dışı çalışmanın ve işsizliğin çok yaygın olduğu bir toplumda, bugüne kadar 25 yıl olan çalışma yükümlülüğünü yaş sınırı dolayısıyla bazı kategorilerde (özellikle kadın işçilerde) 40 yıla kadar yükseltecek!
Sosyal güvenliğin yanı sıra Bolsonaro eğitim bütçesini kısarak kamu eğitimine darbe vurmaya ve ülkenin amiral gemilerinden, kamu petrol şirketi Petrobras’ı özelleştirmeye hazırlanıyor. 14 Haziran eğitim sektöründe öğretmen ve diğer çalışanların ciddi bir seferberliğinin ve 15 Mayıs’ta yapılan bir sektörel grevin ardından geliyor.
Konfederasyonlar, Bolsonaro’nun sosyal güvenlik tasarısı ile ilgili olarak vereceği bazı tavizlerle geri adım atmaya yatkın. Sadece iktidar güçlerine yakın olan UGT gibi konfederasyonlar değil, “solcu” CUT ve CTB (her ikisi de PT’ye yakın, ikincisinde PCdoB, yani Brezilya Komünist Partisi de örgütlü) de “reform”u ilke olarak kabul edip ayrıntıları tartışmaya girişiyorlar. PT de kongrede belirli tavizler karşısında hükümetin “reform”una olumlu oy kullanmaya hazırlanıyor.
Bu engellere rağmen işçi sınıfının seferberliği Bolsonaro'nun dört yıllık döneminin daha başında önemli bir konjonktür değişikliğine işaret ediyor. Faşist Bolsonaro’nun zaferi, aslında örgütlü işçi sınıfının 13 yıl süren PT iktidarı altında bütünüyle demoralize olduğu, Lula’nın hapse atılmasının, Bolsonaro karşısında seçim kazanabilecek tek alternatifi silip attığı bir ortamın ürünüydü. Başarılı 14 Haziran genel grevi işçi sınıfını uykusundan uyandırmaya yaradığı takdirde, Bolsonaro’yu rahatlatan bu atmosfer değişecek demektir. Bu yeni canlılığın PT’nin kanallarına değil, devrimci proleter bir güce akması gerekiyor. Bu yüzden Brezilya’da devrimci bir önderlik çok ciddi bir ihtiyaç. Bu ülkedeki kardeş örgütümüz Luta Pelo Socialismo (Sosyalizm Uğruna Mücadele) tam da bu amaç için çalışıyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2019 tarihli 118. sayısında yayınlanmıştır.