İşçinin Ekonomisi: 2019’da ekonomi nereye gidecek?
AKP iktidarı, ekonomik krizde en kötü dönemi atlattığımızı söyleyip duruyor. Bu doğru değil. Tam tersine 2019’da halkı çok daha kötü bir ekonomik tablo bekliyor. Çünkü Türkiye’de hâkim olan kapitalist piyasa ekonomisinin krize neden olan yapısal sorunları hiçbir şekilde çözülmedi. Piyasa kuralları çerçevesinde krizin etkilerini ötelemeye yönelik politikalar izlendi. Uluslararası ekonomik gelişmeler de Türkiye’nin aleyhine işliyor. 2008-2009 kriz yıllarının ardından batan finans şirketlerini kurtarmak için ABD ve Avrupa karşılıksız para basıp tüm dünyaya ucuz finansman sağlıyor, bizim gibi ülkeler de düşük ama ortalamanın üzerinde faiz vererek sıcak parayı çekiyor, özetle sürekli borçlanarak büyüyorlardı. 2019 yılında, özel sektörü aşırı derecede borçlu olan ve dış borçlanması giderek artan Türkiye’nin dışarıdan para bulması giderek zorlaşacak. Çünkü parayı elinde tutan emperyalist merkezler de artık para politikalarını sıkılaştırıyor. Şimdi borcu borçla kapatan Türkiye ekonomisi her geçen gün daha yüksek faizlerle borçlanıyor.
Stagflasyon tehlikesi
Aşırı miktarda ve yüksek faizle dış borçlanma ancak sürekli büyüyen bir ekonomi ve güçlü bir para birimi ile sürdürülebilir. Türkiye’deki gidişat ise hem ekonomik küçülmeye hem de paranın değerini kaybetmesine (enflasyon) doğru. Ekonomik durgunluk ve enflasyonun bir arada yaşanması stagflasyon olarak adlandırılıyor. Ekonomik krizler içinde en yıkıcı etki yaratan ve içinden en zor çıkılan durum da bu. Örneğin Japonya ekonomisi tüm 2000’li yıllar boyunca tam bir durgunluk içindeydi. Ancak enflasyon da ortalama olarak hep yüzde 2’nin altında kaldı, zaman zaman eksiye düştü. Yani enflasyonun tersi durum olan deflasyon yaşandı. Böyle durumlarda burjuva ekonomistleri, enflasyonda belirli miktarda yükselişe katlanarak ekonomik büyümeyi destekleyen ya da ekonomik büyümeden fedakârlık ederek enflasyonu dizginlemeyi hedefleyen politikalar önerirler. Türkiye’de ise şu anda ekonomik daralmaya ve işsizliğe yüzde 20’nin üzerinde bir enflasyon eşlik ediyor. Bir tür “aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” durumu diyebiliriz.
Sanayi üretimi ekside ekonomi küçülmeye devam ediyor
Aylık olarak açıklanan sanayi üretim endeksi rakamları üretimin daralmakta olduğunu gösteriyor. Sanayi üretimi yıl sonunda, bir önceki yıla göre yüzde 5,7 azaldı. Özel olarak imalat sanayi sektöründe bu küçülme daha da çarpıcı: yüzde 6,5!
Geçtiğimiz ay açıklanan büyüme rakamları içinde sermaye yatırımları üçüncü çeyrekte yüzde 3,8 azalmıştı. Dolayısıyla sanayi üretimindeki bu düşüş hiç şaşırtıcı değil. Bu eğilim olumsuz yönde devam edecektir. Zaten Berat Albayrak’ın açıkladığı 2019 büyüme tahmini bile yüzde 2,3 idi. Yine Berat Albayrak’ın açıkladığı programda işsizliğin yüzde 12’nin üzerine çıkacağı öngörülüyordu. OECD ve İMF gibi kuruluşlar ise 2019 için sıfıra yakın bir büyüme tahmin ettiklerini açıkladılar. İktidar bu çöküş tablosunu “dengelenme süreci” diyerek makyajlamaya çalışsa da durumun vahametini gizleyebilmeleri çok zor.
Enflasyonda mehter adımı
Enflasyon yüzde 25’e ulaştıktan sonra iktidarın makyajlama operasyonları ile seneyi yüzde 20’nin hemen üzerinde kapattı. Son açıklanan aylık rakamlar da tüketici fiyatlarının yüzde 0,40 oranında azaldığını gösteriyor. Enflasyonun bu gidişi mehter adımlarını andırıyor: iki ileri bir geri…
Enflasyonun 2019’da sıkıştırılmış bir yay gibi tekrar fırlayacağını öngörmek güç değil. Çünkü yıl sonunda görülen fiyat düşüşleri üç faktörden kaynaklandı. Bunlardan birincisi enerji fiyatlarındaki genel düşüş, ikincisi indirim kampanyaları, üçüncüsü ise KDV ve ÖTV indirimleriydi. İran ambargosu dolayısıyla enerji fiyatlarındaki düşüşün devam edeceğini söylemek zor. İndirim kampanyaları ve KDV/ÖTV indirimlerinin ise menzili yerel seçimlere kadar. Kaldı ki özellikle vergi indirimlerinin bütçe üzerinde yaratacağı yük, yarın enflasyonu körükleyici bir etki yapacaktır. Özetle 2019, ekonomideki küçülmeye rağmen enflasyonun yine yüksek seyredeceği bir yıl olacak.
Stagflasyonun işçi sınıfına etkisi ne olur?
Sermayenin saldırı planı hazır: Mezarda emeklilik, kölelik yasası, sendikasızlaştırma yasasından sonra sıra kıdem tazminatında!
Görüldüğü gibi Türkiye’yi ciddi bir stagflasyon tehlikesi bekliyor. Yani kriz derinleşerek sürecek. Sermaye ve onun şu anda başta bulunan iktidarı tüm bunları öngörüyor ve planını tüm faturayı işçi sınıfına ödetmek üzere yapıyor. İşçi sınıfına ödetilmek istenen fatura iki aşamadan oluşuyor. İlk olarak kısa vadede işsizliğin ve hayat pahalılığının artışı ile ikinci olarak ise yapısal ve uzun vadeli saldırılar ile krizin faturası geniş kitlelere ödetilecek.
Uzun vadeli saldırıların neler olacağını öngörmek için geçmişe bakalım. Türkiye 1999 ve 2001 yıllarında iki defa stagflasyon yaşadı. 1999’da yüzde 3,4 oranındaki küçülmeye yüzde 69’luk enflasyon eşlik etti. 2001 yılında İMF’nin dayattığı enflasyonla mücadele paketine rağmen yüzde 5,7’lik küçülme ve yüzde 68 oranındaki enflasyonu beraber gördük. 1999 bugün emeklilikte yaşa takılan milyonları mağdur eden mezarda emeklilik yasasının gündeme getirildiği yıldır. 2001’den sonra bugün çalışma yaşamını işçi için cehenneme çeviren yeni iş yasası (nam-ı diğer kölelik yasası) yürürlüğe girmiştir. 2009’da yaşanan krizden sonra ise sendikalar kanunu değiştirilmiş ve işçi sınıfının örgütsüz bırakılmasına yönelik saldırılar artmıştır.
Şimdiki krize de sermaye aynı şekilde hazırlık yapıyor ve hedefe kıdem tazminatını koymuş durumda. Kıdem tazminatının fona devredilmesiyle işçi sınıfının elinde kalan son iş güvencesi de yok edilmek isteniyor. Böylece uzun vadeli olarak işçi çıkartmanın maliyeti düşürülecek ve pazarlık gücü azalan işçi sınıfının ücretleri adım adım asgari ücrete doğru çekilecek.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2019 tarihli 112. sayısında yayınlanmıştır.