Başyazı: Emekçi halka kara kış patronlara bahar havası
Halkın geçim derdi havuz problemine döndü iyice. Yukarıdan dolduruyorsun aşağıdan akıp gidiyor. Enflasyon parayı pul etti. Maaşlar eriyip gitti. Emekçiye son darbe de gelir vergisinden geldi. Asgari ücretli bile Ağustos ayından itibaren üst vergi dilimine geçiyor. 2.136 lira ücret alan işçi yüzde 20 vergi dilimine geçtiği için Eylül ayında asgari ücret almaya başlayacak. Dev holdingler, yerli ve yabancı tekeller yüzde 22 kurumlar vergisi ödemeye devam! O bile fazla geliyor olacak ki bu ara patronlar arasında (Sabancı ailesi başta gelmek üzere) Avrupa’nın vergi cenneti Malta vatandaşlığına geçmek pek moda…
Berat Albayrak yüzde 20 enflasyonla övünüp hedefi tutturduk diyor. Merkez Bankası’nın sene başındaki enflasyon hedefi yüzde 5 imiş ne gam! 2018 yılında işsizler ordusuna 330 bin kişi eklendi ve Eylül ayı rakamlarıyla resmi işsizlik oranı yüzde 11,4 oldu. Bu rakam her geçen gün artıyor. Hükümetin Yeni Ekonomik Programı’nda resmi işsizlik hedefi 2019’da yüzde 12,1. Yani işsizler ordusuna en az 330 bin kişi daha katacaklar. Bunların hepsi resmi rakamlar. Gerçek işsizlik rakamları ise çok daha fazla. İş bulma ümidini kesmiş işsizler de katıldığında işsizler ordusu 6,4 milyon kişi, işsizlik oranı ise şimdiden yüzde 18,2. Genç işsizliğinde ise her beş gençten biri işsiz durumda.
Berat Albayrak hedefi tutturduk demekle bir yönüyle doğru söylemektedir. Çünkü iktidarın hedefi krizin faturasını hayat pahalılığı ve işsizlikle işçi ve emekçilere ödetmekti. Şu ana kadar bunu tam anlamıyla yapıyorlar. Daha fazlasını yapmıyorlarsa yerel seçimler yaklaşmakta olduğu içindir. Nisan ayından itibaren çok daha büyük bir saldırıya başlayacaklar. Saldırı planının ilk adımında, işçilerin son iş güvencesi olan kıdem tazminatının fona devredilmesi ve işten çıkartmalarda patronları caydıran tek unsurun da ortadan kaldırılması var. Kıdem tazminatı fonunu da daha önceki tüm fonlar gibi yağmalayacaklar. Emekçi halktan alıp patronların borçlarını kapatacaklar. Özetle emekçi milyonlara ödetilecek fatura daha da kabaracak.
Emekçi halkın sorunları çığ gibi büyürken, milyonlar açlık sınırında yaşarken, enflasyon beli bükerken, işsizlik geleceği karartırken siyaset alanında da daha sert bir muhalefet beklersiniz değil mi? Üstelik yerel seçimler de yaklaşıyor. Ama nerde? Düzen siyasetinde kelebeklerin uçuştuğu bir bahar havası hâkim. CHP’nin İstanbul adayı, AKP’li başkanlar Kadir Topbaş, Ali Müfit Gürtuna ile başladığı ziyaretlerini sarayda Erdoğan’ın yanında bitirecek. Anayasayı çiğneyerek aday yapılan Binali Yıldırım’ın ilk durağı ise Deniz Baykal oldu. CHP’nin Ankara adayı MHP’li Mansur Yavaş, İyi Parti’den tam destek! İyi Parti’nin Ordu adayı AKP’li eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, CHP’den alkış kıyamet! Erdoğan 3. Havalimanı işçileri haklarını aradığında komplo demişti; şimdi CHP’liler İzmir’de grev yapan İZBAN demiryolu işçileri için aynısını söylüyor. Görmüyor musunuz? Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde toplanıyor!
Patronların ve onların siyasetinin karşısında işçi sınıfının bağımsız bir kutup oluşturmasının vakti geldi de geçiyor. Bakın patronlar ve partileri sınıf çıkarları icap ettiğinde ne de kolay kol kola giriyor. Biz işçi ve emekçiler her türlü ayrımı bir kenara bırakıp neden omuz omuza vermeyelim? Söz konusu kârları olduğunda hep bir olurlar, ne milleti dert eder ne anayasa tanırlar. Biz neden anayasanın, hakkın, hukukun göz göre göre ayaklar altına alınmasını sineye çekelim? Hangi patronun, müteahhidin, tefecinin, toprak ağasının daha fazla parsa kapacağına oy vermek yerine seçimleri boykot edelim! Ayrı gayrı yok! Konfederasyon ayrımı olmadan, sendikalı sendikasız, çalışan işsiz, yerli göçmen demeden tüm işçi ve emekçilerin Birleşik İşçi Cephesi’nde birleşelim!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2019 tarihli 112. sayısında yayınlanmıştır.