İtalya’da teyeller sökülüyor
2008 finansal çöküşünden bu yana devam etmekte olan Üçüncü Büyük Depresyon döneminde Avrupa hep zayıf halka oldu. Avrupa içinde en tehlikeli durumda olanlardan biri de ekonomisi hiç büyümeyen, gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 130’undan yüksek kamu borcu ile krizin simgesi Yunanistan’dan (yüzde 175) sonra en borçlu ülkesi olan İtalya idi. Ama İtalya’da son yıllarda ne büyük ekonomik sarsıntılar, ne de Yunanistan’da ve İspanya’da olduğu gibi sosyal fırtınalar yaşandı. Şimdi bu durum değişiyor.
İtalya başbakanı Matteo Renzi, Avrupa’da moda olduğu üzere “politik kast”ın yerleşik çıkarlarına darbe vurma kisvesi altında, yürütmenin işlerini kolaylaştıracak birtakım anayasa değişikliklerini referanduma götürdü. Bunun yanı sıra seçimlerde birinci gelen partinin, oy çoğunluğu olmasa bile parlamentoda çoğunluğu elde etmesine yönelik bir seçim yasası da İtalya’nın gündeminde. Artık eski “komünistler” ile birleşerek oluşturduğu Demokrat Parti’nin Hıristiyan Demokrat damarından gelerek başbakan seçilmiş olan Renzi’nin hesabı bir sonraki dönemde ülkeyi İtalya ve Avrupa büyük sermayesinin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemekti.
Ama referandumda ağır bir yenilgi aldı. Normalden çok yüksek bir katılım oranı (yüzde 70) ve bütün bölgelere dağılmış yüksek bir hayır oranı (yüzde 60) Renzi’yi istifaya zorladı. İtalyan büyük burjuvazisinin bir bakıma 1990’lı yılların başından beri sürdürdüğü devleti yeniden yapılandırma politikası böylece yenilgiye uğradı.
Ama “hayır” cephesinin tamamı “hayırlı” değil! Son yıllarda ön-faşist bir parti niteliği kazanmış olan Kuzey Ligası da, yaşlı kurt Berlusconi’nin Forza Italia partisi de, komedyen Beppe Grillo’nun güya yenilikçi, sendika düşmanı, milliyetçi, bir dizi başka gerici özellik taşıyan Beş Yıldız Hareketi de (İtalyanca kısaltmasıyla M5S) “hayır” yanlısı idi. Bunlar bir an önce seçim yapılmasını istiyorlar ki oylarını arttırsınlar. Özellikle M5S’in iktidara geçmesi bile olanaklı.
Ama öte tarafta, işçi hareketinin mücadeleci kanadı da “hayır” çalışmasını başarılı biçimde yürüttü. Bu, iktidardaki Demokrat Parti’nin ortadan yarılmasına yol açtı. Soldan gelenler “hayır”, Hıristiyan Demokrat kökenliler “evet” oyu kullandılar.
Böylece İtalyan siyasi hayatı bir yeniden yapılanmanın eşiğine gelmiş oldu. Bir yanda, aynen Fransa ve Almanya’da olduğu gibi milliyetçiliğin faşizme dönük yüzünü temsil eden güçler burjuvazinin Avrupacı kanadı karşısında güçlendi. Bir yandan da solda bir yeniden yapılanma ve daha mücadeleci güçler oluşturma olanağı doğdu.
Devrimci İşçi Partisi’nin kardeş partisi Partito Comunista dei Lavoratori (Komünist İşçi Partisi-PCL) bu yeniden saflaşmada, solun işçi sınıfı içinde kökleşmiş en büyük devrimci partisi olarak işçi hareketini en geniş mücadele cephesine çağırıyor. İtalya işçi sınıfı İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Avrupa’da Fransa ile birlikte en büyük mücadele geleneklerine sahip işçi sınıfıdır. Gözümüz kulağımız İtalya’da!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2017 tarihli 87. sayısında yayınlanmıştır.