Kamuda darbe temizliği: Hedef 657
Darbe girişiminin önemli sonuçlarından biri de hükümetin kamuda başlattığı büyük kıyım. TSK haricinde kamuda açığa alınan memur sayısı şimdilik 51 bin dolayında. Açığa alma işlemi, hakkında soruşturma açılan memurun “tedbir” olarak görevden el çektirilmesidir. Soruşturmanın sonucuna göre hakkında işlem başlatılanlar ya memurluktan çıkarılacak ya da memurluğa devam edecek. Ancak açığa alınanlara 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu yerine OHAL ile çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin maddeleri uygulanacağından soruşturmanın ne kadar süreceği veya memurun savunmasının alınıp alınmayacağı bile henüz belli değil.
Açığa alınan memurların neredeyse yarısını (22 bine yakın) öğretmenler oluşturuyor. Özel eğitim kurumlarında çalışırken sorgusuz sualsiz lisansı iptal edilen yani bir daha öğretmenlik yapamayacakların sayısının da bir bu kadar olduğu göz önüne alındığında buradan çıkarılacak sonuç darbenin neredeyse öğretmenler tarafından yapılmaya çalışıldığı değil, cemaatin en çok nerede örgütlendiğidir. Eğitim alanı yıllar içinde gerçekleştirilen çeşitli özelleştirme hamleleriyle, hükümet tarafından teşvik edilen yayınlarla, dershanelerle, okullarla, yurtlarla itinayla cemaatlere, en çok da Gülen cemaatine terk edildi. Bizler buna karşı mücadele ederken bu kurumların yoksul çocuklar için umut kapısı olduğu söylendi durdu.
Sadece eğitim mi, devlette pek çok kadro göz göre göre çalınan sınav sorularıyla, mülakatlarda yapılan usulsüzlüklerle yıllarca cemaate tahsis edildi. Şimdi haber kanallarında, bu durum yeni ortaya çıkmış gibi cemaatin kamuya bu derece nasıl sızabildiği hararetle tartışılıyor. Onlar halkın hafızasıyla alay ettiklerini zannededursun, Tayyip Erdoğan’ın 2013’ün Aralık ayında söylediği “ne istediler de vermedik” sözü hâlâ akıllarda.
Yeni mezun, atanmayan bir öğretmenin her tarafta pıtrak gibi çoğalmış olan cemaate ait dershanelerde, özel okullarda çalışmasından daha doğal bir şey yok. Yoksul ailelere mensup pek çok öğrencinin yolu devlet tarafından itinayla teşvik edilmiş olan cemaat yurtlarından, evlerinden geçmiştir. Şimdi ortaklık bozulunca hiçbir soruşturma, yargılama olmadan cemaatin sendikasına üye diye, Bank Asya’dan kredisi var diye, cemaate ait dershanede çalıştı diye emekçilerin işlerine tümüyle son verilmesi, lisanslarının iptal edilmesi kabul edilemez. Sıradan öğretmenlerin, memurların değil, örgütün “imam”larının üzerine gidin! KPSS sorularını kimlere verdiyseniz, cemaatten diye yönetici kadrolara kimleri yerleştirdiyseniz onları açığa alın! Cemaate yakınlığıyla bilinse de hiçbir hukuki süreçten geçirmeden; yaptım, oldu diyerek sendikalar (Cihan-Sen, Aksiyon-İş) kapatılamaz! Eğer bir sorumlu aranıyorsa bu yıllar boyunca cemaatle her seviyede ortaklık yapan AKP hükümetinin bizzat kendisidir.
Bu temizlik furyasının cemaatle sınırlı kalmayacağını tüm kamu emekçileri biliyor. Tüm muhaliflerin hedef tahtasına oturacağını bilen KESK’liler 15 Temmuz’dan beri “bize ne zaman sıra gelecek” diye kaygıyla bekliyor. Ama esas saldırı 657’nin değiştirilmesiyle gelecek, bu da biliniyor. “Memuru işten atamıyoruz, atsak dava ile geri dönüyor” diye yakınıyorlardı. OHAL fırsatıyla şimdilik bu sorundan kurtuldular. Ancak daha da ötesine geçme niyetindeler. Bunun ilk sinyali bu ay yapılacak öğretmen atamalarıyla verildi. Bundan sonra öğretmenler sözleşmeli olarak alınacak. Dört yıl çalıştırıldıktan sonra mülakatı geçerlerse iki yıl aday memur olarak çalıştırılacaklar. Ancak altı yıllık sürecin sonunda, o da belki kadroya alınacaklar.
Kamuda güvenceli kadro adım adım tasfiye ediliyor. 657’yi değiştireceklerini defalarca dile getirdiler. Bir kenarda durup sıranın bize gelmesini beklemeyelim. Kamuda faaliyet gösteren tüm sendikaları harekete geçirelim, haksız işten çıkarmalara karşı çıkalım, iş güvencemize sahip çıkalım.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2016 tarihli 82. sayısında yayınlanmıştır.