Çipras kazandı, Yunan halkı kaybetti
Yunan halkı ölümü görmüştü, sıtmaya razı oldu. Syriza ve lideri Aleksis Çipras’ı, vaatlerine ve 5 Temmuz referandumunda halkın kemer sıkmaya karşı kullandığı “hayır” oyuna ihanet etmesine rağmen yeniden seçti. Halk, kendisini yıllarca Avrupa Birliği’nin (AB) dayattığı kemer sıkma programlarıyla yoksullaştırmış olan eski iktidar partilerine (sağcı Yeni Demokrasi ve sözde sosyal demokrat Pasok) yine yüz vermedi. Yeni Demokrasi’nin oyu Ocak seçimleriyle aynı kaldı (yaklaşık yüzde 28), Pasok ise azıcık kıpırdadı (yüzde 4,7’den yüzde 6,4’e). Durum açıktır: halkın üçte biri, “eski partiler kesin canıma okuyacak, bu Syriza’nın bu konuda yalpalaması mümkün” demiştir. Kötü gerçekçi seçenekler arasında en az kötüsünü seçmiştir.
Çipras Ocak ayındaki seçimde yüzde 36,3 oranında oy almıştı, bu sefer yüzde 35,5 aldı. Ama meseleyi Syriza ile eski düzen partileri arasında bir yarış gibi ele alırsanız, aslında Syriza’nın oyu artmış durumda. Çünkü Çipras’ın aldığı oya bir de Syriza’nın fabrika ayarlarına dönmesini savunarak partiden kopan, kemer sıkmaya karşı çıkarak drahmiye dönüşü savunan Halk Birliği’nin oyunu eklerseniz (yüzde 2,9) Ocak ayındaki seçime Syriza bayrağı altında giren güçlerin toplam oyu yüzde 38,4 oluyor. Demek ki halkın, düzenin geleneksel iktidar odaklarına düşmanlığı devam ediyor.
Ediyor da, razı olduğu sıtmadan hayır gelmeyeceği de ortada. Durumu Ocak ayında Syriza’nın seçildiği an ile karşılaştırdığımızda her şey ayan beyan ortaya çıkar: o seçimden sonra Yunanistan’da bir coşku ve mücadele atmosferi doğmuştu. Bu, Temmuz’daki referandumla doruğuna çıktı. Eylül, yenilginin tescil edildiği andır. Yunan işçi sınıfı ve halkı, özel koşullar doğup da büyük kitle mücadeleleri başlamadıkça, siyasi düzeyde bir süre boyunca daha ağır kemer sıkma tedbirlerine teslim olmuştur. Çipras, Yunan halkının mücadele azmini sadece sekiz ay içinde kırmayı başarmıştır!
Seçimde üçüncü ve dördüncü gelen partiler ise geleceğin tehditlerle dolu olduğunu gösteriyor. Üçüncü parti, herkesin bildiği gibi, açıkça Nazi bir parti olan Altın Şafak. Oysa bu yanlış. Üçüncü parti umutsuzluğun partisi. Seçimlere katılım oranı muhtemelen tarihi bir rekor kırarak yüzde 56’ya düştü bu seçimlerde. Oysa, Yunanistan’da oy kullanmanın zorunlu olması bir yana, katılım oranları geleneksel olarak hep yüksek olmuştur. Yukarıdaki grafikte de görüldüğü gibi, Albaylar Cuntası’nın yıkıldığı 1974 yılından, yaklaşık 20. yüzyılın sonuna kadar yüzde 80 dolaylarında dolaşmış, 2009’a kadar da yüzde 70’in epeyce üzerinde olmuştur. 2015 Ocak seçimlerinde oy kullanan 1,2 milyon insan bu seçimlerde oy kullanmamıştır! (6,3 milyondan 5,1 milyona düşüş.) Altın Şafak’ın bu seçimlerde 350 bin oy aldığını göz önüne alırsak, siyasi sistemden umudunu keserek sandığa sırtını çeviren seçmenin üçüncü parti konumunda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Altın Şafak, seçimlerden yine üçüncü parti olarak çıkmıştır. Oy oranını Ocak seçimlerine göre yüzde 6,3’ten yüzde 7’ye çıkarmıştır. Ama aslında bu yükseliş aldatıcıdır. Çünkü katılım düşmüştür, Altın Şafak’ın oy oranı bu yüzden yükselmiştir. Yoksa oyu 390 binden 350 bine düşmüştür! Üstelik, Türkiye’de deniz yoluyla Yunan adalarına geçen yüz binlerce mültecinin yarattığı büyük kaos döneminde, göçmen/mülteci karşıtı duyguları istismar etme fırsatı elde etmişken. Bunun nedenleri ne olursa olsun, sol için bu, bir nefes alma olanağı yaratıyor. Yoksa durum böyle gittikçe Altın Şafak’ın güçlenme olasılığı yüksektir. Sandık çıkış yoklamalarında ortaya çıkan bir sonuç ciddi bir uyarıdır: genel oya oranı yüzde 7 olan Altın Şafak’ın işsizlerden yüzde 17 oy aldığı görülmüştür!
Syriza dışındaki sol bu seçimde başarısız olmuştur. Syriza’nın geçen parlamentoda mevcut 149 milletvekilinden 25’ini alıp ayrı bir parti kuran Halk Birliği, Yunanistan’da yüzde 3 olan seçim barajının hemen altında (bu yazı yazılırken yüzde 2,9) oy aldığı için parlamentoya girememiştir. Halk Birliği, orijinal Syriza’yı yeniden yaratma yaklaşımıyla halka hitap edememiştir. Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ise sekter politikasının sonucunda yerinde saymaktadır. Karşısındaki en önemli rakip Syriza sarsıntılar içinden geçerken bundan hiç yararlanamamış, aynı oy oranında (yüzde 5,5) yerinde saymıştır. Tabii, mutlak oy miktarı bakımından Altın Şafak için geçerli olan KKE için de doğrudur. Oran aynı kalmakla birlikte KKE’nin aldığı oy, yaklaşık 340 binden 280 bine düşmüştür! Yani KKE tabanını genişletmek bir yana kan kaybetmektedir.
Kardeş partimiz EEK, bu seçimlerde Andarsya (Anti-Kapitalist Sol Cephe) adını taşıyan, bir dizi partiyi bir araya getiren bir blok ile birlikte yer almıştır. Bu liste zayıf bir sonuç elde etmiş, yüzde 1’e ulaşamamıştır. Buna rağmen oy oranını ve miktarını arttırmış olduğu dikkat çekiyor. Geçen seçimde yüzde 0,64 olan oy oranı, bu seçimde yüzde 0,85’e çıkmıştır. Öteki soldan farklı olarak mutlak sayı olarak da oyları artmış, düşen katılıma rağmen 39 binden 46 bine yükselmiştir. Üstelik Andarsya, geçen seçime ulusalcı sol bir blok olan MARS ile birlikte girmişti. MARS bu seçimde Halk Birliği ile işbirliği yapmış, Andarsya’nın bir azınlığı dahi aynı yönde davranmıştır. Bu yüzden, kendi mütevazı sınırları içinde, Andarsya-EEK blokunun seçim performansı başarılı sayılabilir.
Çipras kazandı. Siyasi kariyeri şimdilik yükseliş içinde. Ne mutlu ona! Ya işçi sınıfı, ya halk? Kafa karışıklığı, demoralizasyon, umutsuzluk. Bu seçimlerin Yunan halkı için verdiği mesaj budur. Şimdi işçi sınıfı içinde ciddi bir hareketlenme olmaksızın veya başka bir ülkedeki bir gelişme Yunan halkını yeniden umutlandırmaksızın durumun değişmesini beklemek kolay değildir.