“Nefes alamıyorum!”: Yunanistan halkı hesap sormak için sokakta!

yunanistan

26 Ocak Pazar günü komşumuz Yunanistan’da halk kitleleri milyonlarıyla sokaklara ve meydanlara aktı. 40 kentte, kimisi köy ölçeğinde toplam 108 yerleşim merkezinde, Yunan hükümeti protesto edildi. Atina’nın ana meydanı Sintagma doldu taştı. Selanik sokaklarında yüz binler yürüdü.

Komşudaki gösterilerin konusu bizde de sık sık görülen türden bir “tren kazası”. Demiryolu cinayeti desek daha doğru olur. Bolu’daki otelde ya da Adana’daki kız öğrenci yurdundaki yangınlar gibi, tabii en çok Çorlu’daki tren faciası gibi. İki yıl önce, 28 Şubat 2023'te yaşanan, 57 kişinin hayatını kaybettiği demiryolu cinayetinin yaraları hâlâ taze. Son hareketlenmeyi tetikleyen, kazadaki tedbirsizlikleri gösteren yeni bir ses kaydının ortaya çıkması oldu.

Facianın özelliği şu: Çift hatlı olması gereken bir demiryolu kesiminde karşıt yönde ilerleyen, biri yolcu, öteki yük taşıyan iki tren çarpışınca büyük bir patlamayla yangın çıkıyor ve yolcu treninde Atina’dan Selanik’teki üniversitelerine dönmekte olan çok sayıda öğrenci başkalarıyla birlikte hayatını yitiriyor. Öğrencilerden bazılarının ebeveynlerine telefonda “nefes alamıyorum” diye haykırması, 2020’de ABD’de George Floyd adlı siyahinin polisin boğazına basması sırasında söylediği sözün aynı, herkes onu hatırlıyor.

Bizden farklı olarak, orada Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis (aynı ismi taşıyan eski Yunanistan başbakanının yeğeni) kazanın ardından istifa etmişti. Ancak halk bakanla yetinmek istemiyor. Demiryolu altyapısındaki eksikliklerin ve denetim mekanizmalarındaki yetersizliklerin yıllardır göz ardı edildiği belirtiliyor. Olayın en çarpıcı yanlarından biri de yük treninin benzinle karıştırılıp hileli yakıt oluşturmak için kullanılan yasaklı kerosen (parafin, gazyağı) taşıyor olması. Zaten patlamaya ve yangına yol açan bu. Bu maddenin taşınması yasadışı bir iş. Kimse daha bunun hesabını vermemiş bulunuyor. Yolcu treniyle aynı hatta karşıdan gelen tren ölüm treni yani!

Kapitalizm kriz içinde her ülkede battıkça batıyor. Her yerde halkı koruyacak tedbirler maliyetler arasında ilk kesintiye uğrayan kalem oluyor. Bütün ülkelerde kapitalistlerin krizi, emekçi halkı sadece düşük ücret, işsizlik, halk sağlığının ihmali ve benzeri şekillerde değil, üst üste yaşanan böyle felaketlerle de vuruyor. “Türk-Yunan düşmanlığı” propagandasını elimizin tersiyle itmek ve bütün ülkelerin işçilerinin bu zalim kapitalist sisteme karşı birlikte mücadelesini örgütlemek, kurtuluşun tek yolu.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2025 tarihli 185. sayısında yayınlanmıştır.