Kamu Emekçisinin Sesi: "Tek Din, Tek Dil, Tek Mezhep Dayatmasına Karşı 13 Şubat’ta Boykota!"
Laik, bilimsel ve anadilde eğitim için, Eğitimin piyasalaştırılmasına karşı durmak için, Zorunlu din derslerinin kaldırılması için, Diyanet İşleri Bakanlığının kapatılması için, 13 Şubat’ta yapılacak olan boykotu büyütelim…
12 yılı aşkın süredir tek başına iktidar olan AKP, bu süre boyunca kendi ayağına bağ olacak tüm engelleri kaldırdıktan sonra, özellikle son birkaç yıl içerisinde gerçek gerici yüzünü daha net bir biçimde göstermeye başladı. Başlangıçta özellikle bürokrasiyi ele geçirmeye çalışan ve tüm kurumları tek tek kontrolüne alan AKP, son dönemde ise kendi varlığını daim kılacak yapısal değişimlere girmiştir. Bu yapısal değişimlerin temellerinden birisini de eğitimin dinselleştirilmesi hamleleri oluşturmaktadır.
AKP şefi Erdoğan’ın geçtiğimiz yıllarda dillendirdiği “dindar nesiller yetiştirme” söylemi bir nevi bu hamlelerin başlangıç noktası olmuştur. Özellikle bu söylemle birlikte eğitim alanında gerici adımlar hızlı bir biçimde atılmaya başlamıştır. İmam Hatipler yaygınlaştırılmış, seçmeli din dersleri adı altında tüm okullar İmam Hatip’e çevrilmeye çalışılmıştır. Nihayetinde geçtiğimiz Aralık ayında toplanan 19. Milli Eğitim Şûrasında ise iktidarın kafasındaki eğitimle ilgili tüm gerici planlar somut bir biçimde karşımıza çıkmıştır. Karma eğitimin kaldırılmasından, anaokullarında “değerler eğitimi” adı altında din eğitimine, ilkokulun ilk üç sınıfında zorunlu din derslerinden Osmanlıcaya kadar pek çok gerici hedef bu şûrada dillendirildi. Sadece dillendirilmekle de kalmadı, kararlar yasalaşmadan fiili adımlar da atıldı.
Tüm bu adımlar atılırken ise Aleviler ve Kürtler gibi ezilen halkların, inanç topluluklarının haklı talepleri görmezlikten gelindi ve geliniyor. Alevilerin zorunlu din derslerinin kaldırılması ile ilgili talepleri ve zorunlu din derslerinin kaldırılması ile ilgili AİHM kararları görmezlikten geliniyor. Çözüm süreci diye adlandırılan ve Kürt ulusal hareketi ile ilgili yapılan barış görüşmelerinin en önemli talebi olan ana dilde eğitim talebi de aynı şekilde görmezden geliniyor. Yani AKP hükümeti Alevilerin, Kürtlerin, inançsızların talepleri karşısında tek din, tek dil, tek mezhep dayatmasını sürdürüyor. Üstelik AKP bu dayatmayı ekonomik sömürü çarkını perdelemek için kullanıyor. Eğitimde atılan gerici adımların bir yüzü AKP’nin tekçi-bağnaz fikirleriyse diğer yüzü de bu alandaki piyasalaşma hamlelerini halkın gözünden gizleme çabasından başka bir şey değildir. O halde şunu açıklıkla belirtebiliriz ki eğitimden yaşanan gerici adımlara karşı mücadele etmek demek aynı zamanda eğitimin piyasalaştırılmasına karşı mücadele etmek anlamına da gelmeli, bu iki mücadele birlikte sürdürülmelidir.
AKP hükümeti eğitim alanındaki tüm gerici ve piyasacı adımlarını planlı bir biçimde yavaş yavaş uygulamaya sokmaktadır. Önce çoğu zaman yandaş sendika ve dernekleri vasıtasıyla zemin hazırlanmakta, sonra ufak ufak dillendirilmekte ardından da hayata geçirilmektedir. İktidarı pekiştikçe de bu adımlar hızlanmaktadır. Bu emekçiler için oldukça tehlikeli bir durumdur. Toplum içindeki farklı inanç gruplarını yok sayma, asimile etme, farklı halkların dillerini yok etme ve nihayetinde tüm kamu hizmetlerini piyasanın hizmetine sunma adımları emekçiler arasındaki eşitsizlikleri derinleştirmek anlamına gelir.
Bizler AKP hükümetinin bu tekçi dayatmasına karşı mutlak surette bütünlüklü bir direniş ve mücadele hattı kurmak zorundayız. Bu bağlamda 13 Şubat’ta yapılacak olan boykot ve Eğitim Sen’in grev kararı bu hattın kurulması açısında çok önemli bir başlangıç olacaktır.
Laik, bilimsel ve anadilde eğitim için,
Eğitimin piyasalaştırılmasına karşı durmak için,
Zorunlu din derslerinin kaldırılması için,
Diyanet İşleri Bakanlığının kapatılması için,
13 Şubat’ta yapılacak olan boykotu büyütelim…