İşçinin Ekonomi Rehberi
İşçinin mutfağında yangın var!
2013 yılı enflasyon rakamları açıklandı ve Tüketici Fiyatları Endeksi’ne göre enflasyon yüzde 7,4 oldu. AKP hükümetinin 2013 için resmi enflasyon hedefi yüzde 5,3’tü. Sene içinde bu hedef yüzde 6,8 olarak düzeltilmişti. Yıl sonunda gerçekleşen enflasyonun bu iki rakamı da geçerek yüzde 7,4’e ulaşması, ekonomideki bozulmanın ve krize doğru gidişin bir başka habercisi oldu.
Enflasyonun yükselmesinin perde arkasında ise çok daha vahim bir tablo var. Zira yüzde 7,4’lük enflasyon, işçi ve emekçilerin gündelik yaşamda hissettiği hayat pahalılığını yansıtmaktan uzak. Bunun sebebi enflasyon hesaplanırken Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) genel bir tüketim sepeti üzerinden hareket etmesi. Bu sepette çikolata, badem içi, mısır gevreği, baklava gibi az tüketilen ürünleri çıkarıp halkın en çok tükettiği 40 gıda ürünü (peynir, zeytin, patates, soğan, et, balık, fasulye, ekmek vb.) hesap edilirse yıllık fiyat artışı yüzde 16,2’yi buluyor. İşçi ailesinin her zaman en önemli harcama kalemi olan sağlıkta ise enflasyon yüzde 69!
İşçi ailesi, çocuklarının eğitimi içi harcadığı rakamlarda ise dershane ücretlerinde yüzde 13,1, anaokulu ücretinde yüzde 10,5, servis ücretlerinde yüzde 9,7, üniversite katkı payında yüzde 221,8’lik artışlarla karşılaştı.
Devlet resmi enflasyon rakamlarını özellikle düşük tutuyor. Bunun sebebi, hükümetin ekonomiyi olduğundan iyi gösterme çabasından öte bir anlam ifade ediyor. Kamu emekçileri ve işçilerin topu sözleşmelerde hak ettikleri enflasyon farkları daha düşük hesaplanıyor. İşçi hem mutfağındaki yangınla hem de düşük hesaplanan ücret zamlarıyla iki defa kaybediyor.
Ekonomik büyüme işçiye yansısaydı asgari ücret 1634 TL olacaktı
AKP hükümeti seçim döneminde bir propaganda malzemesi olarak ekonomik büyümeye sarıldı. Oysaki AKP hükümeti dönemi de öncekiler gibi ekonomideki büyümeyi işçiye yansıtmadı. Patronların kasası doldu, yetmeyince ayakkabı kutularında milyonlar istiflendi ama işçinin hayatında bir değişiklik olmadı. DİSK Araştırma Merkezi’nin yaptığı çalışmada son 35 yılda ekonominin 3,8 kat, kişi başına gelirin ise 2,4 kat büyüdüğü belirlendi. Ancak başta asgari ücret olmak üzere işçinin hanesine giren meblağ ise yerinde saydı. Eğer ekonomik büyümeden asgari ücretli kendine düşen payı alsaydı bugün asgari ücretin 1634 TL olması gerekiyordu. 35 senenin içindeki AKP döneminde ise kişi başına milli gelir ile ücretler arasındaki makasın daha da açıldığı görülüyor. Yani milletin çoğunluğunu ücretli işçiler ve emekçiler oluşturuyor ama geliri patronlar götürüyor.
Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik kesim gelir pastasının yaklaşık yüzde 8’ini, en zengin binde 1’lik kesim yüzde 2’sini, en zengin on binde 1’lik kesim ise pastasının yüzde 0.5’ini alıyor. Bu son on binde binlik kesimin evine ayda ortalama 148 bin dolar giriyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2014 tarihli 54. sayısında yayınlanmıştır.