Paris ve Roboskî'nin hesabı verilmedi!
Roboskî'de 34 Kürt'ün katledilmesinin üzerinden 500 gün, Paris suikastının üzerinden ise dört ay geçti. Her ikisinin de hesabı verilmedi. Aşağıda gazetemizin Mayıs sayısında yer alan yazıyı bir kez daha bir yayınlıyoruz.
Paris suikastı gerçekleşeli dört ay oldu. Bu dört ay boyunca soruşturma milim ilerlemedi. Ömer Güney adlı bir Kürt’ün cinayet zanlısı olarak yakalanması dikkatleri “PKK’de iç hesaplaşma” tezine doğru yöneltti. Ama Ömer Güney’in Türkiye devletinin ajanı olması ihtimali, özellikle de son yıllarda defalarca ailesinden gizli biçimde Ankara’ya gelmiş olması, oku devlet yönüne çevirmiştir. Ama ne Fransız devleti meselenin üzerine gitmektedir, ne de Türk devleti.
Roboskî’ye gelince, çoğu çocuk 34 Kürt’ün Aralık 2011’de katledildiği bu olay konusunda Karayılan son derecede ilginç ve önemli teknik ayrıntılara değinmiştir. Bir yandan, Karayılan’a göre uçak bombardımanından birçok insanın sağ kurtulması çok daha fazla beklenebilir bir şeydir. Ama devlet teker teker avlayarak herkesi hatta katırları da öldürmüştür. İkincisi, bırakın Bahoz Erdal’ı, en acemi gerillanın bile Uludere’nin karı dolayısıyla o mevsimde bu yolu kullanmayacağını herkes bilir. “Yani Bahoz oradaydı da vurduk bir safsatadan ibarettir.”
Paris suikastı ve Roboskî “yol kazaları” değildir. “Barış müzakereleri” denen sürecin asli parçalarıdır. Türkiye devletinin ve en başta hükümetinin “hem konuş, hem öldür” türü bir politika gütmekte olduğuna dair en güçlü belirtidir. Bunlar, Kürt hareketine şayet “barış”a yanaşmazsa kendisini ne beklediğine dair verilen bir uyarı sinyali olarak görünmektedir. Bunların hesabı mutlaka sorulmalıdır.