Mısır devrimi Türkiye solunu yola getiriyor! (Mu?)
Mısırlı yoksullar devrimden umut kesmiş! Peki, günlerdir, hatta Kasım’ın sonundan beri, Tahrir’e çıkarken, başkanlık sarayını kuşatırken, Süveyş’te, Port Said’de, İsmailiye’de ilan edilmiş olan OHAL’in gece sokağa çıkma yasağını ayaklar altına alırken, onlarca ölü verirken ne yapıyorlar? Bu umut kesmekse umut beslemek nasıl oluyor? Bunun adı saçmalamaktan başka bir şey olamaz. İnsan, hele Marksizm adına, gözlerini hakikate kapatırsa işte böyle zavallı duruma düşer!
2011 yılını Arap dünyası devrimle geçirdi. Sadece devrimin şaha kalktığı Tunus ve Mısır’da değil, Yemen’de, Bahreyn’de ve bir ilk aşamada Suriye’de. Ama 2011 yılı boyunca Türkiye solunun ezici çoğunluğu herkesi yaşananın “Ortadoğu’nun emperyalizm tarafından yeniden dizaynı” olduğuna inandırmaya çalıştı. Tuhaftır, ayaklanma ve devrime çok daha açık olacağını bekleyebileceğimiz Özgür Gündem gazetesinde bile bu teorinin sayfalar boyunca savunulduğunu görmek mümkündü. Şimdi Özgür Gündem (30 Ocak nüshası örnek olsun) “İkinci devrim”den söz ediyor. İkinci devrimi yaşıyorsak, elbette birincisi de olmuştur!
Eskiler, basında dost gazeteler için “refikimiz” derlerdi. Biz de “dost acı söyler” diyerek refikimiz BirGün gazetesinin macerasına değineceğiz. BirGün bütün 2011 yılı boyunca “devrim” nitelenmesine karşı çıktı, Mısır’da yaşananın “Ortadoğu’nun emperyalizm tarafından yeniden dizaynı” olduğu teorisini yaymaya çalıştı. Şimdi ise her gün “Mısır devriminin 2. yıldönümünde” şu oldu, bu oldu yazıyor! (26, 27, 28 Ocak tarihli nüshalara bakılabilir.) Yoldaşlar, hani devrim yoktu, nasıl oldu da ikinci yıldönümünü idrak ettik?
26 Ocak’taki haber daha da çarpıcı. BirGün, kendi okurunun Mısır’da bir devrim olduğu fikrine pek alışık olmadığını bildiği için bir gün önce, 25 Ocak’ta devrimin 2. yıldönümü dolayısıyla yaşananları anlatmadan önce, devrimin tarihçesini de anlatmış ki, okur artık kendisini BirGün’ün iki senedir yatırmakta olduğu uykudan uyanabilsin. Bu tarihin içinde en çok dikkat çeken nokta, gazetenin devrimin devirdiği Hüsnü Mübarek’i “ABD’nin sıkı müttefiki” olarak anması. Şimdi, bu kadar basit bir gerçeği teslim etmek için iki yıl beklemek gerekiyor muydu? Şayet bu doğruysa, “yeniden dizayn” teorisini nasıl savundunuz? İki yıl önce Mübarek’in “ABD’nin sıkı müttefiki” olduğunu bilmiyor muydunuz?
Devrim nelere kadir, hep işaret ediyoruz. Biz iki yıldır Mısır devriminin çok büyük bir devrim olduğunu ne kadar vurgularsak vurgulayalım, Türkiye solunun geniş kesimlerini ikna edemedik. Ama bakın devrim BirGün’ü dogmatik uykusundan nasıl uyandırdı! Kendi gerçekliğini nasıl kabul ettirdi!
Peki neden? Esas soru bu. Bunu da yazdık bu iki yıl boyunca hep. Türkiye solunun geniş kesimleri Müslüman halka güvenmiyor. Onlar ayağa kalkınca nasıl olsa İslamcı hareketleri destekler, dolayısıyla bu işten Müslüman Kardeşler kârlı çıkar, bizde de Erdoğan’ın eli güçlenir, öyleyse… devrime devrim demeyelim! İşte Mısır devriminin (ve daha genel olarak Arap devriminin) solda tanınmamasında rol oynayan bu çok acı (ve acıklı) akıl yürütmedir. Halka güvenmemektir! Şimdi ise devrim açıkça İslamcı cumhurbaşkanını hedef aldığı için artık adı konulabiliyor. İşte hatanın temeli!
Hatadan ne zaman dönülürse dönülsün makbuldür. Refikimiz BirGün’e “hakikat dünyasına hoş geldiniz!” diyoruz. Ama herkes aynı derecede esnek olamıyor. Türkiye Komünist Partisi (TKP) tarafından yayınlanmakta olan soL gazetesi bugün bile, devrime hâlâ devrim diyemiyor. O yüzden de battıkça batıyor. Olayları tam bir burjuva gazeteciliği mantığıyla “Mısır sokakları kana bulandı” veya “Mısır sokaklarında kan aktı” diye verebiliyor! (27 Ocak) Ama bundan daha acıklısı 28 Ocak’taki manşetler. İlk sayfada “Mısırlı yoksullar ‘devrimden’ umut kesti”. soL “devrim”i tırnak içine alarak aklınca alay ediyor. İçeride ise “yoksulların uğradığı hayal kırıklığı”ndan söz ediliyor.
Mısırlı yoksullar devrimden umut kesmiş! Peki, günlerdir, hatta Kasım’ın sonundan beri, Tahrir’e çıkarken, başkanlık sarayını kuşatırken, Süveyş’te, Port Said’de, İsmailiye’de ilan edilmiş olan OHAL’in gece sokağa çıkma yasağını ayaklar altına alırken, onlarca ölü verirken ne yapıyorlar? Bu umut kesmekse umut beslemek nasıl oluyor? Bunun adı saçmalamaktan başka bir şey olamaz. İnsan, hele Marksizm adına, gözlerini hakikate kapatırsa işte böyle zavallı duruma düşer!
Mısır devrimi Ocak-Şubat 2011 ve Kasım 2011 dalgalarından sonra üçüncü dalgasını yaşıyor. Bu dalga Kasım sonunda başladı, iniş çıkışlarla sürdü ve halen devam ediyor. Devrim, en başta devrimci Marksist bir önderliğin yokluğu olmak üzere, çok büyük sorunlarla karşı karşıya. Kazanacağı konusunda hiç de emin olamayız. Ama başta Mısırlı Marksistler olmak üzere bütün dünya solu, şayet yaşananın bir devrim olduğunu tanıyıp ona göre davranmazsak, kaybetmesini garanti altına almış oluruz!
Haydi Mısır devrimiyle dayanışmaya!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2013 tarihli 40. sayısında yayınlanmıştır.