Tren kazası mı? Cinayet ve soygun mu!

Ankara’da gerçekleşen ve 9 kişinin hayatını yitirmesiyle sonuçlanan kazayla ilgili, TCDD’de görevli bir hareket memuru, bir makasçı ve bir kontrolör gözaltına alındıktan sonra mahkemeye sevk edildi. Bir kez daha sorumluların hesap vermesiyle değil sorumluluğun birilerine yıkılmasıyla karşı karşıyayız.

Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan bölgede sinyalizasyon olmamasına ilişkin eleştirilere şöyle cevap vermişti: “Sinyalizasyon sistemi demiryolu işletmeciliği için olmazsa olmaz bir sistem değil.” Bu sözlerin kendisi Ulaştırma Bakanı’nın derhal istifa etmesini ve yargılanmasını gerektiriyor. Çünkü tren yollarında sinyalizasyonun olmamasının sebebi devletin gücünün yetmemesi yani yokluk değil yolsuzluk.

Ankara kazasından sonra gündeme gelen Eylül 2018 Sayıştay denetim raporu bu doğrultuda son derece çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor. Türkiye’de 12 bin kilometrelik tren hattının 5 bin kilometresinde sinyalizasyon var ve bu sistem kazaların önlemek için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla sinyalizasyon sisteminin kurulması tren yolu inşaat ihalelerinde mutlaka yer alıyor. Fakat yüklenici firmalar sistematik olarak bu sistemlerin inşasından kaçınıyor.

Yüklenici firmalara yüz milyonlarca lira nasıl peşkeş çekiliyor?

Neden mi? Çünkü sinyalizasyon ve elektrifikasyon gibi kalemler devleti soymak için elverişli kalemler değil. Gerekli cihazların alımı ve kurulumunun maliyeti belli. Oysa kazı ve doldurma işlemleri öyle değil. Rakamları şişirip milletin parasını cebe indirmek için gayet elverişli. Sayıştay raporu bir örnekten hareket ederek kazı ve doldurma işlerinden oluşan güzergâh işleri kaleminde şirketlerin kazı işlerinde kamunun öngördüğü maliyetin 9 katı, dolgu işlerinde ise 22 katı teklif vererek ihaleyi aldığını gösteriyor. Güzergâh işlerinde rakamları böyle şişiren şirket, en düşük teklifle ihaleyi almak için diğer kalemleri de maliyetin altında gösteriyor.

Sayıştay raporundaki örnek ihalede 115 milyon lira maliyet öngörülen elektrifikasyon ve sinyalizasyon için sadece 3 milyon lira ayrılmış. Yani şirket ihaleye girerken açık açık ben kazı yapıp cebimi dolduracağım, elektrifikasyon ve sinyalizasyon da yapmayacağım demiş. İhaleyi şirkete peşkeş çekenler bunu en baştan biliyormuş. Nitekim daha sonra yapılan denetimlerde sinyalizasyon için tek çivi dahi çakılmadığı görülmüş.

Yüklenici şirket kazı ve dolgu yapıp durmuş en çok da cebini doldurmuş. İlgili Sayıştay raporunun 47. sayfasından kelime kelime aktaralım: Yükleniciye yapılan KDV ve fiyat farkı hariç 658 milyon TL hakediş ödemesi karşılığında gerçekleştirilen imalatların yaklaşık maliyet değeri 231 milyon TL’dir. Bir başka deyişle, yüklenicinin yapmış olduğu, yaklaşık maliyeti 231 milyon TL olan imalat karşılığında 658 milyon TL (2,8 katı) ödeme yapılmıştır. İdarenin, ihalenin yapılması ve işin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almaması nedeniyle, sadece bu yapım işinde maliyetinin (658.524.794,51 TL – 231.865.978,14 TL) 426.658.816,37 TL üzerinde ödeme yapılmasına neden olunmuştur.”

Bakanlıktan akıllara ziyan takdir hakkı savunması

Sayıştay, kamunun bu şekilde zarara uğratılmasının sinyalizasyon ve elektrifikasyon ihalelerinin ayrı yapılmasıyla mümkün olduğunu söylüyor. Bakanlığın cevabı: “Sayıştay idarenin takdir hakkını sınırlayamaz!” Sayıştay maliyetlerin üzerinde şirkete para aktarmışsınız diyor. Bakanlık “ispat edin” diye cevap veriyor. Akıllara ziyan! Rakamları Sayıştay uydurmuyor, zaten bu rakamlar bakanlığın ihale şartnamesinde var. Apartman yönetimi toplantısı olsa kavga çıkar. Sayıştay resmi üslubu bozmadan izahat getiriyor: İdare cevabında güzergah kazı ve dolgu iş kalemlerinin aşırı yüksek fiyatlı olduğunun ispat edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bulguda yer alan Tablo 1’de belirtildiği üzere yüklenicinin güzergah kazı iş kalemi için verdiği fiyat teklifi yaklaşık maliyetteki birim fiyatın 9 katı, güzergah dolgu iş kalemi için verdiği fiyat teklifi ise yaklaşık maliyetteki birim fiyatın 22 katı kadardır. Bir başka deyişle, yüklenicinin teklif fiyatı İdare tarafından hazırlanan yaklaşık T.C. Sayıştay Başkanlığı Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2017 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu 54 maliyette yer alan fiyatla karşılaştırılarak tespit yapılmıştır. Bu nedenle, İdare cevabında, söz konusu iş kalemlerinin fiyatının aşırı yüksek olduğunun ispatının tarafımızdan yapılması gerektiği yönündeki iddiası yersizdir.”  

Hesap sormamak soyguna ve cinayete ortak olmaktır

Sayıştay raporu, Ankara’daki tren kazasının pekala önlenebilecekken yolsuzluk dolayısıyla gerçekleşmiş olabileceğini gösteriyor. Bu kazayı değil cinayeti akıllara getiriyor. Gözaltına alınan çalışanların işlemlerinin Cinayet Büro Amirliği’nde işlemlerinin yapılması da bu açıdan son derece ironik. Ne var ki katili yanlış yerde arıyorlar. İhalelerde parsayı götürenlerin demiryolundaki cinayeti üç demiryolu çalışanına yıkmasına izin verilmemelidir. Bu sadece milletten çalınanların hesabını sormak için değil aynı zamanda yeni ölümleri engellemek için de gereklidir. Bugünlere 2004’te 41 kişinin öldüğü Pamukova tren kazası davasının 2012’de zaman aşımına uğratılmasıyla geldiğimizi unutmamalıyız. Çorlu’daki tren kazasındaki kayıplarımız ve acılarımız hale tap tazedir. Artık hesap sormamak yeni cinayetlere ortak olmaktır.