Kertürk

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’nin Batı Kürdistan’da oluşmuş olan birleşik cephenin altını oyma faaliyetleri ilerliyor. Bu, PYD’yi ya teslim olmaya ya da radikalleşmeye itecektir. İlkinin yaşanmaması, ikinci olasılıkta ise Batı Kürdistan’ın ayakta kalabilmesi için uluslararası dayanışma gerekiyor.

“Önümüzdeki hafta Dışişleri Bakanımı Kuzey Irak’a yolluyorum.” Tayyip Erdoğan’ın dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, bilindiği gibi “Kuzey Irak”a, yani doğru adıyla federal Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ne gitti. Ama ne gidiş! Önce (karşı manşette daha önce yazdığımız gibi) Barzani ile karikatür gibi bir açıklama yaptı. Suriye’nin kuzeyinde (doğru adıyla Batı Kürdistan’da) “terör ve aşırı örgütlerin faaliyetlerine izin verilmeyeceği”ni açıkladılar. Bu açıklamanın esas olarak Özgür Suriye Ordusu’na tıpatıp uyması bir yana, karikatür gibi olan bir yanı daha var: Barzani Suriye’nin kuzeyinde, yani yüzlerce kilometre ötede, PKK’nin sadece iktidarda olmasına da değil, “faaliyetlerine” izin verilmeyeceğini belirten bir metne imza atıyor. Ama kendisinin Başkanı konumunda olduğu Kürdistan Bölgesi’nde, yani burnunun dibinde binlerce PKK militanı barınıyor. Onlara dokunamıyor. Sen önce kendi bölgende PKK’nin “faaliyetlerine” izin verme, başka yerlere sonra karışırsın!

“Ama ne gidiş” dedik. Davutoğlu, Barzani ile bütünüyle anlaşma sağlandığını açıkladıktan sonra kalktı, herkesin şaşkın gözleri önünde Kerkük’e gitti. Aman efendim, muhterem Sıfır Ahmet Paşa*, Barzani ile bütünüyle hemfikir olduysanız Kerkük’e gidip Irak Türkmen Cephesi’yle neden kucaklaşırsınız? Neden Kerkük’te ne yapılmasını istiyorlarsa, onların kâğıdı doldurmasını, sizin de altını imzalayacağınızı söylersiniz? En önemlisi, neden “Kerkük Türktür, Türk kalacak!” sloganını atan bir salonun karşısında gülücükler dağıtırsınız? Sadece Barzani mi anlamıştır ne yaptığınızı, çocuklar dahi anlar! Barzani’yi tehdit ediyorsunuz. “Sen PKK’yi bitime işinde benimle olmazsan, ben de Kerkük’ü sana yedirmem” diyorsunuz.

Davutoğlu’nun bu satranç hamlesi, Gerçek gazetesinin AKP hükümetinin Barzani ile kurduğu ilişkiye getirdiği teşhisi bütünüyle doğrulamış oluyor. Gazetemiz Mayıs sayısında bu ilişkiyi “Kerkük’e karşı PKK” olarak nitelemişti. Barzani Türkiye’ye PKK’yi tasfiye etmekte yardımcı olacak, buna karşılık Türkiye de Irak Kürdistan Bölgesi’nin Kerkük’e el koymasına onay verecek, destekleyecekti. Şimdi denklem tersinden aritmetik sağlamadan geçmiş oldu. Davutoğlu Barzani’ye, “madem sen PKK’yi tasfiye bir yana, onunla birlikte yeni bir Kürdistan oluşumu kuruyorsun, o zaman ‘Kerkük Türktür, Türk kalacak’” dedi!

“Ama ne gidiş” dedik. Davutoğlu bir de Suriye Kürt hareketinin PKK-PYD çizgisi dışındaki örgütlerinin emperyalizmin oyuncağı, Türkiye’nin yaratığı Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ile Erbil’de masaya oturmasını sağladı. Bu Kürtler, daha Temmuz başında Kahire toplantısında SUK ve benzeri Suriye kuruluşları Kürtlerin bir halk olarak varlığını dahi kabul etmeyince onlarla yumruk yumruğa gelip toplantıyı terk eden Kürtler. Şimdi ne oldu da SUK ile anlaşmaya gidiyorlar? Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’nin Batı Kürdistan’da oluşmuş olan birleşik cephenin altını oyma faaliyetleri ilerliyor. Bu, PYD’yi ya teslim olmaya ya da radikalleşmeye itecektir. İlkinin yaşanmaması, ikinci olasılıkta ise Batı Kürdistan’ın ayakta kalabilmesi için uluslararası dayanışma gerekiyor.

 

* Neden “Sıfır Ahmet Paşa”? Çünkü, Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı’na “komşularla sıfır sorun” şiarıyla geldi. Şimdi neredeyse hepsiyle (Suriye, Irak, İran, Ermenistan, hatta Azerbaycan) kavgalı Türkiye. Yedi-Sekiz Ahmet Paşa, “mektepler olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” demiş. Sıfır Ahmet Paşa da komşular olmasa “sıfır sorun” yaşardı zahir!