İşçi hareketinde deprem
Gözünüzü işçi sınıfına dikmenin zamanı nihayet geldi. O çok küçümsenen işçi sınıfı, hem de binlerce işçinin çalıştığı klasik fabrikalarda, hem de klasiklerin klasiği metal sektöründe başını kaldırıyor. İşçi sınıfının en güçlü taburları doğruluyor. Titreyin ey patronlar! Halaya durun ey emekçiler ve ezilenler!
Akın akın geliyor işçiler. Bursa’nın Orhangazi Emek Kültür Merkezi’nin çevresi ana baba günü. Saflar belirlenmiş, barikatlar kurulmuş. Bir tarafta, Türkiye işçi sınıfının en mücadeleci günlerinden bugüne miras bıraktığı Birleşik Metal İş Sendikası’nın (BMİS) merkez ve şube yöneticileri, temsilcileri, işçileri. BMİS bir buçuk yıldır hem 2010 toplu sözleşmesinde yürüttüğü mücadele, hem de derinden derine Türk Metal işçisinin gözünü açma çabası sayesinde, 5 bininden fazlası mavi yakalı 6400 işçinin çalıştığı, üç fabrikadan oluşan Bosch firmasının işçilerini örgütleme işini tamamlıyor. İşçiler vardiya çıkışı servislerine binmiyor, BMİS’in otobüslerine yürüyor, toplu halde kültür merkezine geliyor, noter koşulunu da yerine getirerek Türk Metal’den ayırlıyor, BMİS’e katılıyor.
Öte tarafta, Türkiye işçi sınıfının en güçlü taburları olan metal işçilerini burjuvazi adına disiplin altına alan, şovenist ideolojiyle uyuşturan, sonra da patronlara armağan eden gerici sarı sendika Türk Metal’in birlikleri. Birlikleri diyoruz, çünkü bunlar bindirilmiş kıtalar gibi askeri amaçlarla getirilmiş. Türk Metal’i terk etmeye karar veren yüzlerce, binlerce Bosch işçisinin BMİS’e katılmak üzere Orhangazi Emek Kültür Merkezi’ne girmesine fiziksel olarak engel olmak amacıyla toplamış sendika onları oraya. Bursalı metal işçisinden yüz bulamayınca da, ta Gebze’den Arçelik işçisini, Gölcük’ten Ford işçisini getirmiş. Ama duyanlar var, Türk Metal’in bindirilmiş kıtalarından bile “bizim burada ne işimiz var?” diyerek işçi kardeşlerinin özgür iradeleriyle mücadeleci bir sendikayı seçmesine engel olmanın bir işçiye yakışmayacağını dile getiren ve savaş alanını terk eden!
Fabrikalardan gelen Bosch işçisi şovenist sarı sendikanın askeri saflarını sloganlar atarak yarıyor geçiyor ve kültür merkezine giriyor. Yarılan, sadece Türk Metal’in paralı tosuncukları ile bindirilmiş kıtalarının kurduğu barikat değildir. Yarılan, 12 Eylül’dür!
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin burjuvazinin işçi sınıfına savaşında kirli işlerini yaptığı 12 Eylül askeri diktatörlüğünü izleyen otuz yıl boyunca, işçi sınıfı çok kahramanca eylemler yaptı. 1989 Bahar Eylemleri, 1990-91 Zonguldak Komünü, 1990’lı yılların KESK’in kuruluşuna giden yolu döşeyen mücadeleleri, Paşabahçe, Erdemir ve diğerleri, en yakınımızda Tekel işçilerinin Sakarya Komünü. Ama bunların hiç biri, 12 Eylül’ün sendikal alanda kurduğu, DİSK’in bir köşeye sıkıştırılmasına, sınıf mücadeleci sendikacılığın kuşatılmasına dayalı güçler dengesini değiştiremedi.
İşte şimdi 12 Eylül’e hücum başlıyor. Bursa’da Renault, Tofaş, yan sanayi işçileri, İzmir’de Delphi’den sonra demir çelik, Trakya’da BSH, hepsi 12 Eylül’ün yaratığı olan Türk Metal denen deli gömleğini yırtmayı tartışmaya başlıyor. Yayılma mürekkep lekesi gibi mi olacak yoksa sancılı ve uzatılmış bir süreç mi, bilinemez. Ama Türkiye işçi sınıfı içinde bir yer sarsıntısıdır başlayan!
Gözünüzü işçi sınıfına dikmenin zamanı nihayet geldi. O çok küçümsenen işçi sınıfı, hem de binlerce işçinin çalıştığı klasik fabrikalarda, hem de klasiklerin klasiği metal sektöründe başını kaldırıyor. İşçi sınıfının en güçlü taburları doğruluyor. Titreyin ey patronlar! Halaya durun ey emekçiler ve ezilenler! Sosyal savaşta saldırıyı püskütmeye başlayacağımız günler yaklaşıyor!