Bursa Gürsu’da iş cinayeti: Daha fazla ölmemek için işçi denetimi

Bursa'nın Gürsu ilçesinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi'ndeki tekstil fabrikasında 8 Kasım 2017 günü patlama meydana geldi. Buhar kazanındaki gaz sıkışması sebebiyle yaşanan patlamada, fabrikanın çatısı tamamen çöktü ve ikisi Suriyeli göçmen işçi olmak üzere 5 kişi yaşamını yitirdi, 16 kişi yaralandı.

Bu zamana kadar fabrikalarda, madenlerde, iş yerlerinde yaşanan iş cinayetlerinin, sakat kalmaların, yaralanmaların hepsinde olduğu gibi bu olayda da ihmaller, denetimsizlikler ve kâr elde etme hırsı çıkıyor karşımıza. Tekstil sektörü de birçok sektörde olduğu gibi boya ve tehlikeli kimyasalların kullanıldığı bir sektör. Bu sebeple kullanılan makinelerin, kazanların, işçi güvenliği için kullanılan tüm ekipmanların sürekli denetim altında tutulması, gerektiğinde değiştirilmesi ve yenilenmesi tartışmasız çok önemli. Ancak çoğu firmada bırakın bu makinelerin değişimini ve yenilenmesini boyahanelerde çalışan işçilerin boya ve kimyasalları solumaması için kullanacağı maskeler, bunların deriye temas etmemesi için  gereken iş kıyafetleri ve eldivenleri bile alınmıyor, alınsa da uzun zamanlı kullanıldığı için yeterli korumayı sağlamıyor. Patronların bizlerin emeklerinden çalıp kar etmeleri yetmezmiş gibi yaşamımızdan da çalıp bu önemleri bir gider olarak görüyorlar ve bu konuyu dahi bir kâr hesabına çeviriyorlar.

Patronların kar hırsı için yapabileceklerinin sonu yok elbette ancak buna göz yuman, iş yerlerini denetimden uzak bırakarak bu cinayetlerin önünü açan bir devlet ve AKP hükümeti var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2013 yılında yayınlanan ve 2016'da yürürlüğe girmesi gereken “Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi Hakkında Yönetmelik”AKP tarafından önce 2017'ye daha sonra ise 2019 yılına ertelenmiş, böylelikle boya ve tehlikeli kimyasallarla çalışan işletmelerin gerekli önemleri alma zorunluluğu ortadan kalkmıştır. Ayrıca şirketlerde iş güvenliği uzmanlarının patronlar tarafından istihdam edilmesi ve bunların ücretlerini denetlemekle yükümlü oldukları patronlardan alıyor olması iş güvenliğini felç eden en önemli unsurlardan biri. Bu olayın bize gösterdiği başka bir durum ise ucuz işçiliğin, sigortasız ve güvencesiz çalışmanın geldiği noktadır. Olayda iki Suriyeli göçmen işçi hayatını kaybetmiştir ve işverenin ”Onlar fabrikaya ziyarete gelmişlerdi.” sözleri her şeyi ayan beyan gün yüzüne çıkarmıştır.

Biz emekçiler yakınlarımızın olduğu ya da yakınında bulunduğu fabrikalarda bir iş cinayeti yaşandığında yüreğimiz ağzımızda, elimiz telefonda beklemeye mahkum değiliz. Ölen belki bugün bizim yakınımız değilse de bir işçidir, bir emekçidir. Sınıf kardeşimizdir. İşte bu yüzden fabrikalar işçi denetiminde olmalıdır. Bu yüzden insanca yaşayabileceğimiz, iş hastalıklarından ölmediğimiz, yaşama hakkının sadece yasalarda yer alan cümleden ibaret olmadığı bir dünya için örgütlenmeliyiz. Geleceğimizi kendi ellerimizle inşa etmeliyiz.