Özgecan davasına sahip çıkalım!
Şubat ayında Türkiye Özgecan’ın vahşice öldürülmesi ile sarsıldı. Kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı kadınlar ayağa kalktı, sokakları, meydanları doldurdu. Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mitinglerine en çok bu konu damgasını vurdu. Özgecan son olsun derken, her gün kadınların yaşamını en yakınlarındaki erkekler ellerinden almaya devam ediyor. Çünkü yasalarda ciddi bir caydırıcılık olmadığı gibi mevcut yasalar bile uygulanmıyor, devlet de kadınları korumuyor. Aksine iyi hal, tahrik indirimi gibi gerekçelerle, kadınlara karşı ayrımcılığı körükleyerek kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini teşvik ediyor.
Bu öyle bir teşvik ki kendileri içerideyken bile onlara başka kadınları tehdit etme cesareti veriyor. Özgecan’ı öldüren minibüs şoförü Suphi Altındöken’in eşi Neslihan Altındöken, kendisine de şiddet uyguladığını belgeleyen evraklarla birlikte aynı soyadı taşımak istemediğini belirterek Suphi Altındöken’e boşanma dava açtı. Başvurunun ardından Neslihan Altındöken’in avukatı Ebru Çatıkkaş’a “davadan çekileceksin, yoksa sonun Özgecan gibi olur” diye tehdit telefonları geldi. Özgecan’ı öldürdükten sonra cesedini yok etmek için arkadaşlarından yardım isteyen Suphi Altındöken’in bu kez de başka bir arkadaşı yardımıyla bu tehditleri savurduğunu düşünmemek için bir neden yok.
Peki şimdi ne olacak? Bu tehditleri savuranlar yani Özgecan’ın katilleri 12 Haziran’da Mersin Tarsus Adliyesi’nde ilk kez hakim karşısına çıkacak. Büyük ihtimalle de takım elbise kravat giymiş “iyi halleri” ve yüzlerindeki “pişmanlık” ifadeleri ile. Meydanı onlara bırakmamak için, Özgecan’ın katillerinin, onları koruyan yasaların ve devletin karşısında Özgecan’a ve onunla birlikte öldürülen kadınlara sahip çıkmak için, 12 Haziran’da orada olalım. Mahkeme salonunu bir mücadele alanına çevirelim.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2015 tarihli 68. sayısında yayınlanmıştır.