Polonez işçisi tarih yazdı
17 Temmuz’da 13 işçinin Tekgıda-İş sendikasına üye olduğu için işten atılmasıyla başlayan daha sonra bu işten atmalara karşı eylem yapan 133 işçinin daha işten atılmasıyla büyüyen, Polonez işçilerinin direnişi 173. gününde zaferle sonuçlandı. Çalışma Bakanlığının arabuluculuğunda bir araya gelen Tekgıda-İş sendikası ve Polonez şirketi yetkilileri işçilere kıdem ve ihbar tazminatlarının yanı sıra işsiz kaldıkları dönemin ücretlerinin, tüm bunların üzerine kıdem yılına göre ek tazminatlar ödenmesi konusunda uzlaştılar. Yapılan anlaşma Çatalca’daki direniş çadırında davul zurnayla halaylar çekilerek kutlandı. İşçiler hep bir ağızdan direne direne kazandık diye haykırdı. Zafer haberinin ertesi günü fabrika önündeki çadırlar da yine halaylar ve sloganlar eşliğinde kaldırıldı. Direnişin önderi (işçilerin deyimiyle “komutan”) Yunus Durdu mücadelenin başında tarih yazacağız demişti. Polonez işçisi şanlı bir direnişle adını işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazdı.
Polonez direnişi işçi sınıfının makus talihini yendi
Polonez işçisi bu mücadelenin sonucunda sendikalı olarak işlerine geri dönemedi. Ancak işçilerin elde ettiği tazminatlar sadece parasal bir kazanımı ifade etmiyor aynı zamanda sendikalaşma yolunda pek çok baskıya ve hak gaspına uğrayan işçi sınıfının makus talihinin de yenilmesi anlamına geliyor. Çünkü Türkiye’de işçi hakları kâğıt üstünde varmış gibi gözükse de sermaye tarafından sistematik olarak gasbediliyor. İşçilere bu hak gasplarına karşı mahkemede hak arama yoluna gitmeleri söyleniyor. Mahkemelerse aylar değil yıllar sürüyor. Geciken adalet işçiler için haklarını fiilen kullanamamalarına, hak ettikleri tazminatların da zaman içinde pul olmasına neden oluyor. Polonez işçisi direnerek işte işçilere dayatılan bu makus talihi yenmiştir.
Bir sabah ansızın Babıali’de iş aş hürriyet sloganları
46. kod ile yani yüz kızartıcı suç iftirası ile tazminatsız ve işsizlik sigortasından da yararlanamayacak şekilde işten atılan Polonez işçilerine haklarını aramaları için mahkeme yolu gösterildi. Onlar beklemedi ve direnme yolunu seçti. Polisin biber gazlı saldırısıyla karşılaştılar. Fabrika önü abluka altına alındı. Kaymakamlığa yürüdüler. Orada sabahladılar. Fabrikaya iş müfettişlerinin gelmesini ve 46. kodun kaldırılmasını sağladılar. Bu ilklere daha sonra Türk-İş Genel Başkanı’nın, Çalışma Bakan Yardımcılarının, kaymakamın direniş çadırını ziyarete gelmesi de eklenecekti. Bir sabah ansızın Polonez işçisi Valilik binasının önünde belirdi. Hürriyet devriminin sembolü Babıali bir asır sonra işçilerin iş aş hürriyet sloganlarıyla inledi. Polonez direnişçileri gündelikçi kaçak işçileri taşıyan servisleri salmadılar. Birbirlerine zincirlerle kenetlendiler, fabrika kapılarının önüne yattılar. Şafak operasyonu ile ters kelepçeyle gözaltına alındılar, fabrika önündeki direniş alanından sürüldüler ama yılmadılar. Gözaltından çıkışta bir kez daha Kaymakamlığın önünde gece gündüz direnişe başladılar. Fabrika önündeki direniş alanını yeniden kazandılar. Polisin biber gazının ya da ters kelepçesinin durduramadığı işçileri kış şartlarının yıldıracağını düşünenler tabii ki yine yanıldılar. Polonez fabrikasının önünde sobalı çadırlar kuruldu. Polonez işçisi “yağmur çamur yağsa da kış kıyamet kopsa da direneceğiz” diye haykırdı.
Anayasal Hak Yürüyüşü: Çatalca’dan Gebze’ye her yer Kavel her yer Polonez!
Nihayet Çatalca’dan Ankara’ya Anayasal Hak Yürüyüşü başladı. Fabrikanın önünde ilk direniş, tarlada polisle kovalamaca derken ilk barikat aşıldı. Yürüyüş Çatalca Adliyesi önünde durdurulunca da açlık grevi başladı. Ve yine bir sabah ansızın Polonez işçisi Kartal’daki İstanbul Anadolu Adliyesi’ne yürüyüşe geçti. Kurulan her barikat bir bir aşıldı. Anayasa’nın 51. maddesini (sendika hakkı) savunmak için başlayan Anayasal Hak Yürüyüşü’nde Polonez işçileri 34. maddeyi (yürüyüş hakkı) de söke söke kazandı. Polonez işçileri Gebze’de grev hakkını grev yasağına karşı grev yaparak savunan metal işçileriyle buluştu. Omuz omuza “susma haykır Anayasa 54 grev haktır” sloganı atıldı. Her yer Kavel her yer Polonez oldu. İşte Polonez işçisi işçi sınıfının makus talihini böyle yendi. Yolu böyle açtı! Kölelik koşullarına, açlık ücretleriyle çalışmaya mahkûm olmamak, Anayasal haklarını kullanmak, sendikalı olmak, geçinebilecek ücretlerle insanca yaşamak isteyenler için artık Polonez bir sucuk markası değildir; iş, aş, hürriyet için direnişin bayrağıdır! Şimdi sıra bu bayrağı alıp, insanca yaşamak ve çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için yola koyulacak olan diğer işçilerde!