Metal Fabrikalarından Haberler - Ekim 2023
Metal işkolundaki fabrikalarda çalışan işçilerin gazetemiz için yazdıkları yazıları okurlarımızla paylaşıyoruz.
Ne Mehmet ne Gaye, tek çare sınıf siyasetinde birleşmek! - Dilovası’ndan bir metal işçisi
Merhaba dostlar. Ben Dilovası’nda çalışan bir metal işçisiyim. Eylül ayında Orta Vadeli Program 2024-2026 (OVP) açıklandı. Açıklanan programa göre istibdadın önümüzdeki üç yıldaki dört temel hedefi “afet yaralarının sarılması; enflasyonun tek haneye düşürülmesi; yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ve sosyal adalet ve refahının güçlendirilmesi” olarak sıralanıyor. İstibdadın, rasyonel yani akılcı politikalara dönüş yeni ekonomi politikasının sloganı. Demek ki önceki politika akılcı değildi. Ne diyordu faizle ilgili Erdoğan? “Nas var! Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Faiz sebep, enflasyon sonuç…” Merkez Bankasının başına getirdiği Hafize Gaye Erkan “nas” falan dinlemeden “akılcı politikalar” sloganı ile ekonomide faiz artışına gitti. Nas’ a ne oldu şimdi? Eskiden akıl dışı şimdi sözde akılcı politikaları yüzünden işçi sınıfının çektiği ekonomik sıkıntılara yeni yükler bineceği gün gibi ortadadır. OVP ile enflasyonla, işsizlikle, vergilerle, zamlarla her yolla işçiye emekçiye krizin faturasının kesileceği belli. Krizi yaratan biz miyiz yoksa işçisine Türk Lirası ile ödeme yapıp, emeğin ürettiklerini dolarla euroyla satarak büyük kârlar edinen patronlar mı? Son 1,5 yılda 750 milyar lira kâr eden bankalar mı, istibdadın MB ve Hazine’den kur korumalı mevduat aracılığıyla 600 milyar liraya yakın ödeme yaptığı para babaları mı? Eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun Seyşeller, Man Adası vb. gibi vergi cennetlerinde kayıt dışı 500 milyar dolar tuttuklarını söylediği patronlar mı? “Mehmet Şimşek’e karışma da işini yapsın. Orta Vadeli Program bir fırsattır.” diyen muhalefetteki Kılıçdaroğlu daha düne kadar iktidar ile kanlı bıçaklıyken sermayenin çıkarları olunca nasılda birlik oluyorlar. Fırsat olan program kıdem tazminatına göz dikilmesi midir? Karışmada işini yapsın dediğin Mehmet Şimşek’in geçmişte “Türkiye'de işgücü reform paketinin yapılması lazım. Kıdem tazminatının yeniden yapılandırılması lazım. Kısmi zamanlı esnek çalışmanın getirilmesi lazım... Kıdem tazminatı konusunda dünyanın en yüksek yüklerinden biri Türkiye'nin üzerinde.” diyerek bahsetmesi midir? Kılıçdaroğlu iktidar olsa o da aynısını yapacaktı. O yüzden Mehmet Şimşek’e bu güzellemeleri. Biz işçiler emekçiler olarak düzen siyasetinde değil sınıf siyasetinde birleşmeliyiz. OVP’de açıkça yer verilmeyen kıdem tazminatının fona devri meselesi Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) adı altında kamuoyuna sunuluyor, 13.414 lira olan brüt asgari ücrete göre kıdem tazminatı tavanı 23.484 lira olarak belirlendi. Kıdem tazminatı tavanı asgari ücretin 1,75 katına kadar indi. Bu oran 1982’de 7,5 kattı. AKP’nin iktidara geldiği 2002’de yaklaşık 5 kattı. Eskiden tazminatıyla evini, arabasını alabilen işçi şu dönem arabanın yanından dahi geçemezken, TES ile, türlü oyunlar ile tazminat hakkımıza göz dikilmesine hep birlikte ses çıkarmalıyız. En düşük emekli maaşının 7500 TL olduğu bu ekonomide, ne halleri varsa görsünler deyip saraylarda yaşayanların bu düzen siyasetinde, biz işçi emekçilerin sınıf siyasetinde birleşmekten başka çaremiz yok. Bu kriz kârlarındaki yıllık artış yüzde 423’ü aşan firmaların krizidir, emekçi halkı borçlandırarak milyarlarca lira kâr eden bankaların krizidir, para babalarının krizidir, offshore hesaplarında milyarlarca dolar kaçıran patronların krizidir, BU KRİZ SARAY REJİMİNİN KRİZİDİR…
Baskılara ve düşük ücretlere karşı tek yumruk olmalıyız! - İstanbul Avcılar’dan bir metal işçisi
Merhaba işçi emekçi yoldaşlarım. Ben iki senedir Avcılar’da telefon üretimi yapan bir metal fabrikasında çalışıyorum. Düşük maaşlar, psikolojik baskılar, mobing, yapılan en ufak hataya tutanak tutulması, haksız işten atmalar, tuvalet gibi ihtiyaçlarda dakika tutulması gibi birçok sorun yaşıyorduk. Biz bütün bunlara karşı örgütlendik ve zorlu bir direniş ve mücadele sonucunda sendikamızı fabrikaya soktuk. Bu mücadelemiz sonucunda birçok şey kazandık. Maddi olarak daha iyi bir duruma geldik, ancak ne yazık ki enflasyon ile maaşlarımız tekrar eridi gitti. Şimdi patron da pek zam vermek istemiyormuş. Ayrıca halen yöneticilerin bitmek bilmeyen mobingi, psikolojik baskıları devam etmekte olan bir çalışma ortamındayız. Yeni işe alınan meslek lisesi stajyerlerini bu fabrika işten atılanların yerine çalıştırıyor. Hem düşük ücret veriyor hem de bir işçi gibi tüm mesai çalıştırıyor. Bunlara itiraz ettiğimizde de tazminat ödememek için istifaya zorlanıyoruz. Ve biz işçi, emekçi bir yumruk olmadan patrondan istediklerimizi alamayız. Biz istemezsek vermezler. Biz birlik ve beraberlik içinde olmalı ve patronların sandalyesini devirmeye çalışmalıyız. Kendi fabrikamızda yeni sözleşme dönemi yaklaşırken tüm işçi-emekçi sınıfına birlik ve beraberliğimizi hiçbir zaman kaybetmememiz gerektiğini duyurmak istiyorum. Bu kötü baskılara, düşük ücretlere, kötü muamelelere karşı işçi sınıfının büyük bir zafer alması için tek yumruk olmaya çağırıyorum.
Söylenme değil icraat bekliyoruz: Eylemse eylem grevse grev! - Bursa OYAK Renault fabrikası işçileri
MESS ile sendika arasında ilk görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede ilk 15 idari maddenin kabul edildiği açıklandı. Sözleşme taslağında 1 Eylül'den itibaren sözleşme imzalanana kadar her ay 5 bin TL yatacağı yazıyordu. Sendika temsilcilerinin dediğine göre ilk görüşmede büyük ihtimal 5 bin TL konusunda anlaşacaklardı. Eylül'ün sonuna doğru para yatar diyorlardı. Sendikanın istediği gibi olmadı. İşverenlerin kendi aralarında anlaşamadıklarından dolayı bir sonraki görüşmeye kaldığını söylediler.
Şube başkanı ve temsilciler fabrika içinde dolaşmaya başladılar. Sendika yönetimi açıklanan taslağı ne kadar çok övmeye çalışsa da fayda etmiyor. Kimse açıklanan taslağı kabul etmiyor. Tek dedikleri şey teşkilatımıza ve taslağımıza sahip çıkalım, arkasında duralım. Başka bir şey bilmiyorlar. Teşkilatın içindeki kişilerin kime çalıştığı, taslağı kimlerle birlikte hazırlandığı belli değil. Fabrikalardaki yapılan anketler hiçbir şekilde taslağa yansıtılmamış. Bu taslak bize değil, işverene kazandırıyor.
Pevrul Kavlak'ın Cumhuriyet gazetesinde verdiği röportajda standartların üzerinde sözleşme yaptığından bahsediyor. Oysa biz ne yaşadığımızı biliyoruz. Önceki dönemlerde her sözleşme işçiler için hüsranla bitti. Her sözleşme altı ay geçmeden erimeye başladı. İki yılın sonunda yeni sözleşmeye eksi ile başlıyoruz. Tam tersine yıllardır yapılan sözleşmeler standartların altında kaldı. Her on yılda bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kaldığını, faturanın da işçiye kesildiğini söylüyor. Evet doğru her krizde krizin faturası işçiye emekçiye kesiliyor. Peki sendika bu konuda ne yapıyor?
Mücadele etmek yerine söylendi durdu. Hükümete söylendi, patronlara söylendi. İşçi ve emekçilerin haklarını mücadele ederek kazanmak ve korumak yerine, hükümet ya da patronlarla uzlaşıp, işçilerin çıkarlarını geri plana itti. Hükümetle ya da patronlarla en kötü koşullarda uzlaşmaktan başka bir şey yapmadı. Üç yüz bine yakın üyesi olan sendika başkanına bakın! Grev hakkını kullanamadığından dolayı rahatsız olduğunu dile getiriyor. Grevlerin genel sağlık ve güvenlik gerekçesiyle ertelendiğini (yasaklandığını) bu gerekçenin bizim iş kolu ile alakası olmadığını söylüyor. Ne niyetle yapıldığını madem biliyorsun elinden tutan mı var? Fabrikalar da işçiler "eylemse eylem, grevse grev" sloganları atarken sendika yönetimi ve temsilciler grev yasaklanır da anlaşamazsak "yüksek hakem kuruluna" giderse çok düşük zam alırız diyerek yıllarca bizi korkutmaya çalıştılar.
Biz sendika başkanından şunu bekleriz: Hükümet ile patronların yazdığı senaryoda "figüranı" olmalarını değil, işçi sınıfı için yüreğini ortaya koyan grev yasağına karşı grev diyerek onurlu bir mücadele vermesini bekleriz!
Türk, Kürt, göçmen bütün işçiler aynı cefayı çekiyoruz. Bizi ayrıştırma çabalarına boyun eğmeden mücadeleye devam. Gelin canlar bir olalım! - Tuzla Chen Solar’dan metal işçisi bir kadın
Selam Canlar, Ben Deri Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Chen Solar fabrikasında çalışan kadın bir işçiyim. Geçen dönemlerde bir eylem sürecindeydik. Sunduğumuz talepler karşılanacağının sözünü alınca eyleme ara verdik. Tuvalet sayımız arttırıldı, mola alanının ve alt kat üretimin havalandırmasının yapımının başlangıç ve bitiş tarihlerini içeren bir takvimi patron fabrikanın her yerine asacak.
Belli bir süre içinde talep ettiğimiz sözler tutulmadığı sürece ve bizdeki bu azim birlik ve beraberlik olduğu sürece hiçbir zaman geri adım atmayacağız. 1,5 ay boyunca her vardiyada üretimi 1 saat aksattığımız bir eylem yaptık. Eylem sürecinde yeri geldi mobingler psikolojik baskılarla karşılaştık ama hiçbir zaman geri adım atmadık.
Ben buradan Smart Solar’daki işçi kardeşlerime seslenmek istiyorum. Ne olursa olsun birlik ve beraberliğinizi bozmalarına izin vermeyin. Biz onlardan ne eksik ne fazla bir şey istiyoruz. Sadece daha güzel şartlarda, çalışmak ve hakkımız olanı almak istiyoruz. Biz onlara boyun eğdikçe onlara istediklerini vermiş olacağız. Bu süreçte her zaman yanınızda olduğumuzu unutmayın.
Maddi anlamda ücretlerimizi, koşullarımızı biraz daha iyileştirmek adına işçinin yolu mücadeleden geçiyorken Corning işçisinin 76 gündür grevde olması gibi, işçi sınıfının bu anlamda verdiği mücadele devam ediyorken hükümetin kıdem tazminatına saldırısı gündemde. Ben kıdem tazminatıma dokunulmasın istemiyorum. O kadar sorun varken bu ülkede işçinin kıdem tazminatına göz dikildi. Neden hep işçi sınıfı ezilerek çalıştırılıyor?
Benim Kürt bir kadın olarak söylemek istediğim bir şey var: Bu sistemde, bu düzende bizi hep ayrıştırmak istemişlerdir. Gelin bu düzene karşı çıkalım ve onlara istediklerini vermeyelim. Bu ayrıştırmaları ancak safımızı ve sınıfımızı bilerek ortadan kaldırabiliriz. Patronların karşısında ancak böyle güçlü durabiliriz.
Ben bu toplumda hem kadın hem işçi hem de bir Kürt olarak varım ve var olmaya devam edeceğim. Ve Türk, Kürt, göçmen diğer bütün işçi kardeşlerimle aynı cefayı çekiyorum. Sistemin bize dayatmalarına, bizi ayrıştırma çabalarına boyun eğmeden mücadeleye devam. Gelin canlar bir olalım!
Patrona yeterince kazandırdık, sıra sınıf mücadelesini kazanmakta! - HT Solar fabrikasından bir işçi
Merhaba dostlar, yoldaşlar.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en büyük sanayi şirketlerini kapsayan ISO 500 listesi yayınlandı. 2017’den beri örgütlü olduğumuz HT Solar firması bu listede tam 109 sıra yukarı çıkarak 200. sıraya yükselmiş. 6 milyar TL net satış gerçekleştirmiş. Ekonomik gidişat sanki toplumun tüm kesimlerini kötü etkiliyormuş gibi düşünenler bu tabloya iyi baksın. Geçmişteki tüm mücadelelere ve kazanımlarımıza rağmen metal sektörünün örgütlü fabrikaları olarak saatlik ücretlerimiz asgari ücretin bir diş üstünde. Firmamızın asıl sahibi Çin devleti, bu topraklarda darphane gibi para basarken biz ayın sonunu getiremiyoruz, borç döndürecek kredi bile bulamıyoruz.
Tüm bunları hatırlatmakta yarar var çünkü sözleşme görüşmeleri kapıda. Sözleşme dönemleri ne hikmetse Türkiye’de patronların ağlama merhalesine denk gelir, sanki bu gelirler ve kâr rekorları hiç yayınlanmıyormuş gibi, fabrika ha battı ha batacak gibi davranırlar. Bu dönemde üretim hatları yenileniyor, belki bir müddet fabrikamızdaki işçi sayısı üretim ile orantısız gözükecek, belki de gönüllü çıkışlar ve daralma sözleri kulaktan kulağa yayılacak. Bunlar bizi yanıltmamalı. Türkiye’deki kur gerçeği ve iktidarın sonsuz desteği ile bu memleket ihracatçılar için bir cennet, veriler ortada. Ancak sözleşme dönemi buraların dikensiz gül bahçesini olmadığını da biz onlara göstereceğiz, göstermeliyiz. Son sözleşmemizden bu yana dur durak bilmedik, dünyanın dört bir yanına kurulan güneş paneli tarlaları bizim elimizden geçti. Geleceğin umudu dedikleri yeşil enerjiyi var eden bizleriz. Pandemi dinlemeden, yaz kış demeden ürettik. Sendikamızla birlikte taslağımızı hepimize hayırlı olacak şekilde hazırlıyoruz. Sözleşme sürecini paralel yürüttüğümüz MESS’e bağlı fabrikadaki kardeşlerimizle birlikte tüm sınıfa örnek olacak sözleşmeler imzalamak dileğiyle. İş, aş, hürriyet için işgal, grev, direniş!
Hürriyetimiz için grev - Smart Solar dan bir işçi
Dostlar merhaba. Smart Solar fabrikamızda Toplu İş Sözleşmesi sürecimiz ile arabulucu sürecimiz bitti. Üç yıla yakındır büyük bir mücadele sonucunda patronu masaya oturtmuş ve haklarımızı da talep etmiş bulunmaktayız. Tabii, bu sürece sendikalaşmak anayasal hakkımız olduğu halde kolay gelmedik. İşten atma saldırıları, bitmek bilmeyen yetki mahkemeleri ve bu uzun süreçte patronun baskılarına karşı her daim dik durduk ve boyun eğmedik.
Bu süreçte patron fabrikalarına fabrika katarken, kârlarını katlarken bizim hanemize enflasyonla mücadele etmek düştü. Bir de bunun yanında bu kavgaya sahip çıktığımız için, alın terimiz için türlü bahanelerle işten atılma endişesini hep yaşadık.
Ancak Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihi o kadar zengin ki bu mücadele tarihinden öğrendiklerimizle buralara kadar geldik. İşten atma saldırılarına karşı işgal, baskılara karşı direnişi örgütledik ve şimdi de hürriyetimiz için greve hazırlanıyoruz.
Birçok arkadaşımız daha önce sendikal düzende çalışmadığı için grev onlar içinde yeni bir okul olacak ve bu okuldan mezun olmak için ekmeğimizi savunmak için sabırsızlanıyoruz.
Sendikalı olmak için verdiğimiz mücadele sırasında söke söke aldığımız haklar bize gökten zembille inmedi. TİS sonrasında kazandığımız haklarımız da gökten zembille inmeyecek. Buralara kadar gelmek için işçi sınıfının bütün mücadele yöntemlerini kullandık ve kullanmaya devam edeceğiz. Hürriyetimiz için grev, hükümetin orta vadeli program adı altında bizi yoksullaştıran saldırısına karşı grev.
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için! - Gebze’den metal işçisi bir kadın
Merhaba yoldaşlar. Benim fabrikam MESS’li olmasa da bizim de gündemimizde tabiki bu önemli sözleşme var. Benim çalıştığım fabrika tesadüfen MESS’in hemen arkasından yeni dönem toplu iş sözleşmesine oturacak. Tedarikçilerimizden ve müşteri firmalarımızdan da MESS’li olanlar var. Hem zamanlama açısından hem de iş ortakları açısından her sözleşme döneminde bir grup madde direkt MESS’ten kopyalanıyor bizde. Bu ortaklık sadece bizim fabrika için değil tabii, herhangi bir fabrikada kaybedilmiş her hak, sermayenin en ufak yeni gasbı, tüm işçi sınıfı için bir geri adımdır. Aynı şekilde kazanılmış her tekil mücadele örneği de sınıfımızın ortak kazanımıdır. Tüm Türkiye işçi sınıfı için yeni çıtalardır. Bu sebeple 140 bin metal işçisi ve ailelerinin ocağına girecek ekmeğin pazarlığının döndüğü bu sözleşmede sendika bürokrasisinin bizlere layık gördüğü sefil zamları kabul etmeyerek, sermayenin ve biz emekçi halkını onlara yem etmekten başka bir işlevi olmayan kapitalist devletin sopasını kırarak, yeni haklar kazanmak ve cesurca mücadele etmek boynumuzun borcudur. Hepimizin görevidir. Özetle sevgili yoldaşlar, her mücadelenin işçi sınıfı için anlamı “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için”dir. MESS sözleşmesinde, bu gruba bağlı olsun, olmasın, sendikalı, sendikasız fark etmeksizin tüm işçilerin mücadelesi alınabilecek en yüksek zam oranlarında, en iyi kazanımlarda olmalıdır. Yüz binlerce işçinin ve ailelerinin önümüzdeki iki yıl boğazından geçecek ekmeğin pazarlığının döndüğü bu sözleşmede sarı sendikaların “Cumhuriyet Sözleşmesi” diye pazarladığı rezil taslağa karşı çıkmamız gerekmektedir. Sözleşmede anlaşmazlık durumunda açıklanabilecek her türlü grev yasağına karşı çıkmalıyız. Bu durumda yaşayacağımız fiili grevleri sahiplenmeliyiz. Onurlu mücadelemizin yolu bellidir yoldaşlar, sınıf dayanışması! MESS’i ezeceğiz! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Enflasyon farkı için sözleşme beklenmesin - Çerkezköy’den bir metal işçisi kadın
Merhaba arkadaşlar, ben Çerkezköy O.S.B'den bir metal işçisiyim. Fabrikada TİS dönemi yaklaşıyor ama TİS görüşmelerinin yapılmaya başlandığı, taslakların oluşturulduğu şu dönemde maalesef ki sendikamız tarafından hiçbir şekilde bilgilendirilmedik ya da biz çalışanlar olarak fikrimiz sorulmadı. Beklentilerimiz göz önünde tutulmadı. Bizim fabrikamızda Türk Metal var. Bizler iş yeri temsilcilerinden bilgi almak istedik fakat gelin görün ki onların da konuyla ilgili bilgisi yok. Bize henüz bilgi verilmedi diye savunmaya geçiyorlar. ''Biz işçi sendikasıyız, biz çalışandan yanayız'' lafı sürekli ağızlarında ama alınacak zam oranlarını sorduğumuzda da MESS ne alırsa biz de onu alacağız diyorlar. Bu nasıl bir savunmadır anlamak mümkün değil! MESS’teki oyun bizde de oynanıyor. Normalde sözleşmemiz bir 6 ay daha devam ediyor olsa biz Eylül ayında da enflasyon farkını almış olacaktık. Pekâlâ şimdi de TİS görüşmeleri devam ederken TÜİK’in gerçek olmayan düşük enflasyon rakamları da olsa maaşlara yansıtabilirler. O zaman zaten TİS kazanımı gibi değil, otomatik olarak maaşların nereye geleceğini fabrikadaki işçiler hepimiz görürüz, sonra TİS’le alınacak zam iyi mi kötü mü karar veririz. Ama buradaki amaçları belli, bu farkla beraber alınacak olan oranı yüksek göstermek için algı oluşturmaya çalışıyorlar sanırım. Bu da yine işçinin cebinden alınan para anlamına geliyor sanırım. Türk Metal’in patronlara kıyağı da denilebilir. Yapılan taslakların gizli tutulması işçinin haklarının işçiye teslim edilmemesi demek. Taslak metnini alamıyoruz bizler için ne talep edilmiş bilmiyoruz, sendikalıyız ama yalnızız, kendi başımıza mücadele ediyoruz. Ama şimdilik! Önümüzde MESS süreci var. Nasıl ki daha önce koca koca Türk Metal fabrikalarında işçiler, Türk Metal’i aştı, haklarını savundu ve aldı, şimdi de MESS süreci böyle bir yükselişe vesile olabilir. O zaman biz de MESS fabrikası ya da değil fark etmeksizin işçi arkadaşlarımızın mücadelesine sahip çıkacak, onların yakacağı kıvılcımı kendi fabrikalarımıza da taşımak için elimizden geleni yapacağız!
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Ekim 2023 tarihli 169. sayısında yayınlanmıştır.