Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler’den DİSK yönetimine haklı tepki: “Babamın katilleriyle aynı masaya oturanlara, babamın anma törenleri de dahil olmak üzere omuz vermeyeceğim.”
DİSK’in kurucularından ve ilk genel başkanı olan Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980’de evinin önünde faşist bir kurşunla katledilişinin 44. yıldönümünde mezarı başında anıldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da anma toplantısı Kemal Türkler’in kurucusu ve onursal başkanı olduğu DİSK tarafından düzenlendi. Ancak bu yıl Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler DİSK yönetiminin izlediği politikaları eleştirerek anma törenine katılmadı. Nilgün Türkler, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çalışkan’ın Meral Akşener’i ziyaret etmesine işaret ederek “Babamın katilleriyle aynı masaya oturanlara, babamın anma törenleri de dahil olmak üzere omuz vermeyeceğim. Babam Kemal Türkler’in 44. katlediliş yıldönümü anmamı sabah 9:00’da gerçekleştirdim. Artık politikalarını beğenmediğim, faşist sevici hale gelen bazı DİSK yöneticileriyle olmayı reddediyorum. Dost işçi kardeşlerime sevgilerimi gönderiyorum.” dedi.
İşçiler Kemal Türkler’i unutmamalı! Onun katili olan faşistleri iyi tanımalıdır!
Nilgün Türkler’in sözleri, NATO tarafından kurulmuş kontrgerilla ile iç içe geçmiş, işçi öncülerinin katili faşizmin, CHP aracılığı ile sol içinde meşrulaştırılmasına, DİSK’in de buna alet olmasına karşı son derece anlamlı bir eleştiri içeriyor. CHP’nin Meral Akşener’in başında olduğu İyi Parti ile Millet İttifakı çatısı altında uzun süre devam eden birlikteliği faşizmin meşrulaştırılmasında, solda ve işçi hareketi içinde anti-faşist reflekslerin dumura uğratılmasında büyük rol oynamıştı. Anti-faşist reflekslerin zayıflığı MHP’yle ters düşen ve siyasi cinayetle öldürülen Sinan Ateş’in bir demokrasi kahramanı olarak gösterilmesine kadar vardı. Bu bağlamda Meral Akşener’in kurduğu şu cümleler dahi, solda ve işçi hareketinde birçoklarını uyandırmaya yetmedi: “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacı.”
Meral Akşener’in “mertçe” olarak tanımladığı siyasi cinayetlerden birinde de Kemal Türkler, Ünal Osmanağaoğlu adlı bir faşist tarafından katledilmişti. Ünal Osmanağaoğlu isimli faşist Kemal Türkler’i öldürmeden önce 7 TİP’li gencin yine namertçe katledildiği Bahçelievler katliamında da yer almıştı. Akşener belli ki sosyalist gençlerin ya da işçi önderlerin katledilmesini değil, torbacılığı namertlik olarak görüyor. Oysa Kemal Türkler’in katili Osmanağaoğlu da 1989’da kaçmasına göz yumulduğu Avustralya’da uyuşturucu kaçakçılığından hüküm giyip üç yıl hapis yatmıştı.
Faşizm işçi sınıfının kanlısıdır
Kemal Türkler, sermayenin azmettiricisi olduğu, tetiğin faşistler tarafından çekildiği bir cinayete kurban gitmiştir. Sermaye, Kemal Türkler’in şahsında DİSK’i ve bir bütün olarak işçi sınıfını hedef almıştır. 12 Eylül askeri darbesini patronlar “bugüne kadar işçiler güldü bundan sonra gülme sırası bizde” diyerek karşılamıştı. Kemal Türkler cinayeti, darbeden önce işçi sınıfını göz yaşına boğan, gelecekte daha da fazla akacak kan ve gözyaşının habercisi niteliğinde bir cinayettir. Nitekim 12 Eylül’ün dizayn ettiği Türkiye’de, işçi önderi Kemal Türkler’i namertçe katleden faşist katil, yargı tarafından da korunup kollandı. Aldığı hapis cezaları indirildi, hakkında beraat kararları verildi, nihayet Kemal Türkler cinayeti ile ilgili dava 1 Aralık 2010’da zaman aşımına uğratıldı. 2014’te kalp krizinden hayatını kaybeden Osmanağaoğlu’nun cenazesinde Devlet Bahçeli ile birlikte Meral Akşener de ön safta yer alıyordu. Tüm bu gerçekler ortadayken Nilgün Türkler’in haksız olduğunu kim söyleyebilir?
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2024 tarihli 179. sayısında yayınlanmıştır.