Kamu işçisine grev yasağı: 12 Eylül’ün sopasıyla sefalet dayatması

Yine bir gece yarısı kararıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan kamu işçilerinin grevlerini yasakladı. Türkiye Maden İşçileri Sendikası tarafından 31 Temmuz’da grev uygulama kararı alınan Ankara, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya’daki Eti Maden İşletmeleri işyerlerindeki grevlerin yasaklanmasının gerekçesi “milli güvenliği bozucu nitelikte” görülmesi. Bu yasaklama kararı Çalışma Bakanının ilk altı ay yüzde 24 ve sonrasındaki altı aylar için gerçekleşen enflasyon oranında yaptığı son teklifi kamuoyuna duyurduktan sonra, kamu tarafının bir anda cayıp masadan kalkmasının ardından geldi.
Maliye masadan kalktı Çalışma Bakanı kayıplara karıştı
Türk-İş başkanı Ergün Atalay, yaptığı basın açıklamasında Çalışma Bakanı’nın 18 Temmuz’da yüzde 24 ve enflasyon zammını içeren tekliflerini kamuoyu önünde paylaştığını, 23 Temmuz’da sendikaların da katıldığı toplantıda, çerçeve protokolü bu doğrultuda imzalanmak üzere son aşamasına gelmişken Maliye’nin ve kamu işveren sendikasının (TÜHİS) toplantıyı terk ettiğini, ardından Çalışma Bakanı’nın da kayıplara karıştığını söylemişti. Türk-İş bu gelişmeler üzerine grev kararlarını ilan etmeye başlamıştı ve ilk grevler Eti Maden işletmelerinde başlayacaktı.
Erteleme düpedüz yasaklamadır
İşçinin karşısına önce hakaret niteliğindeki sefalet zamlarını dayatarak çıkan iktidar, en son geldiği noktada işçilerin taleplerini karşılamayan yüzde 24’lük teklifin bile arkasında durmayarak, grev yasağı ve yüksek hakem kartını kullanmayı seçti. Erdoğan’ın yasak kararında 60 gün süreyle ertelemeden bahsediliyor. Bu yasaklama demektir. Çünkü 12 Eylül darbesinin ürünü olan yasa gereği 60 gün sonra grev tekrar başlamamakta ve sözleşme yine bir darbe kurumu olan Yüksek Hakem Kurulu’na havale edilmektedir. Yüksek Hakem Kurulu’nun adında geçen hakemlik laftan ibarettir, özel sektörde dahi sözleşmeleri tamamen patron lehine bağlayan Yüksek Hakem Kurulu’nun kamu sözleşmelerinde hükümet ne isterse onu vereceği bilinmektedir.
Sivil anayasa diyenler işçiye karşı 12 Eylül askeri diktatörlüğünün sopasını elinden bırakmıyor
Bugünlerde “yeni anayasa” tartışmalarını ısıtan, Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulmasından dem vuran Erdoğan’ın ve AKP iktidarının konu işçiler olduğunda 12 Eylül askeri diktatörlüğünün işçi düşmanı uygulamalarını aynen hayata geçirdiğini görüyoruz. Bu hem iktidarın hem de yeni ve sivil anayasa gündeminin kapitalist sınıf karakterini gösteriyor. Sivil anayasa diyenler işçilere sefaleti dayatırken ellerinden 12 Eylül askeri diktatörlüğünün grev yasağı sopasını bırakmaya yanaşmıyor. Malum bu grev yasağı ilk değil. 21 grev yasağı (Petlas, Şişecam, Pirelli, Goodyear, Brisa, Erdemir, Çayırhan ve Afşin-Elbistan Termik Santralleri, Mefar, Asil Çelik, Bekaert, Schneider Electric, EMİS ve MESS grup sözleşmelerinde ilan edilen grevler vb.) ile bu konuda rekoru elinde bulunduran AKP iktidarı Eti Maden grevini yasaklayarak rekorunu tazelemiş bulunuyor.
Grev yasağı kanunsuz ve Anayasa’ya aykırıdır! Kamu işçilerinin grevi meşru ve yasaldır!
Grev yasakları aynı zamanda bu yasaklara karşı işçilerin mücadelesini de beraberinde getiriyor. Özellikle Petrokimya (Türk-İş’e bağlı Petrol-İş) ve metal işkolunda (DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş) grev yasaklarına karşı fiili direnişler ve grevler yaşandı. Birleşik Metal-İş’in Bekaert ve Schneider grevleri, yasağın fiili grevlerle aşıldığı örnekler oldu. Bu örnekler son olarak MESS kapsamında grevleri yasaklanan Grid Solutions, Hitachi, Schneider Electric ve Arıtaş Kriyojenik’te fiili grevle elde dilen kazanımlarla da perçinlendi. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi, grev yasaklarının Anayasa’ya aykırı olduğuna dair açık kararlar da aldı. Hükümet grev yasakları dolayısıyla sendikalara tazminat ödemek zorunda kaldı. Bu kararlarda grev yasağı için her daim öne sürülen “milli güvenlik” gerekçesinin her bir işyeri için somut şekilde açıklanmasını zorunlu kılıyor. Yani son grev yasağı kararında da olduğu gibi Cumhurbaşkanının grevi milli güvenliği bozucu nitelikte “görmesi” yetmiyor. Açıkça bu grev yasağı kanunsuz ve hükümsüzdür. İşçilerin grevleri ise meşru ve yasaldır.
Kamu işçisi sendika bürokrasisine karşı uyanık olmalı
Türk-İş yönetimi bu dakikadan sonra işçilere Yüksek Hakem Kurulu’nu bir korkuluk olarak göstermeye kalkmamalıdır. İşçiler “grev ertelemesini” işçilerdeki grev azim ve kararlığını kırmak için kullanacak olan işbirlikçi bürokratlara karşı uyanık olmalıdır. İşçiler “devlete karşı boynumuz kıldan ince” havası yaratmaya yeltenen olursa ona grev yasaklarını hukuksuz kılan devletin Anayasa mahkemesi kararlarını, “yapacak bişey yok” diyene metal işçilerinin grev yasağını fiili grevle nasıl aştığını sormalıdır.
Kamu işçisi Kavel ruhunu kuşanmalı ve grev yasağını aşan metal işçilerinin yolunu izlemeli
12 Eylül askeri diktatörlüğünün yolundan giden iktidara karşı Eti Maden işçileri başta olmak üzere tüm kamu işçileri için gidilecek yol grev yasaklarını fiili meşru grevlerle aşan metal işçilerinin yoludur. Bu yol Türkiye’ye grev hakkını 1963’te grevle kazandıran Kavel işçilerinin yoludur ve bu yolun haklılığı işçi sınıfının belleğine kazınmıştır. Sendika konfederasyon ayrımı yapmadan gün kamu işçilerinin yanında olma günüdür. Kamu işçilerinin mücadelesi yoksulluk sınırının 86 bin, açlık sınırının 26 bin, bekar işçinin yaşam maliyetinin 34 bin olduğu ve hayat pahalılığının giderek arttığı bir ortamda tüm işçi sınıfı ve emekçilerin geçimi için bir mücadeledir. Bu mücadele İngiliz Mehmet’in işçi düşmanı Orta Vadeli Programı’nın işçi, memur, işkolu, sektör ayırt etmeksizin krizin faturasını emekçi halka kesmesine karşı herkesin omuz vermesi gereken bir barikattır.