Dilovası Dostel’den bir işçi: Bu topraklarda adalet eksik kaldı

Dilovası Dostel’den bir işçi: Bu topraklarda adalet eksik kaldı

Sevgili dostum,

Bu mektubu, sana en içten samimi duygularımla yazıyorum. Kürt halkının asırlardır çektiği acılara biraz değinmek, sana da bunu anlatmak istiyorum. Onların hikâyesi sadece tarih kitaplarının soğuk sayfalarında değil, her bir Kürt’ün ruhunda, türkülerinde, yaralı sessizliğinde yaşıyor. Sana bu derin kederi ve insanlık adına utancı hissettirebilmek için yazıyorum. Çünkü bu acıları unutmak, insanlığımızı kaybetmek olur. Düşünsene sevgili dostum, bir halk, kendi topraklarında, kendi dilinde şarkı söylemenin, adını taşımanın yasak olduğu bir dünyada nasıl nefes alır? Osmanlı’dan bugüne kadar, Kürtler hep birilerinin gölgesinde yaşamaya zorlandı. 1920’lerde Koçgiri, 1925’te Şeyh Said isyanı, 1938’de Dersim Katliamı, 1980’ler zaten karanlığın en koyu zamanlarıydı. Binlerce Kürt köyü ateşe verildi, insanlar evlerinden sürüldü. Açlıklar, faili meçhul cinayetler, işkenceler… Gazeteciler, aydınlar, sıradan insanlar, sadece Kürt oldukları için öldürüldü. Halepçe’de gökyüzünde yağan zehirli gazlar binlerce masumun canına sebep oldu, çocukların annelerinin kucağında (Dayé béhna séva té) “Anne elma kokusu geliyor!” deyip, son nefeslerini vermelerini hatırladıkça, bir halkın soykırımla yüzleştiğini düşündükçe içim parçalanıyor.

Maraş’ta, Roboski’de, daha birçok yerde bu acılar tekrar tekrar yaşandı. Roboski’de 34 gencecik insan savaş uçaklarının bombalarıyla aramızdan koparıldı. Onlar sadece ekmek parası için sınırdan yük taşıyordu, ama kimsenin umurunda olmadı. Adalet bu topraklarda hep eksik, yarım kaldı.

Ama biliyor musun, sevgili dostum, tüm bu acıya rağmen Kürtler umutlarını hiç kaybetmedi. Yasaklanan her bir türküde, Yakılan her bir köyde, dirençleri daha da büyüdü. Onlar, kimliklerini, dillerini, kültürlerini korumak için bedeller ödediler, ama asla boyun eğmediler.

Bunu yazarken, içimde bir dua gibi bir temenni yükseliyor: Bir gün, bu topraklarda kimse dilinden, kimliğinden dolayı acı çekmesin. Kürtler, Türkler herkes kardeşçe, özgürce yaşasın. Bu acılar, bir daha asla tekrarlanmasın. Sevgili dostum, bu mektup sadece bir anlatı değil, bir yemin: Unutmayacağız, unutturmayacağız. Ve barış için, adalet için, elbet bir gün el ele vereceğiz.

Dilovası Dostel’den bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2025 tarihli 189. sayısında yayınlanmıştır.