Trakya'nın işçileri Lüleburgaz'da buluştu
23 Mart Cumartesi günü Sendikal Güç Birliği Platformu tarafından “kuralsız, güvencesiz çalışmaya hayır. Taşeron işçiliğine son” şiarıyla düzenlenen Lüleburgaz’daki mitinge binlerce işçi ve emekçi destek verdi.
Hükümet Meydanı’nda toplanan sendika ve emek örgütleri Kongre meydanına doğru coşkulu sloganlarla yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş esnasında “ücretli kölelik düzenine son”, “dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa”, “susma sustukça sıra sana gelecek”, “faşizme karşı omuz omuza”, “iş ekmek yoksa, barış da yok” sloganları atıldı.
Baharın coşkusunun ve güzel havanın işçi emekçilerin enerjisine enerji kattığı Lüleburgaz’da daha önceki mitinglerden daha yüksek bir katılım gerçekleşti. Lüleburgaz halkının ve esnafının da Sendikal Güç Birliği şapkaları ile alkışlarla yürüyüşe destek verdiği görüldü.
Kürsüde sendika temsilcileri tarafından yapılan konuşmalarda, AKP hükümetinin yıllarca sermaye çıkarına hizmet ederek işçilere zulüm ettiğini ve Tük-İş’in bu zulme ortak olduğu belirtildi. İş kazası adı altında 12000 işçinin cinayete kurban gittiği, kıdem tazminatlarına göz dikildiği, sendikalaşmak isteyen işçinin işten çıkartıldığı, hakkını arayana cop ve biber gazı ile karşılık verildiği, greve çıkan THY işçilerinin işten atıldığı bir iktidarın işçi dostu olmadığı ve bunlarla iyi geçinen sendikaların da işçi dostu olamayacağı söylendi.
1.5 milyon taşeron işçinin güvencesiz olarak çalıştırılarak bir taşeron cumhuriyeti oluşturulmaya çalışıldığı, “bölgesel asgari ücret uygulaması” ile asgari ücretin daha da düşürülmesi için hazırlıklar yapıldığı belirtilerek Türk-İş göreve çağırıldı. Ayrıca SGBP Kadın Koordinasyonu, kadınlar için getirilmeye çalışılan esnek çalışma ile kadın işçilerin düşük ücret ile sosyal güvenlik haklarından yararlanamayacağı ve belki de emekli bile olamayacağı bir ortam yaratılmaya çalışıldığını belirterek, tüm kadınlar için, sürekli, güvenceli iş ve eşit işe eşit ücret ve istediklerini belirttiler.
Devrimci İşçi Partili işçilerin de katıldığı mitingde, “ Suskun Türk-İş istemiyorsak, yukarıda pazarlık değil, aşağıda hazırlık yapmalı” başlığıyla dağıtılan bildiri mitingdeki işçiler tarafından ilgiyle okundu.
Mitingde birçok siyasi parti ve Türk-İş’in içindeki Sendikal Güç Birliği Platformu'nu oluşturan Kristal-İş, Hava-İş, Petrol-İş, Tekgıda-İş, Tezkoop-İş, Belediye-İş, Deri-İş, Basın-İş, TÜMTİS ve TGS’nin yanı sıra, Türk-İş’e bağlı Genel Maden-İş ve Yol-İş, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş, Devrimci Sağlık-İş, Genel-İş, Tekstil-Sen ve Emekli Sen ile KESK'e bağlı Egitim-Sen yer aldı. Direnişteki THY işçileri Hava-İş sendikasıyla ve grevci Daiyang SK işçileri de Birleşik Metal İş'le mitingdeydi.
Devrimci İşçi Partisi tarafından mitingde dağıtılan bildirinin metnini aşağıda paylaşıyoruz:
Suskun Türk-İş istemiyorsak yukarıda pazarlık değil tabanda hazırlık yapmalıyız!
Türk-İş’te ufukta olağanüstü kongre göründü. Muhalif sendikaların son genel kurulu mahkemeye taşıması ve Yargıtay’ın davacı sendikaları haklı bulmasıyla gündeme gelmiş olsa da olağanüstü kongrenin arka planında Kumlu başkanlığındaki yönetimin işçi sınıfına ihanetleri yatıyor. Asgari ücrete yapılan sefalet zammına tarihte ilk defa şerh düşmemekten Tekel işçilerine ihanet edilmesine, THY işçilerinin yalnız bırakılmasından en son sendikasızlaştırma yasasında hükümetle gizli protokoller imzalanmasına kadar uzanan ihanet sicili Kumlu’yu Türk-İş’i yönetemez hale getirmiş durumda.
Olağanüstü kongre yaklaşan krize karşı işçi sınıfının saflarını güçlendirebilmesi için önemli bir fırsattır. Ancak genel kurulun olağanüstü olması sonuçlarının da olağanüstü olacağı anlamına gelmez. Kumlu gidip de ondan geri kalmayan Türk Metal sendikası başkanı Pevrul Kavlak gibi başka bürokratların başa geldiği bir Türk-İş’te olağanüstü bir değişiklik beklemek hayalciliktir. Türk-İş’te niceleri gitmiş niceleri gelmiş Türk-İş üyesi işçilerin en yaygın olarak benimsediği slogan hep “suskun Türk-İş istemiyoruz!” olarak kalmıştır.
Eğer Türk-İş’te olağanüstü bir değişiklik olacaksa bunu muhalefettekiler de dahil olmak üzere Türk-İş’in olağan sendikacıları, sıradan bürokratları gerçekleştiremez. Dün Mustafa Kumlu’nun yanında sendikanın başında yer alıp ihanetlerine ortak olanlar bir yana muhalefet bayrağı açan Sendikal Güç Birliği de sözlerinin arkasında durmalı ve gücünü tabandaki işçiden almalıdır. Bugün olağanüstü koşullarda olağanüstü bir mücadele sergileyen Tekel işçileri, THY işçileri, BMC işçileri, Şişecam işçileri ve onların mücadeleciliği Türk-İş’in kaderini değiştirebilecek yegane gücü barındırmaktadır. Yani Kumlu’yu göndermek doğrudur, haklıdır, gereklidir. Ama yerine aynı kumaştan başkalarıyla yönetim oluşturulacaksa işçiler “suskun Türk-İş istemiyoruz!” sloganına devam edecek demektir.
Suskun Türk-İş istemiyoruz! Sınıf için sendika istiyoruz!
Kumlu gitsin ama yeni Kumlular, Kavlaklar gelmesin!
Sendikalar yukarıda pazarlık değil tabanda hazırlık yapmalıdır!
Sendikal Güç Birliği genişlemelidir!
Konfederasyonlar arası Güçbirliği için ileri!
Yaşasın sınıf mücadelesi!
Devrimci İşçi Partisi